- 3953 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYALİ AŞK
İnsan bazen bir hayale inanır. Rüyasında bile yaşanmayacak bir aşka gönlünü kaptırır. Ressamların çizemediği, şairlerin anlatamadığı bir sevdayı yaşar. Aslında içine düştüğü durum kocaman bir yalandır. Dışarının onca gürültüsüne, sesine rağmen her şeyden sıyrılır, kendi içinde bir fırtınaya tutulur. Günlerini yaşanmamış, yaşanması imkânsız bir gönül işine feda eder. Gecelerde bu aşka pervane olur.
Her insanın ömründe en az bir defa yaşadığı bu durum sözlüklerde hayali aşk diye karşılık bulur. İnandırır kendini ve kendi dünyasını kendi eliyle mahveder. Her şey hayaldedir. Duygusal ama bir o kadar da sert esen rüzgâra kaptırır kendini. Oysa bu yelden ne hayal kahramanlarının vardır ne de çevrenin. Sadece insanın dar dünyasında yaşanır. Kişi ne buna inanacak bir kimseyi ne de bunu dinletecek bir insanı bulabilir. Tozu dumana katarda anlatamaz derdini. Eğer az bir eli kalem tutuyorsa hemen kâğıda kaleme sarılır. Bir bir doldurmaya başlar sayfaları.
Teşhisi koymak gerekirse, aslında bu durum aynen şöyledir. Aşkın ilk belirtileri olan ve açılamayan bir sözün, konuşulamayan bir derdin ve ilan edilemeyen aşkın durumudur. Ancak tek farkı yaşanmamış ve yaşanması imkânsız olmasıdır. Çünkü kişi hayalinde bir kişilik oluşturur ve ona aşık olmaya başlar. Buradan şu çıkarılabilir tabi, hayalinde oluşturduğu bu kişiliği ilerleyen zamanlarda bir gömlek gibi insanların denemeye başlar. Ama velâkin bir türlü tutturamaz gömleğin dikişlerini. Ya dar gelir ya da bol gelir. Çünkü bu hayal karşıdakinden habersiz kurulmuştur. Beden ölçüsü alınmamıştır. Sonra keserek biçerek birilerinin üzerine oturtur belki ama hep bir yerleri eksik yâda fazla kalır.
İnsanlar hep mükemmeli ararlar. Düşünce dünyasında oluşturduğu bu hayalde aslında kişinin kendince mükemmelidir. Acizlik ve fakirlik sıfatını taşıyan insanoğlu da mükemmel olamayacağı için bu düşüncede bir yalandan ibaret olur. Bir türlü yerleştiremez kendince mükemmel olanı hiçbir insanoğlunun üzerine. Hep bir şeyleri es geçmeye başlar. Hataları görmemeye çalışır. Bu da kendi içinde oluşturduğu mükemmel insanı mükemmel aşkı feda etmesine yol açar. Böylece bir kısım hayallerden feragat eder.
Birde karşıdaki insanın mükemmeli vardır. Sen bir kısım şeyleri görmezden gelirsin fakat bu sefer karşıdaki sende kapatamayacağı açıkları görür. Olmazsa olmazları eksik kalır. Bu da karşıdaki kişi için mükemmele yakın olmadığın anlamına gelir. Senin gömleğin sıksa da karşıdakinin gömleği senin üzerinde sökülür ve patlak verir. Bu da bir kısım ayrılıklara yol açar.
O zaman demek ki insan bir hayale inanır ve ona uygun insan arar. Belli bir süre sonra denemekten eskiyen elbise yıpranır. Yani her gidende kaybettiği hayal parçaları yıpratır. Yıpranan elbise en sonunda birine giydirilir fakat ilk baştakinden hayli uzak olur. Bu da başta kurulan hayalin gerçekleşmesini imkânsız kılar.
Anlaşılıyor ki insan iç bir zaman kendi mükemmeline ulaşmaz. Sen ulaşsan bile karşıdaki ulaşamaz. Yani illa bir tarafı eksik kalır. Çekilen çile, sıkıntı ve ızdırapta insana kar kalır.
Sonuç olarak mükemmel aşk yoktur, sadece imkânlar dairesinde mükemmele yakın aşk vardır ve insanın hayalinde oluşturduğu aşk hiçbir zaman yaşanmaz.