- 818 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ SİZ ONLAR
Sosyal hayat denilen nesnel görüş, kültür dağarcığının birikimi ve insanı tutuklayan teknoloji gelişimi geniş bir açıdan kuvvetli bir biçimde hayata yansıması çabaları, modern hayatın insana vaat ettiği ama bir türlü sunamadığı kendince nimetleriydi.
Kendisinin de tereddütle yaklaştığı önerileri olmadı, tutmadı mayası. Teknolojinin ve sosyal hayatın önerdiği ama tutmayan özgür düşünce gelmediği gibi kendini de yabancılaştırdı. İnsan olmanın unutulmuşluğu, hayatın anlamsızlaştığı, varlığının manasızlaştığı hissin bulutları kendini sardı. Bu modern hayatın önerdiği ve tutmayan, insanı köleleştiren bir ifade etmeme düşüncesi kaldı geriye.
Ferdi çabaları ve terakkiyi engelleyen umursamazlık hastalığına çabalar bir çözüm bulamadı. Bulamadığı gibi bu süreçle ilgili bir sistemde koyamadı öneremedi. Zira her şey ben egosuna gelmiş dayanmıştı, diğer bir anlamla insanla kâinat ayrıştırılmış kâinat önemsiz addedilmişti. Kendini evrenden dışlayan şunu bilmeli insan on sekiz bin âlemin minyatürüdür. Dışlamaya çalıştığı varlık aslında kendisini de içinde barındırıyor.
Turu Sina Musanın içindedir. Bir Allah dostunun şu izahı ancak böyle anlaşılır.
Dünya harmanında ben bir daneyim.
Dünya benim harmanımda bir dane. Soyutlamaya çalışılan yâda diğer ifadeyle ötelemeye çalışılan varlık: Önünde dünya bir buğday tanesi kadar.
Siz düşünün. Gizleyen ile gizlenen birbirini bilmesi gerekiyor. Biliyor ama görmesi gerekiyor. İnsan sureyi ihlâsta ispatını bulabilmesi için önündeki engelleri kaldırması gerekiyor.
Yetmiş iki hicap, yetmiş iki sual var
Her sualde bin bir cevap var.
Diyen şair buna işaret ediyor. İnsan in zahir gözlerine Allah perdeler koymuş. Cihat etsin, perdeleri kaldırsın, gerçek olanı görsün diye. Kendisini mutsuz eden sebepleri ortaya çıkarmak görünür hale getirmek. İnsanın iki yanı var biri dünyevi, diğeri uhrevi yanı. Yer yer doymaz, yine yer, yine doymaz. Neden dersiniz acaba? Gıdayı ihtiyaç duyulan yere vermiyor da ondan. Mide ne kadar alabilir ki iki kilo alsın üç kilo alsın ama yine doymuyor bunun bir sebebi olmalı. Cesedin ne kadar gıdaya ihtiyacı varsa, canında gıdaya ihtiyacı vardır. Canın gıdası manevi hazlar, sevgi, ibadet vb. bunları yapmazsan açlıktan kurtulamazsın tasavvuf bu konuyu hep ön plana çıkarmıştır. İnsanın kendine, kaybettiklerine, içinde taşıdığı hakikate varan bir terbiye uygular. Önüne iki yol çıkarır
1-Fena
2-Beka
İlk bakışta belki bir şey anlamayacağız bu iki maddeden. Kendini bilen rabbini bilir. İspatını surei ihlâsta bulmuş ise. Kendine dönmesi gerekmez mi? Sevgi sevilenle arasındaki mesafeyi ne kadar azaltırsa rabbine o kadar yakın olur. Habibim seni sevgimden yarattım buyurmadı mı? Önce yokluğa düşeceksin ki sende varlık doğsun. Yani fani olmayı isteyeceksin, sevdiğinde fani olacaksın. Kendi varlığından kurtulup, sevdiğinin varlığında yok olacaksın Ve orda yeniden doğacaksın. Hemda hiç kaybolmamak üzere, baki olmak da derler buna. İşte ibadetin sırrı burada, sevginin sıhrîde burada. BEN; SEN; O BİZ; SİZ; ONLAR, ya da hepimiz.
YORUMLAR
Habibcim seni sevgimden yarattım buyurmacımı? Önce yokluğa düşeceksin ki sende varlık doğsun. Yani fani olmayı isteyeceksin sevdiğinde fani olacaksın kendi varlığından kurtulup sevdiğinin varlığında yok olacaksın Ve orda yeniden doğacaksın hamda hiç kaybolmamak üzere, baki olmak da derler buna. İşte ibadetin sırrı burada, sevginin sıhrîde burada
hocam aslında sevgiyi vermek okadar kolay ki ama insanlarımız nedense sevgiyi basite aldıkları için herkes herkese seviyorum diyor ama kimse sevmeyi bilmiyor sevgi fedakarlık sevgi önce canan demek benim gözümde ALLAHIM kimseyi sevgi açlığında bırakmasın yüreğinize sağlık hocam selamlar