- 2005 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SONBAHARIN HUZNU
SONBAHARIN HÜZNÜ
Saatler günü, günler haftayı, haftalar ayları kovaladı. Eylül ayında olduğumuz şu günlerde bir sonbahar mevsimine daha başlamış bulunuyoruz. Yağmur bulutları bile gökyüzünde daha bir hevesle uçuşuyor sonbahar yağmurlarını. Göçmen kuşlarının hüzünlü çığlıkları arasında, güneş daha bir kılız batıyor akşamları.
Oysa daha dündü bahara ilk adım, yeni bir başlangıçtı, bizi umuda götüren bir yolda. Daha düne kadar her taraf herkesi imrendirecek kadar yemyeşildi. Sonra yaz mevsiminde coştuk denizler gibi, umutlarımız meyvelerini verdi. Daha bir sevgiyle uyandık sabahlara. Dağ rüzgârlarında kavuştuk uzun gecelerin uzak sabahlarına. Yağmurlardan uzak kalan yaz güneşinde ısıttık yüreklerimizin üşümüş yanlarını. İçimizdeki sevgimizi büyütürken kuşlar çiçekler atasına karıştık. Dilimizde türkü oldu kimi zaman sevdamız. Bu sevgi yüzümüzde gülüş, zorluklarda sabır, gözyaşlarımızda mendil olurken, hayata sımsıkı sarıldık ve her güzelliği aşk dolu kucakladık.
Sonra Eylül ayı ile solmaya durdu yaz mevsiminin yüzü. Sonbaharın hüznü, doğaya yansımaya başladı.. Şimdi içimizi ürperten bir serinlikte hazanın ilk günlerini solumaya başladık. Sararan yaprakların, hafif rüzgârın etkisiyle uçuşmalarında hazanı yaşıyoruz. Öyle ki sonbaharın hüznü düşüncelerimize kadar ulaşıyor. Bir durağanlık, bir çöküş başlıyor gibi sanki. Arı kuşları bile dinlenmek için, konaklarken doğada, hüzünlü bir göçü anlatmakta. Yinede başka bir diyara başka bir yaşama can atmakta. Yüreklere hüzünlü duygular yansımakta.
Oysa bir yaz mahmurluğu gibiymiş şimdi bütün yaşananlar. Yaşamın bir perdesi bitmiş bir başka perdesi başlamaktı. Bu açılan yeni perde hüzünlü bir sürecin başlangıcıydı. Kimi zaman yeni bir yaşamın sorumluluğunu kaldıramamanın hüznü, kimi zaman çocuklukla yetişkinlik arasındaki duygu yumağına fazla dolanmanın hüznünün sarmasıydı, sonbaharın hüznü. İşte bu duyulan duygudur doğayı ve bütün canlıları hüzünlendiren.
Bu hüzün ki yüreklerimizde daha bir duyuyor ve daha bir yaşıyoruz. Öyle ki gönül dağlarımız sislere karışırken, eğlenceli geçen bir zamandan soyutlandırıyor ve bizler durgunlaşıyoruz. An geliyor gözyaşlarımızı tutamaz oluyoruz. Çünkü içimizi, sararan yaprakların dallardan dökülüşünde, her canlının suretini görmenin hüznü sarmıştır.
Her şey yeşil iken, hayatında da sonbahar gibi sarardığını duyuyoruz. Daldan düşen her yaprak gibi bir gün yok olup gideceğimizi düşündürür bizler. Birden eğilirken kolumuz kanadımız, içimizde toprağa daha bir yakın olduğunu hissediyoruz. Sonbaharın hüznü güzel de yüreğimizde ki sonbahar ne kadar güzel olabilir ki? Hep bir karanlık, önümüzü göremediğimiz sisli bir yol, hayatımızı kaplayan gri bulutlar, hasret bırakır bizleri güneşin sımsıcak yüzüne.
Sonra, “ey sonbaharın hüznü, git yüreğimizden. Kış gelecek zaten ardından. Bari sen yorma yüreklerimizi, belki kışın daha çok üşüyeceğiz, ama baharın sımsıcak hayali içimizi ısıtacak, rahat olacağız kışın koynunda. Umutlarımız ısıtacak yüreğimizi. Şimdi sen hüzünlü bir sonun yolundaki kışı bizlere hatırlatıyorsun. Daha kış gelmeden sonbaharın renginle yüreğimizi soğutma.”
EMİNE USTA
YORUMLAR
Değerli kardeşim, sonbaharın hüznü, kırılganlığı, hassaslaşan yüreklerimizin her hali dökülmüş satırlara.
Kış bütün azamatiyle bizlere yaklaşsa da, ömrü olanlar yine ilkbahara kavuşur inşallah.
Güneşin ışınları etkisini kaybettikçe bütün canlıları saran mahzunluk kaplamış sizleri de...
Duygu seli bir yazı, tebrikler, selamlar.