- 1992 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ASUDE TRAVMALI YAKINMALAR / TESADÜF
Alatavlı bir zihin yumağına gömülmüş hissetti kendini adam. Bunca yılın altında ezilmiş
buruşmuş bir cildin tecrübeleriyle. Endamını paraflamaya çalıştığı kalın direğin bir yanından
yine de göz ucuyla görmeliydi görünmeden ve yakalanmadan...
İçinde çırpınan o asi çocuk seslerini de susturmalıydı. Gümbür gümbür acil ambulans anonsu çalan
ritmi bozuk kalbi gibi...
Ter bastıkça tuz oranı yüksek limit sıcaklık ,nikotine gebe nefeslere karışıyordu budanmış zamanla birlikte.
Saniyeler seneye uzadıkça bu kez geriye yürüyordu akrebin vakitsiz sarhoş hali!
Umurumda değil davranmayalı ne çok olmuştu. Gömleğinin sol cebini yırtarca çalınan tamtamlar
sanki iki masa öteden duyuluyor ve orada ikamet eden kadınlı erkekli cemaat sanki duydukları halde
duymuyormuş davranıyordu...
Epey zaman devrilmişti kağıdının üzerinden takvime. Nedendi bu kadar acıyla karışık ve öfkeli telaş.
Bir daha sakın gözüme gözükme olabilir miydi?
Yoksa artık bir birimizi bir daha görmeyelim en iyisi?
Derin bir enkazdan yeni kurtulmuş birinin hayat bağı ne kadar kalınsa, bu menfezi aslında aşk dolu sözcükler
yürekten okkalı o kadar yalandılar halbuki. Sever ayrılıkların ikinci sapağı hep bir U dönüşüdür ya!
Ne kadar çıkmazlara sürsen de atını
geçmişin şahlanmış manzaraları kuyruk kaldırır hani; o kadar da haksızlık etme! Vefa şuracıkta hemen bak nankör kedi!
Geniş alnının üzerinde eski bir lir çalgıcısı gibi ağır oturan kaşları mı;buyur otur bir şeyler içelim aksanlı o menekşe yeşili gözler mi
yoksa kırık gerdanına yapışmış ,salto atan cambazlar gibi kükreyen saçlar!
Hele o ;uykuda bile beni benden hep bir adım önce Sobeleyen gamzeler!
Acaba en çok hangini unutmuştum. Hangisi daha az rüyalamıştı beni...
Canım yanıyordu aslında hırsımla mücadele ederken. Çevir kafanı da görmüyormuş gibi değil de hiç görme diye baskı yaparken tırnağıma
geçirdiği dişlerimle ezdiğim dudak.
Burnum ellerimin arasındaydı ,diğerini diseğimle masaya mıhladığım yumulmuş bir zırhla aptallık sarhoşu buğulamasında.
Saçlarım;Kasım sonu gibi tek tek sayılacak kadar bağlantısını kesmişti derisinden.
Zihnim de o zaman ki andan soyunuktu yeksan çırılçıplak...
Görülmesi meskun mahal bir ayrılık sonrasına hiç yakışmayacak bir delikanlı manzara!
Düşeşten büyük zar yoktur! inadından çatlamış kararmış ve hâlâ boş bir el..
Kahretsin yarısı hovarda yalanı maden alerjime! Kahretsin ki; şöyle derin bir dudakla öpüştürürken o sarı ellerimi
görseydi keşke o halkalı cumhuriyetin fendini... Hatta yakamda kırmızı bir gül bile iyi olurdu.mesela; şöyle o çakır gözlerine bakarak tomurcuğunu bile
burundan ciğere nüfuz ederken...
Ah Asude ah.
Sen anlarsın beni aslında bu kadar gevezelik etmeme gerek yok. Eminim şimdi çıkıversem şu direğin ardından.
Çarpılır gibi yine asılırsın yüksek voltaja. Benim kadar yalancı bastırılmış gemilerin olmaz senin. Hemen batıverir gamzelerin derine
hemencik iki kürek patlatırsın kovalar gibi titrek ellerinle o arada yanmayan çakmağın ciğerine.Kızarır yüzün hemen kaçarsın o keçi sürüsü
peşinde inadının zorundan. Sen ne doğru kadınsın aslında hakkını yememek lazım . Ben sana yetmeyeceğimi korkularken de severdim seni
aşıktım kaybedecek korkar gibi. Hiç diyemedim ama değil mi? hiç.. Hercai yanıma eklenmiş bir yalgına sardımdı seni.
Duy işte bil.
Hiçbiri doğru değil. Hepsi yalandı aslında seni bir gün kaybedersem ne ederim antremanı idi.Evet biraz uzun oldu doğru.
Arada atıldım sahadan işte arada kovdum kendi kendimi.
Ama hep bir gökküşağının mavisiydin astarımdan ayak ucuma.
Hep mütevazi bir imkansızlıkla sevdim seni. En çok olabilirlik katsayısının
kaybedebilme orantısına eziyeti mahvetti beni. Affet beni affet sen de olur mu çokça...
Çoktun, fazlaydın ,kıskanırdım ölürdüm aslında; saklardım o umursamaz bir deli tavrımın iç açılarında.
Ama keşke...
Dağda, bayırda, yeşil ovalarda, belki bir dere kenarında görüp sevseydim seni.***..
Belki Ortaköy’de henüz keşfedilmemiş bir kahvede, ya da Ali Paşa’daki o tarihi Kütüphanede...
Hiç olmadı, hani beni hiç anlamayan, ama yine de etrafımdan ayrılmayan o çok samimi! arkadaş grubunum içinde.
Bir iki el tavla oynamalıydık seninle, kimin önde olduğu önemli değil, yenmeden, yenilmeden bırakmalıydık oyunu, zaferi aşka saklamalıydık...
Alelade bir yerde tanışmalıydık seninle, bir gidişin kıyısında bocalarken değil.
Evet şimdi gördün beni farkettim etmez miyim. Değişemiyorum işte onu da affet!
Yok be hiç tanımıyorum o sadece sana nispet iki de bir de
ateş istediğim kadını. Değişmiyorum biraz da zaman inat. Hem bilirsin ben ekiden beri esmer kölesiyim.
Uzun uzun seyret beni diye sana dönük şimdi profilim. Dök kinini savur hırsını. Bilirsin ben hep sek içerim.Ama bu kez içindeki aptal öldüren değil su.
Ciğerlerim epeydir kıvamını kaybetti. Doktorlara referans naneli jikletlere saklanıyorum arada. Bilmezsin ama ağzımda ki sakız değil!
Aptallığımı çiğniyorum yüksünerek deli gibi.
Bakma güldüğüme ve bana öyle abartarak da bakma Allahaşkına hiç göremediğin gibi...
Hep yanıldığın gibi. Hele de seni benden başka kimse sevemez gözlerle yer gibi...
Hep aldattım seni yalancının biriyim ben sahtekâr.
Tek gerçek ben, seni ölçütsüz ve kıskandığım orandan fazla hiç sevemedim aslında...Esas derdim de buydu...
Ve Ben seni hiç terketmedim aslında!
Zamanın ,elleri nasırlı bahçelerine serdim seni ,uçsuz bucaksız yollara.Karantina gecelerden pastörize günlere aşıladım seni
sonu başından daha korkak uykusuz rüyalara!
Gidiyor musun ? Görmem mi gördüm elbet. Nasıl mı zapt ediyorum ayaklarımı ?
Bilme boşver! Vicdan sızısı yanında onların ki sadece fakir ağlaması.
Hoşçakal caniçim, hoşçakal ömrüm
Ama sen hiç duyma...
Ben şimdi sana uyuyorum yine!
Ama sen sakın uyanma...
Serhat AKDENİZ __ ToprağınSesi
(Değerli katkılarından ötürü kıymetli arkadaşım Zeynep SÜBERK’e şükranlarımla.
*** işaretli bölüm ona aittir...)
YORUMLAR
Ah Asude ah.
Sen anlarsın beni aslında bu kadar gevezelik etmeme gerek yok. Eminim şimdi çıkıversem şu direğin ardından.
Çarpılır gibi yine asılırsın yüksek voltaja. Benim kadar yalancı bastırılmış gemilerin olmaz senin. Hemen batıverir gamzelerin derine
hemencik iki kürek patlatırsın kovalar gibi titrek ellerinle o arada yanmayan çakmağın ciğerine.Kızarır yüzün hemen kaçarsın o keçi sürüsü
peşinde inadının zorundan. Sen ne doğru kadınsın aslında hakkını yememek lazım . Ben sana yetmeyeceğimi korkularken de severdim seni
aşıktım kaybedecek korkar gibi. Hiç diyemedim ama değil mi? hiç.. Hercai yanıma eklenmiş bir yalgına sardımdı seni.
Duy işte bil.
Hiçbiri doğru değil. Hepsi yalandı aslında seni bir gün kaybedersem ne ederim antremanı idi.Evet biraz uzun oldu doğru.
Arada atıldım sahadan işte arada kovdum kendi kendimi.
Ama hep bir gökküşağının mavisiydin astarımdan ayak ucuma.
Hep mütevazi bir imkansızlıkla sevdim seni. En çok olabilirlik katsayısının
kaybedebilme orantısına eziyeti mahvetti beni. Affet beni affet sen de olur mu çokça...
Çoktun, fazlaydın ,kıskanırdım ölürdüm aslında; saklardım o umursamaz bir deli tavrımın iç açılarında.
Ama keşke...
Dağda, bayırda, yeşil ovalarda, belki bir dere kenarında görüp sevseydim seni.***..
Belki Ortaköy’de henüz keşfedilmemiş bir kahvede, ya da Ali Paşa’daki o tarihi Kütüphanede...
Hiç olmadı, hani beni hiç anlamayan, ama yine de etrafımdan ayrılmayan o çok samimi! arkadaş grubunum içinde.
Bir iki el tavla oynamalıydık seninle, kimin önde olduğu önemli değil, yenmeden, yenilmeden bırakmalıydık oyunu, zaferi aşka saklamalıydık...
Alelade bir yerde tanışmalıydık seninle, bir gidişin kıyısında bocalarken değil.
ÇOK ÇOK SÜPERDİ..
Serhat AKDENİZ
var olun
Serhat AKDENİZ
var olun
Serhat AKDENİZ
var olun
Serhat AKDENİZ
var olun
Kalemi tanıyan kuvvetini bilir elbet, tanımayan mutlaka öğrenecektir.
Serhat, senin misyonun yazmak, ki bunun gerçekten hakkını veriyorsun.
Bir cümleden yola çıkıp, bir hayat inşa etmek!
Büyüyünce ben de yazacağım...
Serhat AKDENİZ
teşekkler niyetinin ve yüreğinin iyiliğine
Sizinki de kuyruk acılı ıkınmalar gibi olmuş ama
Bir ihtimal de bol alkollü bir vakitte yazmış olabilirsiniz
Plak boyuna dönüyor da ne çaldığı belli değil
Kelimelerin zoraki bir birlikteliği var
Birini tutup bağlarken diğeri kaçıyor gibi
İfadenin acizliği diz boyu "kahrol düşmaaaann" der gibi
Epey zorlanmış olmalısınız
Hafleri kağıda zımbalarken yani
Nobel almasa da yılın yazısı seçilmeli bence
De gidi deee...