YANGIN 7. Bölüm
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Zeliha Hanım gece ayaza çektiği için oğlu adına telaşlanıyor, gözlerini yoldan ayırmadan pencereden dışarıya bakıyordu. Oğlunun gittiği ev köyün dışında ve kendilerine oldukça uzaktı.
Gelmesi geciktikçe iyice telaşlanmış ne yapacağını bilemez halde kapı ile pencere arasında gidip geliyordu.
Uzaklardan belli belirsiz bir ışık gördüğü zaman oğlu geliyor diye içi rahatladı. Belli bir süre bekledi ama ışık sabit bir noktada kalmıştı. Kalbi küt küt atmaya başladı. Köpekleri Candost yüksek sesle havlıyor bağlı olduğu yerde duramıyordu. İpini koparacak gibiydi sanki.
Evde daha fazla duramayacağını anlayan Zeliha Hanım, Candost’un bağlı olduğu ipi çözerek onu takip etmeye başladı.
Kadir’i öyle yerde dermansız bir halde yatar bulunca kalbi duracak gibi oldu. Nefes alıp verişini yokladı! Yaşıyor oğlum diye şükretti.
Zor da olsa oğlunu ayağa kaldırıp eve götürmeyi başaran Zeliha Hanım gece boyunca başucundan ayrılmamıştı.
Sabahın ilk ışığı odanın içine tüm ihtişamıyla dolarken Kadir de yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı.
Oğlunun gözlerini açtığını gören Zeliha Hanımın artık yüzü gülüyordu.
_ Bütün gece başımda mı bekledin anneciğim?
_ Evet! Seni o halde yalnız bırakamazdım. Soğuktan donmak üzereydin nerdeyse oğlum. Ne vardı sanki gecenin bir vakti köyün bir ucundan, öbür ucuna gidecek. Gün çuvala mı girmişti.
_ Öyle deme anne! İbrahim için değerdi. Bilsen öyle akıllı, öyle çalışkan ki! Sırf onun çalışkanlığını ve zekâsını kıskandıkları için okula göndermek istemiyorlar.
_ Neyse sen bırak şimdi bunları da sıcacık çorbanı iç! Tarhana pişirdim senin için.
Kadir; deyim yerindeyse ipin ucundan dönmüştü. Ölümle burun buruna kaldığı zaman pişmanlık duyduğu tek şey ise İbrahim’i zoraki kendisiyle getirmediğiydi. Gerçi getirmek istese de amcası verir miydi? Eline üç beş kuruş koyduktan sonra yapmayacağı şey yoktur İsrafil’in verirdi elbet İbrahim’i bana diye düşündü.
İbrahim’i hiç kimseye vermezdi İsrafil. Eğer verirse elindeki tarla gidecekti. Zaten tüm bu yaşananlar o bir avuç tarla için değil miydi?
Zaman zaman yangın gecesini düşünürdü İsrafil!
Yangın başladıktan sonraki o korkaklığını! Kardeşini son olarak eve tekrar girerken görmüştü. O an pişmanlık yaşasa da artık yapabileceği hiçbir şey yoktu. Hayalinde canlandırırken hiçte zor olmamıştı; evi yakacak, kardeşi, yengesi ve yeğeni öleceklerdi hepsi bu. Ama kardeşi uyanmış ve oğlunu kurtarmış, eşinin evden çıkmadığını görünce ateşe aldırmadan tekrar içeri girmişti. Sindiği köşeden olanları izlerken birkaç kez yardım etmeye yeltendi ama ateşin sıcaklığından korktu. Yaptıklarına pişman olmadı değildi, elbette pişmandı ama artık iş işten geçmişti.
Belki birazda bu pişmanlığıydı İbrahim’den kopamamasının sebebi.
Kadir öğretmenle son konuşmalarından sonra okula sürekli göndermiş, ev ahalisine de İbrahim’in üzerine fazla gitmemelerini ve onu üzmemelerini salık vermişti.
İbrahim beşinci sınıfını da takdirname alarak bitirdiğinde Kadir öğretmen çocuklara veda konuşmasını yapıyordu. Artık bu köyden gideceğini ve başka bir okulda öğretmenlik yapacağını anlatıyordu.
Kadir öğretmenin yapması gereken son bir görevi vardı.
Karneleri dağıtıp veda konuşmasını yaptıktan sonra öğrencilerini evlerine yolladı. Kendisi bir süre daha masasında oturup ilk geldi gün ile bu son günün muhasebesini yapmaya başladı içinden.
Acı tatlı bir dolu anı bırakacaktı geriye. En kötü anısı da hiç kuşkusuz babasını iyileşti diye beklerken yitirmeleriydi.
Babasının ölümünde ilk günlerde kalbinde duyduğu acı, yerini hasrete bırakmıştı. Ne çok özlüyordu onu!
Sonra aklına İbrahim geldi!
Amcasıyla bir kez daha konuşmalı ve ne olursa olsun İbrahim’i kendisiyle göndermesi için ikna etmeliydi.
Kararlılıkla yerinden kalktı ve İbrahim için İsrafil ile konuşmak üzere yola çıktı.
Yol boyunca onu nasıl ikna ederim düşünceleri kapladı beynini. Biliyordu bunun imkânsızlığını ama bir umut diyordu içinden. “ Bir umut! Belki ikna ederim.”
Eve geldiğinde İsrafil’in kasabaya indiğini öğrendi.
“Olsun ne zaman gelirse gelsin bekleyeceğim!” dedi.
Akşam olmak üzereydi İsrafil’in köye geldiği zaman. Bahçe kapısı dışında Kadir öğretmen bulduğu bir taşa oturmuş onu bekler vaziyette görünce şaşırdı.
Zeliha Hanım ve Kadir öğretmen köyden buruk ayrılıyorlardı. Tüm konuşmalarına ve ikna çabalarına rağmen İsrafil İbrahim’i kendilerine vermeye ve ortaokula göndermeye razı olmuyordu. İş tartışmaya kadar varmış; her iki taraf da birbirlerini kıracak sözler sarf etmişlerdi. Muhtarın arayı bulma çabaları da sonuçsuz kalınca çaresiz pes eden taraf Kadir Öğretmen olmuştu.
Birkaç parça eşyalarını arabaya yükledikleri zaman İbrahim iki gözü iki çeşme hıçkırıklarla ağlıyordu!
Erkek adam ağlamaz sözüne inat, ağlamaya doymamışçasına ve sanki bugüne kadar içinde biriktirdiği tüm öfkeyi kusar gibi ağlıyordu!
Kadir Öğretmen sıkı sıkıya sanki hiç bırakmayacakmış gibi son kez sarılmış ve o da gözyaşları içinde arabaya binmişti.
Araba son sürat köyden uzaklaşırken bir taraftan yıllardır kendilerine yoldaş olan köpekleri Candost, diğer yanda İbrahim arabaya yetişebileceklermiş gibi koşuyorlardı.
Her ikisi de arabaya yetişemeyeceklerini anlayınca vazgeçtiler koşmaktan. Araba arkasında büyük bir toz bulutu bırakarak köyün dışına çıkmıştı çoktan.
İbrahim Candost’a baktı! Sanki o da ağlıyor ve beni bırakıp nereye gittiler der gibiydi!
Kadir ve annesi sessizce ve o sessizliği kimsenin bozmasına izin vermiyor gibi içlerinden gözyaşı döküyorlardı. Şoför de dâhil hiç kimseden çıt çıkmıyordu.
Öğretmen evine geri dönen İbrahim Candost’a sıkı sıkı sarıldı. Gözlerinde yaşlar kurumuş, anlamsız bakıyordu.
_ Candost; bundan sonra benim en iyi ve tek dostum sensin. Seni benden kimse alamaz. Bak göreceksin sana öğretmenimi hiç aratmayacağım. Sen de bana onu aratma olur mu?
Kendisi de biliyordu bunun imkânsızlığını ve öğretmeninin yerini kimsenin dolduramayacağını ama şimdi kendini bir şekilde avutmak zorundaydı. Bir ara gizlice arabaya binmeyi ve buralardan çekip öğretmeniyle birlikte olmayı düşündü ama sonra bu düşüncesinden vazgeçti. Korkmuştu biraz da bilinmezlikten ve onun yüzünden öğretmeninin başının belaya girmesinden.
_ Bakalım Candost bundan sonra bizi neler bekliyor? Bekleyip göreceğiz! Sende çok istiyordun değil mi benim gibi gizlice onlarla gitmeyi? Yapamazdık Candost, yapamazdık! Bizim yüzümüzden öğretmenimin başını belâya sokamazdık!
YORUMLAR
başından sonuna okuduğum güzel senorya edilmiş kimi yerde heyacan dram hepsi bir arada çok güzel bir öykü devamını merakla bekliyorum...kutlarım.. günün yazıları olmasa kaleminizi okumam inanın zor oluyor çünkü bende çalışıyorum vaktim oldukça okuyabiliyorum...sevgilerimle ...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Canım benim sayfalardan bir haylidir uzak kaldım...Her zaman söylediğim gibi senin kalemini ve seni seviyorum...
Tebrik ederim birtanem...
Sevgimlesin...
N. B. Ç.
:)) Varlığın benim için güzellik.
Sonsuz sevgimle...
Değerli kardeşim, güne gelmeyi gerçekten hak eden bir bölüm, tebrikler,selamlarımla
hayırlı akşamlar.
N. B. Ç.
Sevgim sonsuz...
ayhansarıkaya
Tebrikler.Bu,uzun bir öykü olacak gibi.
Tebriklerrrr...
İyi gidiyorsun. Umarım sıkılıp kısa kesmezsin...
Sevgilerimle.
N. B. Ç.
Bu anlamda yazabilen arkadaşları takdir ve tebrik etmek gerek.
Çok sağol canım benim.
Sevgilerimle...
canım, öykün gittikçe gelşmeye başladı. Merakla takip ediyorum. Geç kalsam da :) Bugün çokn yoğunum da :) Sevgilerimle
N. B. Ç.
Sevgim sonsuz...
bir zaman bizimde bir köpeğimiz vardı ismi pol...
evin önünden kuş dahi uçurtmaz misali bir tipi vardı....okyunca onu anımsadım...
bakalım ne olacak....sevgimle ve duamla kal....hayırlı cumalar diliyorum can sesi....duada unutma inş....
N. B. Ç.
Tabii ki daima duamdasın.
Sana da hayırlı cumalar.
Nurcan kardeşim, yazılarınızda duyguyu çok güzel kağıda geçiriyorsunuz, tebrikler.
Yine beğenerek ve hüzünlenerek okudum.Sitede beğenerek okuduğum kalemlerdensiniz.
Selam ve sevgilerimle...
N. B. Ç.
Sevgim daim...
Birgün sanırım denemelerimden şiirsel düz yazılarımdan ayrılıp bir öykü serisine ben de başalayacağım...
Çünkü sitemizdeki siz de dahil bir kaç kişinin öykü ziyafeti müthiş gidiyor...
tebrikler...
N. B. Ç.
Bitireceğim de sonunu getiremiyorum bir türlü.
Ama seni okumak büyük keyif olacak eminim. Öykünde şiirsel olur senin ve okuması daha zevkli.
Sevgilerimle...