- 482 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAPI
Birikmiş şehir kalıntılarıyla dolu çantamı da alıp gidiyorum,
Birde senden ne kaldıysa geriye…
Islanmış caddeleri soluyorum ruhumla, içimde sonu olmayan şiirler, her mısraının başında yabancı bir göz değiyor gözlerime. Ellerimle gözlerimi ovuyorum, renkli hatıralar koyuyorum yarım kalan hikâyelerin sonuna… Vazgeçiyorum sonra umuda açılan bütün kapıların ardına bakmaktan, hangisi matem soğukluğunda, hangisi gözlerinin aleviyle yanıyor bilmiyorum ki.
Sonra üzerimden geçen iki on beş treniyle merhaba edip parçalanmış bedenimle öylece karanlıkta kalıyorum. Sakinleri rahatsız kalmış bir sokağı baştan ayağa geziyorum. Ölümcül zehirler enjekte ediyorum bütün bedenime. Ruhum eskiyor…
Gel… Karamsar düşlerimin ortağı ol desem…
Yaramaz bir çocuktan da farkım kalmıyor sen olmayınca,
Düşleri cebine sokuşturulmuş
Kelimelerine küfürle karşılık verilmiş bir yabancı gibi, geç kalıyorum hayata… Hep bir adım geriden takip ediyorum seni, Hep sonraki adımını tahmin etmekle yükümlü kılıyorum zihnimi. Zihnimde dünden kalan son nameler, son şiir faslı sürüklüyor gelgitlerimi, umuyorum, ummadığım ne varsa ceplerim dolu taşkın hepsi sen…
Konuşuyorum işte,
Yerli, yersiz, eksik ya da devrilmiş heceler çıkıyor ceplerimden. Bir suçun azmettiricisi gibi, bir cinayetin şüphelisi gibi… Eriyen ellerime takılıyor gözlerim, ne çok sende kalmışım meğer meğer ne çok sevmişimde kendimi bile yalanlarımla avutmuş dilim.
Ey… Adını bile anmaya korkar olduğum sevgili… Söyle senin ismini taşıyan bütün canlı ya da cansız varlık, ne varsa işte hepsi sen kadar mı vefasız… Sen gibi soğukkanlılıkla alıp götürür mü bir ömrü ardın sıra. Söyle ey… Adına aşkla huzur ettiğim sevgili… Söyle…
Ben esaretin suskunluğuyla bir damla sana yutkunan yüreğim, yerinde senin bıraktıklarından başka bir hiç kalan aşkla dayandım yokluğunun kapısına. Destur ver senin hiç olmadığın hatta olamayacağın bir mekâna irtihal edeyim. Gömüldüğüm bu sensizlik karası yurdun eşiğinden bir adım atayım da yokluğun kadar görünmez olsun bedenim.
Bırak bir yudum aşkın hatırına, seraplar kurduğum yangınlar ülkesinde tek yaşasın kimsesizliğim… Eskiden olsa, yani sen olsan yine, yani hiç gitmesen olmaz mı dediğim zamanlar gibi çıplak ayaklarla düşeyim yollara diyecektim. Lakin sen ebedi olmayan bir vuslatın penceresinden seyir halindesin hala hayatı. Kımıldamaz bir ömür değil be sevgili… Sana sen kadar ömür harcar yine koşardım yani sen bir açık kapı bıraksan ya, yani sen bir vuslat meşalesi tutuştursan de üzerime çöken ağırlığın farkındalığını anlasam…
Bırakalım da bütün şehir yansın, bütün şiirler ağlasın, nameler uslansın, kelam senin varlığından ben ışık gelen bir kapının yokluğundan usandım desem yine yalan olurdu inan…
Üzerimde karanlık bir sonbahar akşamı, yapraklar uçuşmakta kanlı cesedimin gölgesinde, yarım kalan bir aşk öyküsü taşıyorum heybemin en boş mekânında… Ve sunulmuş son bir veda, bakmaya dahi kıyamadığım gözlerinde katliam olan kanlı gözyaşların ve yüreğimin tam ortasında, yalnız senden beklediğim bir davet… Geriye kalan ömrümün teferruatlarından öte bir hiç kalır, hepsi bu…
Hasip Çifci
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.