Suçlu Terkedişler
Suçlu terk edişler. Elimde yarım kalmış bakışlar, Dudaklarda söylenmemiş sözler ve kanı hala sıcak bir kalp; üstünde senden kalma hançer.
Kim bilir kimsin artık. Seni son gördüğümde adın “aşk”tı. Bugünlerde kendine nasıl sesleniyorsun bilmem. Dilim sana hala sevgilim diyor.
Zaman boş, zaman uğursuz. Hani çekip gitmiştin ya, yalan… Ne yana dönsem sen varsın. Hani ben ölmüştüm ya, o da yalan… Kalbin başkasının elinde esir düşmüşse bu dünyadan emekli olamazsın. Hani senin o binlerce neşter darbesiyle kan revan içinde bıraktığın, sonra da bu kadar kırmızıya dayanamayarak “öptüm geçti” deyip sardığın kalbim var ya; tam öptüğün yerden tekrar kanamaya başladı.
Kurtaramıyorum kendimi senden. Kaçmak istesem, tüm yollar kapalı. Pusuya yatmış hatıralar yol kenarlarında. Birinden kurtulsam ötekine yakalanıyorum. Öyle de gerçekler ki görsen! Beni ikna ediyorlar seninle kalmaya.
Benim kalbim ateş, benim kalbim kor. Dokunamaz öyle herkes, dayanamaz kavurucu sıcağına. Ona sahip olmayan bir el dokunacak olursa, lanetlenir o eller. Yoktur üstelik bu ateşi söndürecek kadar su dünyada. Yalnız, senin gözyaşın önünde eğilir o alev alev yangın ve yalnız sen dokunabilirsin onun kızıl saçlarına.
Gitmek istiyorsan git, tamam kabul. Gidişlerine sözüm yok. Alıştım da zaten. Benim şikâyetim dönemeyişlerinden yana. Nereye gitmek istiyorsan, ne kadar uzağa gitmek istiyorsan git. Yeter ki döndüğün yer gözlerim olsun. Bir damla gözyaşımı hatıra bırakırım sana. Al onu, koynuna sakla. Sakın kirletme. Onu biriktirmek için bir aşk harcadım ben.
Sen sanıyor musun ki hep gönlümdeydin? Yanılıyorsun… Vücudumun her köşesini ayrı ayrı ziyaret ettin. Eğilip seni öptüğümde dudaklarımdın, başını koyup uyuduğunda dizlerim. Sarıldığında belimdin. Sayfalarca yazıp kendimi kaybettiğim gecelerde kâğıdım, kalemim ruhumdun. Sızım sızım sızlayan göğsümde hissettim seni ama en çok gözlerimde. Yeri geldi sustu dudaklarım, sırtını döndüğünde kalbim durdu. Büyük bir çaba gerektirse de engelledim ayaklarımı sana koşmasınlar diye. Ellerimi engelledim seni aramasınlar diye ama gözlerime hükmedemedim. Her daim ordaydın; iki kirpiğimin arasında. Onca gözyaşıyla birlikte düşmedin gitti gözlerimden. Yumsam gözlerimi rüyalarım olurdun, açsam tek gerçeğim.
Peki, ben ne mi yaptım bunca zaman? Senin istediğini… Hayatı akışına bıraktım. Yaşadım, ama ezbere. Seninleyken olduğu gibi doyasıya değil. Bir de yazdım… Ne yapsaydım? Dilimde kelam bırakmadın. Bile bile susturdun gözlerimi. Senin yüzünden pas tuttu bakışlarım. Satır aralarını sıkışmış kayıp bir mutluluktu benimki; ben de çareyi yazmakta buldum. Sana değil ama seni yazdım. Şimdi, sana sayfalarca aşk bırakıyorum. İçine sesimi, gülüşümü, öpüşümü, bakışımı, kokumu koydum. Dizime yatıp uyuduğun günleri, yanımda uyandığın sabahları, koynumda sımsıkı tuttuğum çocukluğumuzdan kalma saflığı sakladım içine.
Gittiğinden beri her sabah hüznü öperek uyandırdım. Göz kapaklarının ağır ağır aralanışını izledim. Deli mavi gözleri tüm ihtişamıyla doğdu loş odama. Ona öyle dalgın bakarken hissettiğim burukluğu görmezden geldim. Başka ne yapabilirdim ki? Dön diyemem sana bundan sonra. Tüm dönüşlerinin yeni gidişlere valiz hazırlamasından bıktım usandım. Sev de diyemem. Zira bu kendiliğinden oluşması gereken bir duygu. Yine de kim bilir, belki bir gün zaman bize bir şans daha verir. Şimdi değil, belki çok sonra… Hani şu şarkıdaki gibi: “Yıllardan sonra, yollardan sonra, yeniden yan yana onunla…”
Gülay GÜLEÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.