Seçilmişlerin Yolu: ÇİLE
Kalemimde yaşadığım her suskunluk, kelimelerimi bir yığın halinde biriktiriyor kör noktalarımda. Biriktikçe biriken bu kelime yığını, beynimin zonklama nöbetlerini arttırıyor. Bu nöbetleri sonlandıracak olan ise, kelimelerimi imbikten süzülmüş şekilde okkalı cümleciklere dönüştürerek kalemimin körelmekte olan ucuna aktarabilmek.
“Olmuyooor, olmuyooor!” desem yeridir. Sanırım başımın rahatlığını yanlış yerde arıyorum. Yastığın fayda getirmeyeceğini anlamış olmalıydım.
Şimdi, bu yakarışı dile getirdikten sonra O Sultan-ı Şuara’nın mürşidini tanımadan önceki ve tanıdıktan sonraki dünyasına bir göz atalım. Üstad Necip Fazıl, “O ve Ben” adlı otobiyografik eserinde bu değişimi şöyle tasvir etmiş: “Ben, kendilerini tanımadan dik bir kaya üzerine gururla dünyaya karşı dikilmiş uyuz bir keçiyken, tanıdıktan sonra; yere inen ve geçtiği yol boyunca süt koyuveren memeleri şiş, patlayasıya şiş bir koyun olmuştum. Otuz yaşına kadar tıknefes yaşayan ve bir iki şiir kitabından başka bir şey veremeyen ben, ondan sonra piyes, fikir, tetkik, dava, tez; kırk elli ciltlik bir çapa yükselecektim. Varsın benim ‘lahık şair’ olduğumu görmeyenler bana ‘sabık şair’ desin, şiir ve sanata sırt çevirdiğimi sansın ve buna hayıflansın.
Bilmiyorum ki otuz yaşıma gelmeden bu uyuz keçiliğimden beni vazgeçirttirecek bir yol gösterici karşıma çıkacak mı?
“Tam otuz sene saatim işlemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” derken de aslında aynı yöne vurgu yapmıştı Üstad.
Ne çıkarmalı bu varış ve değişimden?
Düşünün ki, kumar masalarında felakete yanaşmakta olan o beden ve ruh, gençliğinin hezeyanlarına kapılarak varlık âleminde kaybetmeye başlamıştı. O kadar kaybetmişti ki gün geldi kaybedecek bir şeyi kalmadı. O’nun yol göstericisi olan Abdulhakim Arvasi Hz.’nin “ her kemalden sonra bir zeval beklenmeli” sözüne mukabil her zevalden sonra yaşanması beklenen kemaliyeti biz Üstad Necip Fazıl’da gördük, duyduk ve okuduk. Ruhunda yaşadığı sıkışma ve darlık o kadar fazlalaşmaya başlamıştı ki kaybettikleri sonrasında kazandığı yalnızca ALLAH oldu. Tek davanın ALLAH’ı bulmakta, ALLAH’ı bulduracak olanı bulmakta olduğunu idrak etmesi için demek ki otuz senesini devirmesi gerekiyormuş.
Ne de yerinde bir cevap vermişti vapurla Karaköy’ e geçerken kendisine yanaşıp “ Peygamberlere ne gerek var, biz kendi yolumuzu bulabilirdik” diye soran kişiye.
-Ne diye vapura bindin? Yüzerek karşıya geçsene!
Üstad bu cevabı verirken “ bizim gibi sefiller başıboş bırakılmamalı” sözünü hatırlamamak elde değil!
Çünkü sendeliyoruz, çakıl taşlarına takıldığımız zaman bile. Yanı başımızda bir uçurum… Ve yürüyüşümüzde oluşabilecek her yalpalama uçurumdan düşmemize sebep olabilecek kıvamda.
Üstadın ölümsüz eseri “Çile”, O’nun hayat çizgisini an ben an anlatıyor. Otuzuna kadar hevai düşkünlükler; otuzundan sonrası, inanmanın getirdiği çile. İşte bu inanmadır bir zamanlar O’nu öven, el üstünde tutanların sonrasında O’na ithafen “ sanatına kıyan geri adam” demeleri.
İşte bu inanmadır çektiği sıkıntıların, çilelerin kaynağı. Konaklarda geçen çocukluk ve ilk gençlik dönemi; mektupların zindandan gönderildiği ömrünün son dönemi
İki yol vardı önünde. Ya hevailiklere devam edip serseri kaldırımlarla beraber uykusuz gecelerde yol almak; ya da seçilmiş bir insanın eteğine yapışmak.
Sırat-ı müstakime varması için ikinci yoldan geçmesi gerekiyordu. Üstad, iradesini kullanarak ALLAH yolunun yolcusu Arvasi Hazretlerinin istikametini seçti. Zaten bundan sonra adı ’çile şairi’ olarak anılmaya başlandı.
Rabbim, O’nun ve tüm Müslümanların seçtiklerine seçilmişlik katar İnşALLAH.
Mustafa Yılmaz
YORUMLAR
Yazın güzel eline sağlık burda bir sorun yok ama NECİP FAZILI tanıyanlar Kemalistlikten TÜRK İSLAM SENTEZİNE geçen
hayatıda pek muhterem olmayan kumardan ,at yarışlarına kadar alemlere kadar uzayan ,sonra ABD"nin komünizmle
mücadele kararını aldıktan yeşil kuşak teorisinde yer alan KOMÜNÜZLE MÜCADELEDE ABD yardım edilmeli diyen ,
sscb ülkeleri işgal etmesinde ABD ETSİN DİYEN BİRİ,VE İSLAMA türkçü islam denen şimdi silinen bir akımın mimarıdır,
bence üstat diye MEVDUDİLERİ,ŞEYHİ EKBER MUHİDDİN ARABİLERİ, ALSANIZ DAha iyi olur.