- 3406 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZGÜRLÜK SOLUYAN BİR NEFES LANGSTON HUGHES
Zenci şiirinin üç belirli özelliğini ayırıma karşı başkaldırma, zenci ağzı ve zenci ritimlerini yeni bir sentez içinde kullanmaya çalışanlar arasında en büyük başarıyı kazanmış birkaç şairden biri Langston Hughes’tir. Hughes, Amerika İçinde ve dışında en çok tanınan ve sevilen zenci şairdir.
"Ben Amerika’nın kırık kalbiyim” diyen ve kara tenlilerin boyunduruk altında yaşamaktan kurtulması uğruna sesini yükselten Hughes, “zulüm” adlı şiirinde tüm dünyaya şöyle seslenir:
Artık düşler yasaktır düş görenlere
Türküler yasak türkü yakanlara
Kimi ülkelerde kap kara gece
Ve soğuk demir eziyor dört yanı
Ama düş dönüp gelecek
Türkü yakacak zindanı
Langston Hughes 1 Şubat 1902’de Amerika’nın Güney eyaletlerinden Missouri’nin Joplin kentinde doğdu. Babası avukat, annesi öğretmendi. Anneannesinden Amerikan zenci tarihinin acıklı olaylarının canlı hikayelerini dinledi. 14 yaşında liseyi bitiren Hughes, mezun olduğu yıl okul şairi seçildi. 18 yaşında Meksika’da öğretmenlik yaptı. 1920’de New York’a giderek Colombia Üniversitesi’ne girdi. Üniversiteyi bitiremeyen Huges, okuldan ayrılıp hayatını kazanmak zorunda kaldı. Bir şilepte tayfa olup çalışmaya başladı.
Hughes daha sonra Washington’a giderek “zenci tarihi” dergisinde ve bir otelde çalıştı. Günlerden bir gün şiirlerini otelde kalmakta olan tanınmış şair Lindsay’a gösterdi. Huges’in şiirlerini çok beğenen Lindsay, hemen aynı otelde düzenlediği bir edebiyatçılar toplantısında Hughes’in şiirlerini okudu ve böylece Langston Hughes de bir şair olarak keşfedilmiş oldu.
Langston Hughes şiire 1920’lerde başkaldırıyla başladı. Hughes’in sanat hayatının ilk yirmi beş yılında en belirli teması, Amerikan toplumunda zencilerin acıklı durumuydu. Hughes nereye baksa zenciler için haksızlık ve umutsuzluk görmekteydi. Köleliğin ana yurdu olan ve kölelik yasak edildikten sonra da eyalet kanunlarıyla Ku Klux Klan adlı beyaz terörcü teşkilatıyla kara tenliler için Güney tam bir cehennemdi ve Hughes bu cehennemi “Güney’de Alaca Karanlık” şiiriyle anlatacaktı.
Gün olur bir yel eser Güneyde şafak sökerken
Hıçkıra hıçkıra ağlar
Yapayalnız içler acısı
Karanlığı peçe örter yüreğini dağlar
Gün olur kanlar akar Güneyde şafak sökerken
Güneş ışıldattıkça dört yanı
Kızıl bir sızıntı alaca karanlıkta
Kimin kanı? Herkesin kanı
Gün olur bir yel eser Güneyde şafak sökerken
Tohumlar gibi nefret saçar
Ayırımın zehirli çiçekleri açar
Amerika’nın kuzeyindeki şehirlerde daha fazla hayat hakkı bulan zenciler yinede ayırım geleneklerinin acısını çekiyor, yoksul yaşıyor ve New York’taki Harlem gibi yoksul zenci mahallelerine sıkışıp kalmaya mahkum oluyorlardı. Hughes, yoksulluk ve umutsuzluk içinde kıvranan Harlem için şöyle diyordu: “Cehennemin ucunda Harlem’de.”
Harlem, Hughes’in anlattığı görünüşüyle kasvetli ve kirli sokakların çirkin neon ışıklarının beklenmedik köşelerinden Caz coşkularıyla yanık türkülerle içini döken insanların, gece kaldırılan kimsesiz cenazelerin, burcu burcu şehvetin, din simsarlarının, umut satan falcılarının, cinsi sapıkların, her yaştan düşkünlerin, avutucu dansözlerin ve baştan başa bunalımın yurdudur.
Amerika Birleşik Devletleri’nde uzun yıllar, kara tenli insanlar beyazlarla aynı salonu, hastaneyi, lokantayı, otomobili, ya da toplu taşıma aracını paylaşamazlardı. Trenlerde bir Jim Crow vagonu vardı, en son vagon. O vagona yalnızca kara tenliler binerdi. İşte Hughes, “Atlı Karınca” adlı bir şiir yazmış ve bu ayırımı taşlamıştır.
Bu atlı karıncanın bayım
Jim Crow kısmı nerede
Ben binmek istiyorum da
Beyazlar ve renkliler oturamazlar yan yana
Aşağıda güneyde trenlerde
Hep bir Jim Crow vagonu vardır
Otobüslerde de arkaya oturturlar bizi
Fakat bir atlı karıncanın arkası olmaz ki
Peki siyah bir çocuğun bineceği at hangisi
Hughes zencilerin temel haklarından yoksun bırakılmasını, sömürülmesini, haysiyetsiz ve umutsuz yaşamasını yıllarca protesto etti. Hughes yarı insan durumuna sokulmuş olan zencinin Amerikan toplumuna kök salmış olmasını “Ben de Amerika’nın türküsünü söylüyorum” adlı şiiriyle dile getirecektir:
Ben de şarkılar söylerim Amerika
Ben koyu renkli kardeşin
Eve konuk geldiğinde
Beni mutfakta yemeğe gönderirler
Bense sadece gülerim
Ve çok çok yerim güçlenirim
Yarın sofrada ben de oturacağım
Konuklar geldiğinde kimse cesareti ele alıp
Sen git mutfakta ye diyemeyecek bana
Üstelik ne kadar da güzel olduğumu görecekler ve utanacaklar
Ben de varım Amerika.
Hughes’in şiirlerinde isyan, öfke, mizah ve delici bir uslüp bir araya gelir. Irgatlar adlı şiirinde güneydeki zencilerin tarih boyunca nasıl sömürüldüğünü rahat ve gerçekçi bir söyleyişle beyaz Amerika’ya şamar atarcasına anlatmıştı:
Tarlaya sürüklenir
Zencilerden bir davar
Sapan sür, ek, çapala
Ne varsa pamukta var
Pamuk devşirilip de
İş sona erer ermez
Patron toplar parayı
Bizlere zırnık vermez
Kalırız aç perişan
Eskisi gibi yine
Yıllar geçer fakirin
Bir şey geçmez eline
Tarlaya sürüklenmiş
Zencilerden bir davar
Canı toprağa kurban
Ne varsa pamukta var
Langston Hughes’in en önemli başarısı zenci musikisinin seslerini şiire ustalıkla uygulamış olmasıdır. Irkının çilesi ve sevinci yanık türkü anlayışıyla yazdığı şiirlerde dile gelir. Yanık türkülerin duygusu daima üzgünlüktür. Bu içli şarkılar, bırakılmış kadınların, zincire vurulmuş suçluların, tartaklanan zavallı insanların, gaza bulanıp yakılanların ıstıraplarını dile getirir.
İşte Hughes bu yanık türkü geleneğinden yola çıkarak “üzüntü” adlı şiiri yazar:
Bana yanık türküler söyleyin
Yanık türküler bana
Başka türlü türküler
Sefaleti unutturmuyor insana
Avutucu bir şarkı okuyun
Okuyunca kapansın yaram
Öyle kötülük etti ki
Sevdiğim adam
Anlamıyor musunuz
Nolur anlayın
Ağlayıp dövünüyor
Berbat bir adam için bir kadın
Benim gibi kara kız
Benim gibi kara
Üzüntüsü geçsin diye
Can atıyor içli şarkılara
Langston Hughes, ırkının panoramasını çizen bir epik şair değil, ne de büyük bir insanlık dramı yaşatan bir trajik şair. Lirizmi zayıf; propogandası ilkel, Hughes şiire yeni bir estetik, orijinal bir dünya görüşü ya da zencilerin Afro Amerikan serüveninin bir sentezini getirmedi. Kısa soluklu yakınmalarla, sızlanmalarla, yarı şaka yarı ciddi itirazlarla yetindi.
Bütün aksaklık ve eksikliklerine rağmen Langston Hughes’in şiiri Amerikan zencisinin şiirini yanık türküleriyle dünyanın can kulağına haykırmayı başardı. Adalet ve haysiyete hizmet etmeye kendini adamış bir şair için bu büyük bir başarıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.