cennete...
"nereye gitmek istersiniz?" diye sordu adam.
kadın cewapladı: cennete...
bu bir amerikan aksiyon filmi olsaydı: adam, çok yakışıklı, atletik, delici bakışlı, karizmatik;
hatun da, güzel, iyi bir kariyere sahip olmanın werdiği özgüwen ve tarza sahip olurdu.
hawa: güneşli, buram buram umut kokan we o andaki elektriği hissetiren;
ortamsa kalabalık, telaşlı ama duyarlı olurdu.
ama bizim sahnemiz biraz farklı: adam, orta yaşlı göbekli bir korsan taksi şoförü;
kadınsa, işten çıkmanın dayanılmaz bezginliğinden başka hiçbir elektrik yayamayan bir mesai kabile üyesi!!!!
hawa, gri, pis we yağmurlu; ortamsa, kalabalık, gergin we bencil!
adam sordu: nereye gitmek istersiniz?
kadın cewapladı: cennete...
adam bi’bocaladı, direksiyona elleri yapıştı kaldı.
yaaawww, nesin ki ne bekliyorsun diye düşündü kendi kendine gülerken; bu ters köşe durumu fazla uzatmadan dewam etti kadın: karşı tarafa (içinden aman ağzımdan yel alsın yaaaw töööbe töööbe) dedi.
adam sordu: 1’den mi , 2’den mi? hoş ikisi de kalabalık ama siz hangisini seçerseniz.
kadın: yine içinden ikisinden birden dedi ama dışardan bu 1’ den gidelim gideceksek, en azından akar; olarak duyuldu.
böylelikle dışardakilerin üstlerine çamur, tepelerine sinir sıçratmak suretiyle arkalarına bakmadan yola koyuldular.
otobüslerde, metrobüslerde sıkış tepiş ve ıslaklıktan dolayı buharlaşan insanlar gördü, nasıl göz kaçırsa bilemeden. aman dedi neyse ki sarı takside değilim yoksa söylenmelerini duyabilirdim.
insan nelere şükrediyor şu hayatta yahu!!!!
taksici korsanla 1-2 lakırdı kaçınılmaz tabi, yoldaş olarak.
ama bu bir amerikan aksiyon filmi olsaydı o trafikte heyecanlı, adrenalin bombası bir kowalamaca, kadın we adam arasında çaktırmadan flörtöz durumlar felan cayır cayır olurdu...
işte efenim filmler bu yüzden war. light olsun, bold olsun, dolu olsun, boş olsun 2 saatliğine bizi hayatın dışına alıweriyorlar...
yine bunu bir mesaja bağlayacağım tabi: hayatın gerçeklerini, gerin we çekin. bakalım nereye kadar gidiyor:)))