- 1480 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
***...Söyleyemediklerim...***
“Gitme!..” diyemedim. “Ne olursa olsun, daima benim kal!..” da diyemedim. Şimdi bütün diyemediklerim içimi acıtıyordu bir bir. “Bana bu gaddarlığı yapma!” demişti. Ne söyleyebilirdim ki daha. “Yaptığım ve yapacaklarım gaddarlık olacaktı…” Ne diyebilirdim ki… Diyemedim ben de işte… Ben diyebilseydim belki hatırıma kalacaktı, gitmeyecekti ama çok daha içi acıyacaktı onun da. Onun içi acıyana kadar benimki acısındı. Dar zamanda derinlemesine bir tercihti. Hoş her halükarda acıyacaktı içimiz. Az ya da çok… Yok yok hep çok acıyacaktı. O da ben de biliyorduk bunu…
Çaresizlik böyle bir şeydi işte. Bir şeylerin üstesinden gelememiş olmak, onları kabule zorluyordu bizi. Üstesinden geleceğimiz şeyler de değildi. İyi sıkışmıştık köşeye. Sağ gösterilip soldan soldan yemiştik yumrukları. Gardlarımızı bile alamadık. Ardı ardınca yemiştik işte. Sıkı sıkı kenetlenemedik bile. Her yumrukla birbirimizden uzak bir yere savrulduk. Çünkü canımız çok acımıştı. Çünkü aramıza “nur topu” gibi sorunlar girmişti. Düştüğümüz yerden bile kalkamadık. Yaraları sarmak ise zaman alacaktı.
En acıtanı da buydu zaten. Ne olursa olsun kenetlenememiş olmak. Daha ilk darbede ayrı düşmek. Kalıp “herkese ve her şeye rağmen” mücadele etmeliydik. Ama işte tıpkı “gitme!...” diyemediğim gibi bunları da diyememiştim. Onun görmesini ve söylemesini beklemiştim belki. En fazla “hayatta çözüm arayanlar sadece çözümü bulabilir” i vurgulayabilmiştim. Ve “çözüm aramamış bir yüreğin çözüm bulamayacağını” ifade etmiştim. Bu kadarını söyleyebilmiştim de gerisini diyememiştim… diyemeyecektim…
Gerektiğinden fazlasını söylemek onu incitebilirdi. Anlayabileceği kadarını söylemek, gerisini ise ona bırakmak en güzeliydi. Ben de o kadarını söyledim ama yine de “gitmeni istemiyorum…” diyemedim. Elimi uzattığımda tutabilecek kadar yakınımdayken avuçlarımın arasından uçup gitmesine izin vermiştim… “O da benim kadar istemiş olsaydı şayet çözüm bulurdu” diyebildim kendime. O da benim kadar “Yazan ve Yaratan El ”in huzuruna varsaydı belki bir mucize olurdu. Belki alnı secdedeyken kalbinden isteyebilseydi, adım dudaklarından dökülebilseydi keşke başka türlüsü de olurdu. Biliyordum ki hiç varmamıştı o huzura. Gözlerinden yaşlar akmıştı ama alnı secdedeyken değil. Bu da diyemediklerimdendi. Dedim ya bütün mesele incitmemekti. Az söyleyip çok düşündürmekti.
Ona diyemediklerimi “Yazan ve Yaratan El ”e demiştim. Demiştim ki “şimdi istesen şu seccadenin başında canımı alabilirsin, bedenimi lime lime edebilirsin, istesen önüme üç beş değil yüzlerce kapı açabilirsin, istesen en olmazları ‘ol’ emrinle oldurur hale getirebilirsin ve istesen şu anda onu bana verebilirsin… Bütün bunları hemen şimdi, şuracıkta yapabilirsin. Al kulum sen başından beni benden istedin onu, al senin olsun demedin… Neden demiyordun? Benim onunla SANA gelmek istediğimi de biliyordun üstelik… Biliyordun ama yine de al senin olsun demedin, demiyordun…Belki hiç demeyecektin de…”
“Daha önce iki kez kaybettiğim -en doğru ifadeyle geri çekildiğim/çekilmek zorunda kaldığım- bu oyunun üçüncüsünü de mi kaybedeyim? Yine mi ben çekileyim? Kaybetmeyi çok yaşadım da kazanmanın zaferini bilmiyordum ben. Yine mi mahrum edeceksin beni? Bak işte yine kapına geldim, çünkü gidecek yerim yok. Hatta ve hatta SENİ bile şikayet edeceğim kimse yok şu evrende. O nedenle yine SANA geldim, yine SENİ, SANA şikayet etmekteyim…”
İnsan Rabbine kırılır mı? Kırıldı işte yüreğimin bir tarafı… O’nun bildiğini O’ndan da saklayamam ki. Küser mi peki demeyin? Küstü işte… İnsanı her zaman en çok sevdiği en çok üzer ve kırarmış, bunu biliyordum. O beni ben de O’nu seviyordum. O nedenle hem küsüyordum hem de kırılabiliyordum…
En Sevilen biliyordu bilmesine benim bu deli divane, akıldan yoksun hallerimi, yine de şükür ki sonsuz merhametini esirgemiyordu üzerimden. Vermiyordu işte yine de istediğimi, belki hiç vermeyecekti de…Acıtıyordu işte yine derinden…derinden…
Bir kez olsun sen de böyle konuşabilseydin O En Sevilen’le. Belki bana vermediklerini sana verecekti. O’na diyebildiklerimi bile diyemedim işte sana… diyemeyecektim de…
İşte bu nedenle bugün söyleyemediklerim söyleyebildiklerimden daha fazla acıtıyor şimdi içimi. Ve sanırım O’na söyleyip sana söyleyemediklerim, sana söyleyip kendime söyleyemediklerim ve kendime söyleyip de kimselere söyleyemediklerim içimi acıtmaya da devam edecek…
10/09/07-Pzt/19:57
YORUMLAR
Yorumu yazmadan önce tam puanımı verdim sevgili kalem dostu...Güne damgasını vurmalı bu deneme tıpkı yüreğime vurduğu gibi...
Bu nasıl bir duygu seli böyle nasıl bir çaresizlik ki gözyaşlarımı tutamadı gözlerimde...
Bu güzel satırlarınız arasına gözyaşlarımı bıraktım çaresizliklerinize dua olsun diye...
Tekrar tekrar okuyacağım etkileyici bir deneme yürekten tebrikler...
güzel kardeşim yazını hemde güzel yüreğini kutluyorum senin.genelde yorum yazmasamda yazılarını takip ediyorum.ama bazen insanın kişiliği yazdığı yorumlarda ve yazılarda kendini ele veriyor.işte bu yüzden seni tebrik ediyorum yüreğinide...
bugün söyleyemediklerim söyleyebildiklerimden daha fazla acıtıyor şimdi
işte buna cok katılıyorum cok haklısın
tam puan ..