- 1324 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
AH BABA AH ! SON
O anlatmaya devam ederken, birden çay bahçesinin kapısında Mine’ yi gördüm. Benim babamla görüşmemi istemişti. Bunun için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışmıştı. Gelmesini istediğimde de, yalnız kalmamızın daha doğru olacağını söylemiş ve gelmeyeceğini söylemişti. Dayanamayıp, yollara düşmüştü sanıyorum. Onu görür görmez ayağa kalktım ve karşıladım. Masaya döndükten sonra da, onları nezaketen tanıştırdım. Babamın yüzü, sevinçten aydınlanmıştı sanki. Hoş beşten sonra, konuşmaya tekrar başladı.
“ Bunalımım epey sürmüştü. O sırada, annen sana hamile kalmıştı. Senin dünyaya geleceğini öğrendikten sonra hayata tekrar bağlanmıştım sanki. Yavaş yavaş kendimi toplamaya başladım. Mutluyduk annenle. Sonra, sen dünyaya geldin. Seni kucağıma aldığımda, dünyalar benim olmuştu. İş çıkışı, zor atıyordum kendimi eve. Çok özlüyordum seni.Sen üç yaşındayken de, kardeşin Meltem dünyaya geldi. Onun doğumundan sonra annen bir türlü kendine gelememişti. Ayakta duracak hali kalmamıştı. Devamlı yatıyordu. Sizlerin ve onun bakımını da anneannen üstlenmişti. O gidince de ben devralıyordum o işi. Durum düzelmeyince, doktora götürdüm anneni. Amansız bir hastalığa yakalanmıştı. O an, yıkıldım. Sevdiğim kadın, kanserdi. Üstelik, sizler daha çok küçüktünüz. Çareler aradım. Doktor doktor gezdirdim. Hepsi de aynı şeyi söylüyordu. Çok hızla ilerleyen bir kanser çeşidi olduğu için pek umut vermiyorlardı. Onun çok az kalan ömrünü, güzel geçirmesi için elimden geleni yapmaya çalışıyordum. Fakat, psikolojim alt üst olmuştu. Üstelik annene de gerçeği söyleyememiş ve yalan söylemiştim. Akciğer kanseriydi. Kanserli hücreler, yavaş yavaş diğer bölgeleri de etkilemeye başlamıştı. En sonunda, o acı gün gelip çatmıştı. Annen, kollarımda can vermiş ve hiçbir şey yapamamıştım. Haykırışlarım sokaklara taşmıştı. Bir erkek olarak, ağlayan erkeklere çok kızardım. Erkekler de ağlarmış oysa. Anneni kara toprağa verdikten sonra hayata küstüm. Eve giremedim. Sizlerin yüzünüze de bakamadım. O yüzden de, size en iyi bakacak kişi olan anneannenize bıraktım sizi. Başka çarem yoktu. İşte gerçek bu oğlum. Beni ister affet, ister affetme ! En azından, sana haklı da olsam haksız da olsam, savunmamı yaptım. Müsterihim şimdi. Ne desen haklısın. “
“ Senin yaptığın zayıflık ! Korkaklık. Başka bir şey değil. Bir babanın, anne gibi olması beklenemez elbet. Fakat, yine de dünyaya getirdiği çocuklarına karşı sorumluluğu olmalı. Yoksa, diğer canlılardan ne farkı kalır. Babalık bu değil ! “
“ Oğlum, haklısın diyorum sana. Bunca yılın telafisi bir özür olmamalı. Fakat, beni affetmeye çalış lütfen. Bana bir şans daha ver. “
Sustum cevap vermeden o şekilde. Mine ise ortamı yumuşatmak için babamla konuşmaya başlamıştı. O sırada, babam cebinden kesilmiş bir gazete çıkartmış ve masaya bırakmıştı. Yüzünde, daha konuşmasının bitmediğini anlatan bir ifade vardı sanki. Gözlerimin içine bakarak ;
“ Metin ! Senin bir de ağabeyin var. Hani, demiştim ya ! İlk karımın, doğumda kaybettiği bebek… O yaşıyormuş aslında. Onunla boşanınca, korkmuş. Tek başına bakamayacağını düşünmüş. Bana kızgınlığı da üstüne eklenince, doğum yaptığı hastanede bırakarak kaçmış. Sonra o bebek, bir aileye evlatlık verilmiş. Sonra, gerçeği öğrendikten sonra önce annesinin izini, sonra da benim izimi bulmuş. Epey oldu. Bir araya geldik. Çok farklı bir duygu. Öldü sandığın oğlunu, yıllar sonra karşında buluyorsun. Hem çok seviniyorsun, hem de şaşırıyorsun. Bu gazetede çıkmıştı. Ben de kestim ve sakladım. Şimdi çok sık olmasa da görüşüyoruz. Sizin de görüşmenizi isterim. “
Babamı affedememişken, ortaya bir de ağabeyim çıkmıştı. Aniden çıkan bu haber beni şaşırtmıştı açıkçası. Bu kararı sonraki bir zamana bırakmaya karar vermiştim. Mine’ nin sayesinde, o gün babamla aramızdaki buzlar bir nebze de olsa erimiş gibiydi. Onu daha çok seviyordum. Onun sayesinde, önyargılarımdan biraz olsun sıyrılabilmiştim. Akşam olmak üzereydi. Başka bir şehirde oturan babam için ayrılma saati gelmişti. Yüzüme şefkatle bakarak, istemeyerek masadan kalktı. Bana sarılmak istediğini seziyor fakat buna izin verecek bir hareket yapmıyordum. Onu dinlememi sağlamanın rahatlığı vardı yüzünde. Hep beraber çıktık çay bahçesinden. O terminale gitmek üzere bir taksiye bindi. Son bir kez baktı bana sevgiyle…
“ Hoşça kal oğlum “ Dedi ve bindi arabaya. Araba hareket ettiğinde ;
“ Güle güle baba “ Diyebildim.
Mine’ nin elini sıkıca kavradım. O aşık olduğum, canım kadar çok sevdiğim kadındı. Onun güzel yüreği sayesinde, geç de olsa babama kavuşmuştum.
O buluşmadan sonra sık olmasa da, ara ara görüştük babamla. Üç yıl sonra da kaybetmiştim onu. Cenazeye gittiğimde, benimle birlikte salını taşıyacak başka biri daha vardı orada. Ağabeyim de gelmişti cenazeye. Sağlığında istediği şeyi yapamamıştık. Cenazesinde, karşılaşmıştım ağabeyimle. Onun acısını birlikte paylaştık. Hayat, gerçekten de sürprizlerle doluydu.
Cenaze toprağa verilmeden önce İmamın “ Hakkınızı helal ediyor musunuz ? “ sorusuna, yürekten , “ Helal ediyorum “ Dedim. Kin ve nefreti hayatımdan tamamen çıkartmıştım o gün.
SON
gerçek bir hayat hikayesinden kurgulanmıştır.
YORUMLAR
Tebrik ediyorum, hele finali okuyunca devamlı kendi kendime söylediğim şeyler aklıma geldi.
Hep diyorum kendime, çok kırılsam da affetmeliyim, hakkım varsa helal etmeliyim.
Eğer bunu yaparsam bana da helal ederler inşallah, aklımdan geçen hep bu.
Çok çok tebrikler, selamlarımla
Cenaze toprağa verilmeden önce İmamın “ Hakkınızı helal ediyor musunuz ? “ sorusuna, yürekten , “ Helal ediyorum “ Dedim. Kin ve nefreti hayatımdan tamamen çıkartmıştım o gün.
Çok güzel bir hikaye, aslında hayatımızdaki kin ve nefretin, karşımızdakinden çok kendimize zararı olduğunu hiç düşünmüyoruz.
Affedebildiğimiz zaman, içimizin ne kadar huzurla dolduğunu hep görüyoruz oysa.
Kutlarım Nermin, herika bir öyküydü.
Sevgimle...
Benim babamla görüşmemi istemişti. Bunun için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışmıştı. Gelmesini istediğimde de, yalnız kalmamızın daha doğru olacağını söylemiş ve gelmeyeceğini söylemişti.
Bu cümleleri ele alacak olursak,şöyle yazılsa daha akıcı olacaktı bence:
Benim babamla görüşmemi istemiş,bunun için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışmıştı.Gelmesini istediğimde de kalmamızın daha doğru olacağını ve gelemeyeceğini söylemişti.
"söylemiş" kelimesinin yan yana gelmesi cümleyi basitleştiriyor.
Üstelik annene de gerçeği söyleyememiş ve yalan söylemiştim. = Üstelik annenden gerçekleri gizlemiş,yalan söylemiştim.
Onun doğumundan sonra annen bir türlü kendine gelememişti. Ayakta duracak hali kalmamıştı.=Onun doğumundan sonra;annen bir türlü kendine gelememiş,ayakta duracak hali kalmamıştı.
Gözden kaçan ufak tefek hatalar. Bu öykü iki bölümde bitmemeliydi.Sanki uzun bir romanın özeti gibi geldi.
Tebrikler.