OSMANLI İNSANI 3
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Osmanlı millet sistemi
Fatih İstanbul’un fethini takiben Rumları, ardından da Ermenileri özerk cemaatler hâlinde bir araya getirmiş, başlarına da bizzat kendisi patrik tayin etmiş ve onlara geniş hak ve hürriyetler tanımıştır. Fâtih Sultan Mehmet’in İstanbul’daki kiliselerin bir kısmını ve bütün din mensuplarını ibadet ve geleneklerinde serbest bırakması millet sisteminin en önemli esasını teşkil eder. Büyük âlim ve hukukçu Şeyhülislâm Ebussuud Efendi de, din hürriyetini fetvasında özellikle ifade etmiştir. Macar Kralı’nın “Sırbistan’ın her tarafında Katolik kiliseleri tesis edeceğim, Protestan kiliselerini yıkacağım.” demesine karşılık Fatih’in Sırp Kralı Brankoviç’e, “Eğer devletime itaat ederseniz, her caminin yanında bir kilise inşâ edilecek; buralarda herkes kendi Hâlıkına ibâdet edecek” demesi onu inanç hürriyetine nasıl baktığını gösteren dikkate değer bir misâldir. Bu sözler üzerine Sırp Kralı, Hristiyan Macaristan yerine Müslüman Osmanlı Devleti’ne itaat ederek, bu idare felsefesinin üstünlüğünü takdir etmiştir.6
Sultan Fatih’in Galata Zimmîlerine verdiği ahidnâme, beş yüz elli küsür yıl önce farklı din ve millet mensuplarına tanınan Osmanlı hak ve hürriyetlerini gözler önüne sermektedir.
Osmanlı Devleti, düzenli ve sistemli yapısıyla dünyanın örnek aldığı bir medeniyet kurmuştur. Bizler bu gerçeği ancak arşivlerin incelenmesi sayesinde tanımaya başlayabildik. Osmanlı’nın ekonomi, hukuk, kalite, tıp, içtimai hayat, askeriye gibi birçok alanda uyguladığı sistem, özellikle Amerika ve Avrupa devletleri tarafından incelenmekte ve günümüze uyarlanarak kullanılmaktadır.
Osmanlı devletinde kalite ile ilgili ilk çalışmaları, Fatih devrinde çıkarılan ve 2. Bâyezid döneminde genel çerçevesi belirlenen “İhtisab Kanunnâmeleri” oluşturur. Bu kanunnameler ile, kalite kavramı yazılı hâle getirilerek uygulamaya koyulmuştur. Bu kanunnamelerde çarşıda satılan ekmeğin, meyve-sebzenin kalitesinden, üretilen mamüllerin kalitesine, bunların üretileceği şekil ve boyutlarına kadar birçok konuda kanun çıkarılmıştır. Fatih devrinde çıkarılan ilk ihtisap kanunnamesinde derinin kalitesi açısından kasapların yüzdükleri deriyi delmemesi için dahi kanunname çıkarılmıştır. Örneğin; “deriyi kasbane (bağırsaktan yapılan kesici bir alet) ile yüzeler, bıçağ ile yüzmeyeler, delük ve yaruk etmeyeler. Eğer deride delük ve yaruk bulunursa yüzen kimesnenin (kimsenin) muhtesib hakkından gelüp cerimesin ala.”
Osmanlılardaki “Ahilik Teşkilatı”’nın kalite sisteminin çekirdeğini oluşturduğunu söylemek mümkündür. 13. yüzyıldan itibaren, Selçuklular döneminde oluşmaya başlayan ve Osmanlı devletinin kurulmasında önemli bir rol oynayan Ahiler, hizmet ve içtimai hayatta kalitenin artırılması konusunda büyük katkılarda bulunmuştur. Ayrıca mal ve kalite kontrolü, fiyat tespiti ve esnaf ahlakının kontrol ve denetimi konusunda da önemli görevler üstlenmiştir. Osmanlının ilk yıllarında, pazar yerlerinde sergilenen malların kalitesi, ustanın hünerini yansıttığı için ahilik teşkilatının yapılanmasında kalite kavramı ön plana çıkmış, hammadde, süreç ve ürünler için bugünkü kalite kavramının benzeri olan ve uyulması gereken standartların oluşması sağlanmıştır. Tüm bunları yaparken dinî ölçüler içersinde kul hakkı ve ahlak kaidelerini esas alarak çalışmalar yürütmüşler, ölçüde, tartıda, kalitede ve fiyat belirleme konularında çeşitli temel kurallar konturol kalite bilincinin oluşmasını sağlamışlardır.
Ahi esnafında “müşteri velinimettir” prensibi, toplam kalite yönetimindeki “müşteri kraldır” prensibinin karşılığıdır. Günümüzdeki “toplam kalite yönetimi” ilkelerinde ön plana çıkan müşteri memnuniyeti için ürün kalitesi, bu kalitenin tutturulması için yazılı hâle getirilmiş standartların oluşturulması ve uygulanması, sistemin sürekliliğinin sağlanması için eğitim ve öğretim, sürekli gelişim ve denetleme mekanizmaları, Osmanlı’nın oluşturduğu sistemde tam karşılığını bulmakta ve hassas olarak uygulanmaktadır. Çıkarılan kanunnamelerle bu sistemin ülke içinde uygulanması için “hisbe teşkilatı” (bugünkü belediye hizmetleri) ile sıkı bir denetim mekanizması getirilmiştir. Bugünkü kalite kavramında ön planda olan denetleme mekanizmasındaki denetçilerin tarafsız ve eğitimli olması Osmanlı’da muhtesibin (denetçi) tarafsız, objektif denetim yapabilmesi için bazı şartları haiz olması için kurallar getirilmiştir. Bir muhtesipte, müslümanlık, mükellefiyet, erkek olmak, adalet, kudret, ilim, ilmiyle amil olmak, Allah rızası, iyi ahlak gibi özellikler bulunması gerekiyordu. Bu da bize göstermektedir ki iktisadi ve içtimai hayatta, kalite standardının yakalanabilmesi için ilk başta muhtesibin (denetçi) daha doğrusu insanın kalitesi ön plana çıkmaktadır. Bunlara ilave olarak çok geniş faaliyet ve nüfuz sahasına malik olan muhtesip, çarşı ve pazarı olduğu kadar ahlaki ve dinî davranışları da görüp gözetmek zorunda idi. Vazifeleri arasında, alış-verişte mutat ağırlık ve diğer ölçülerin usulünce kullanılıp kullanılmadığını kontrol, borçlanılan şeylerin ödenip-ödenmediğine nezaret, ahlaki değerlere riayet edilip-edilmediğine bakmak idi.
Bizler ise büyük bir medeniyet olan Osmanlı’ının varisleri olduğumuz hâlde, günümüzde dahi modern kalite sistemini oturtabilmiş değiliz.
Hoş kalın
Kaynaklar
Yavuz Bahadıroğlu Biz osmanlıyız.
1. Ercan, Yavuz, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimlerin Ödedikleri Vergiler ve Bu Vergilerin Doğurduğu Sosyal Sonuçlar”, Belleten, Cilt LV, Sayı 212-214 (1991), sh. 371- 391.
2. Suat Yıldırım, Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meali.
3. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt 1, TTK Yayınları, Ankara, s.182.
4. Ahmed Refik, Osmanoğulları, Türk Tarihinin Ana Hatları Müsveddeleri, Seri II, No 1, Ankara, s.30.
5. Mehmet Fuat Köprülü, “Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri Hakkında Bazı Mülâhazalar”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, I, İstanbul 1939, s.283
YORUMLAR
"ESKİDEN OSMANLIYDI ADINIZ
BALDAN ŞEKERDEN TATLIYDI TADINIZ
ÖNCE MÜFTÜLERİNİZ DEĞİŞTİ,SONRA KADINIZ,
ŞİMDİ KABAK GİBİ OLDU TADINIZ"
diyor bir şair.
Ben de diyorum ki; " Balkanlarda,Ortadoğuda,Uzak Doğuda,Avrupada,Asya'da ve Dünyada insanlığın tekrar huzur,güvenlik ve gerçek demokrasiye kavuşabilmesi için e Osmanlının hoşgörü ve adaletine ihtiyacı var.