Paramparça Aşk
Paramparça olmuş düşlerden sesleniyorum yokluğuna
Bugün erken kalktım
arta kalan yaralarımı
yeniden kanattım.
Sargı bezi süsü verilmiş
karanlıkla kapattım yaralarımı,
sonra iğnenin çengelini soktum
karanlığa tutsun diye
Nehir kenarına indim
yine
safça akan mavi suları izledim
umarsızca, anlamsızca
Birden gündüz vakti güneşimin
beni aydınlatmadığını fark ettim...
Anladım ki karanlık her yerimi sarmış farkında olmadan yeni yaralar doğurmuşum sensizliğe üstünü kapatmışım karanlık ve çaresizlikle...
Pekala kabulümdür deliyim ben, yanmış sokaklarından arta kalan enkazlarda umudu, rengi arayan deliyim ben... Kim bilir belki de alıştım artık renksiz bu dünyaya, umutsuz bu ayrılığa...
Binlerce kez kaybedilip tekrar satın alınmış ruhlardan oluşan bu aciz bedenimmiş her şeyi göze alarak senin aşkına soyunan, bilinmeyen günahlar işleyen değersiz kalbimmiş kapılarını sana açan, gözyaşları kadar sıradan olan ve vücudumun her bir yerinden sana akan kanımmış...
Uzun boylu, yeşil gözlü bir hayal kırıklığımdın sen bilinen... Ya da öyle güzel bir aldanıştın ki benim için günahlarımı kolayca işleten... Öyle tatlı bir yalanımdın ki sen; kaybedileceği bilinen savaşım gibi, her geçen gün biraz daha yok olacağını bilen ruhum gibi, giderek silikleşen ve sana dokununca tutuşacağını bildiğim tenim gibi...
Çoktan açtın içimde... Oysa ben seni daha yeni almıştım ellerimin arasında küçücük bir fidandın, tomurcukları olan kaosun çiçeğiydin sen... Sonra diktim seni kan akışımın en iyi olduğu yere daha iyi beslenesin diye... Kısa zamanda büyüdün içimin anlamsız karanlığında... Bilemedim yakar,dokunulmaz; acıtır, sevilmez...
Yastığım sırılsıklam her yerim kanıyor, başım ellerimin arasında aklımda yine tek bir günahım var o da sen... Tüm bu mektuplarım kayıp, bilinmez bir adrese doğru... Hiçbir zaman içimi ısıtmayacak güneş gibi tenine, hiçbir zaman içimi aydınlatmayacak meçhul yeşile doğru.....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.