- 1514 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
EŞŞEĞİMİZ ÇAMURDAN ÇIKAMIYOR
“Ne oluyor bana’’ diyor kadın;”kimseyle konuşmak bana keyif vermez oldu. Eşi bazen sohbetine de doyum olmuyor diyor. Ne yapayım ne zaman sohbete başlasam laf dönüp dolaşıp paraya geliyor diyor ve ardından devam ediyor.
Ne olacak bu halimiz diye sohbete başlıyoruz, sonra işindeki sıkıntılardan söz ediyor ödenecek faturalardan başlıyor ki aldıklarımız verdikleri paraları şöyle bir hesabı önüme koymaya kalkıyor.
Sonrasında bu çocuklara ne versen gidiyor bu bebeler hiçmi evde durmaz her gün sokağa çıkılır mı? Bu arabaya benzini zaten zor alıyoruz! Bir çıkmasında elli kilometre yol yapıyor nereye gidiyor bu oğlan her gün, her gün, her gel diyene koşup gidilmez ki insanın biraz kişiliği olmalı, yok bugün ailemle geçireceğim diyebilmeli.
Elin kıranı durdurmuyor, bu bebeleri.
Yav bebe evinde uzanmış yatıyor telefon geliyor sokağa düşüyor olmaz ki, canım bu kadarda herkesin gönlünü yapmaya çalışılmaz ki yüz verme şu çocuklara, ben bunların her zaman gönlünü yapamam ki yetiştiremiyorum. Her gün arabayla dışarı çıkıyor buna benzin mi dayanır paramı dayanır. Evinde ye iç mis gibi. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmamız gerektiğini iki lafının birinde mutlaka söylüyor, paramız olursa alırız, paramız yoksa almayız, anlamıyorsunuz beni batacağım böyle giderse’’ sözünü yıllardır duyuyorum.
Eşeğimiz çamurda anlayın artık diye diye bir türlü o eşşek çıkamadı bu çamurdan “
Yaa işte böyle bir akşamki konuşma. İşte size muhabbet eminim bir çok evde bu tür konuşmalar yapılıyordur.
Eee bu çocuklar büyüyor ama nasıl büyüyor, arada nasıl kalınıyor gelin bunu annelere sorun. Bir türlü ayak, yorganla denkleşmiyor hep acık ta kalıyor bir yerler…
Neyse ki benim iki tane oğlum var, yaa daha çok çocuğu olanların Allah yardımcıları olsun.
Sevgiler diliyorum.
YORUMLAR
:)) Buna benzer bir sürü muhabbet yaşanıyor yuvalarımızda ama bu kadar güzel anlatılamıyor :) çocuklar evet zor büyüyorlar büyüdükce problemleri dahada artıyor ama yuvamızın meyvesi ,Allah olmayanlarada sağlıklı sıhhatli akıllı versin :) çamurdan çıkmayan eşşeğe gelince , 10000 alanınında eşşeği çamurda 500 alanında :) en büyük zenginlik sanırım kanaat .. Çok güzeldi yüreğine sağlık . sevgiyle kal :)
sevgidamlalarim
Tebessüm ettiren ama bir o kadar da düşündüren bir yazı olmuş.Allah, " yağ yakana yağ, mum yakana mum verir" demiş eskiler.Sahip olunanlarla en iyi şekilde yaşamasını ve mutlu olmasını bilebilmek en güzelidir. Ve de en doğrusudur.Bu bilinemiyorsa ebedi mutsuzluğa mahkum olmak kaçınılmazdır.Çünkü insan oğlunun beklentileri sınırsızdır.Ebeveynler olarak, bir zamanlar bizlerin de çocuk olduğumuz unutulmamalıdır.Ne var ki ihtiyaçlar değişmiştir.
Türk toplumunda ailenin geçimlerinin temini, çoluk çocuğa gelecek sağlanması genelde babaların asli görevlerindendir.Bu durum da yerleşmiş bir olgudur.Bu çerçevede aile bireylerinin tüm ihtiyaçlarının karşılanmasından birinci derecede sorumlu olan erkeğin, muhabbetlerde yaşanılan sıkıntıları aile bireylerine her fırsatta anlatması , aileyi tümden mutsuzluğa ve karamsarlığa iter.Bu hal de çocuklarımızın ruh sağlıklarının bozulmasına ve onları depresyonlara sürükler.Sorumlu bir aile reisi olarak bu sıkıntıların etrafa aksettirilmeden giderilmesi uğraşısında olunmalıdır diye düşünüyorum.Beraber olduklarımıza çile değil, huzur vermeliyiz.Mevcut imkanlarla ve o imkanları daha da geliştirerek sınırlı bir yaşamı gül bahçesine çevirmeliyiz.Unutulmamalı ki çıplak geldik, çıplak gideceğiz.Eşeğimiz çamura battıysa onu çamurdan çıkaracak da bizleriz.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
sevgidamlalarim
Hanımın, “büyüklerin harçları, ufaklığın dershane taksitleri vardı yatırdın mı bu ay” sesiyle kendime geldim. Ellerinizden öper büyükler üniversitede, ufaklık ta lise 2 de okuyor. Büyükleri faydası olur diye modaya uymuş dershaneye yazdırmıştık, aman dedik ufaklığa hak geçmesin. Son taksitleri unutmuştum duruyordu.
-Ver şu telefonu da arayayım bari önümüzdeki ay ikisini bir yatırırız, dedim
-Unuttun galiba, telefonu geçen ay yatırmamıştık, kesik
-Neyse sağlık olsun yarın bir ara uğrar görüşürüm dershaneyle, kapı çalıyor galiba kapıya bir zahmet bakıver hayatım
-Yöneticiydi üç aylık aidat ve demirbaş taksitleri birikmiş, bu ayda vermezseniz faiz ekleyeceğim, diyor
-Yok ya sıkar biraz
-Posta kutusundan da elektrik ve su faturalarını da getirmiş.
-Ver bakayım…, bu ne ya, ne kadar çok su harcamışız, yahu elli kere söylüyorum idareli kullanın şu suyu diye, yıkanıyor musunuz, yüzüyor mu belli değil.
Daha bağırmam bitmemişti ki,
-Babaa diye seslendi çocuklar “yurttan sesler korosu” gibi hep bir ağızdan,
-Alınacak kitaplar var önemli, birde te cetveli, hesap makinesi falan alacağız integralilerden biliyorsun kıyafet falan da alacağız haberin olsun
-Tamam, yavrum yarın bir banka soyarım, birkaç gün ortalıktan kaybolurum ne olur ne olmaz diye, hafta sonu da alırız anlaştık. Fesuphanallah..!
Ufaklık sesinin arada kaynadığı hissine kapılarak bu sefer ayrı seslendi;
-Babacığım dün yağmurda botum su geçirdi biliyor musun, hatırlatayım, dedim
- A canııım kıyamam. Tamam, kızım bir banka yeter, sana ayrı banka soymaya lüzum yok.
Hafif, hafif sinirlenmeye başlıyorum. Bir çay koyun da, akşam, akşam bari kafam yerine gelsin(yok, yok doğal gaz, elektrik kesik değil çok şükür)
Çay içerken, bir yandan da derin, derin düşünüyorum, arabanın dört amortisörü de gebermiş, topal eşek gibi gidiyor kerata, radyatörde kaçak var su yetiştiremiyorum zaten, mecburen rot balansa da sokmak lazım. Ulan satmaya kalksam zaten yapacağım masrafı karşılamaz, dur bakalım hele, gitsin gidebildiği yere kadar. Şu hükümette ayıp yani, toplu sözleşmelerden bir haber yok, hep hikâye, hep hikâye zaten geldi geleli ne verdi ki, hep kırptı, kırptı durdu, “Key” ödemelerinden de fos çıktı. Off’ki off.
Havalarda soğudu ya, bir tembellik çöktü, bir tembellik çöktü ki sormayın gitsin. Şöyle üç dört günlük tatil ne güzel gelirdi şimdi. İkinci bardağı içemeden koltuğa sızmış, kalkmışım. Rüyamda kulağımın arkasında bir kaşıntı, bir kaşıntı kıvranıyorum. Uyanır uyanmaz evdeki “Rüya Tabirleri “ kitabına bir göz attım büyük merakla. Kitabı okudum; rüyada kaşınmak, büyük bir kısmete delaletmiş. Önce bir anlam veremedim, “kulak”, “kaşıntı”, “kısmet” ne alaka dedim. Kısa bir süre sonra jeton düştü, tabi yaaa !
Aman ha hep annelere sormayın, biraz da babalara sorun çocuklar nasıl büyüyor diye :-)
Saygılar, selamlar
sevgidamlalarim
Allah bağışlasın, sizde iki oğlan varmış.Benim bir oğlum, bir de kızım var. Oğlumu evlendirdim. Kısmetse kızım da sırada. Ama inanın hiç fark etmiyor; oğlan olmuş, kız olmuş, bir olmuş, iki olmuş...Biz anneler, her zaman, Birleşmiş Milletler görevlileri gibi; arabuluculuk yapmaya mahkumuz...Allah cümlemize kuvvet versin...Sevgiler
sevgidamlalarim
"Birleşmiş Milletler görevlileri gibi; arabuluculuk yapmaya mahkumuz"bayıldım bu söze :)sevgiler...
Her evde olan durumlar..
Parayı kim nasıl denkleştiriyor şimdiki çocuklar sorumlulk almıyor.
Varsa yoksa gezmek eğlenmek marka takılmak.Sonra anne baba iki yakayı bir araya getirmeye çalışıyor..
Yüreğinize sağlık..sevgilerimle.
sevgidamlalarim
Değerli kardeşim, hemen her evde delikanlılar büyürken olan muhabbetler birbirine benziyor demek ki!
Haklısınız anneler her zaman baba ile çocuklar arasında tampon görevi yapıyor.
Okurken gülümsedim, ellerine yureğine sağlık, sevgilerimle.
sevgidamlalarim
Gerçekten çok içten ve gönülden geçtiği gibi yazılmış bir yazı. Son derece de gerçekçi. Doğru hep anneler kalıyor arada.Maddi manevi her açıdan bizler oluyoruz sıkışan. Aman evlatlarımız incinmesin diye kabahitimiz olmayan suçları bile ne de cesaretle üstleniyoruz.Peki ya değecek mi? Emin değilim. Biz anamıza ne kadar yar olduk ki, bizimkilerde bize olsun?
Günümüz aile sohbetinden son derece isçten bir kesit.
Tebrik ediyorum seni bu açık gönüllüğünden dolayı sevgili arkadaşım...