- 811 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NUSAYBİN'DE GENÇ OLMAK
Gençliği sadece bir yaşam dönemi olarak algılamak, kuşkusuz ki, eksik bir değerlendirme olacaktır. Kişiliğin oluşması sürecini kapsaması, hayallerin en çoğunun ve en güzellerinin kurulabilmesi ve belki de hepsinden önemlisi aşkların en fırtınalısının yaşandığı deli-kanlılık dönemi olarak gençlik özeldir gerçekten.Uzun bir süre içinde okullarda kız yüzünden çıktığı bildirilen grup kavgaları ,okullarda öğrencilerden haraç alan öğrenci çeteleri ,futbol maçları sırasında hiç bitmeyen taraftara çatışmaları,yoksulluk,siyasi düşünceler’Nusaybin gençliğindeki şiddet olgusu’nun göstergeleridir.
Gençlik dünyada da bizde de giderek tepkilerini şiddet yoluyla açıklamaktadır.
Nedenlerine gelince:
Dünya hızla değişmektedir.20.yüzyıldan 21.yüzyıla geçerken en hızlı değişen ’yerleşik değer yargılarıdır.’Artık doğal ola yerini ’yapay’a bırakmaktadır.Gerçek yerini ’sanal’a bırakmakta.Asıl da yerini ’imge’ye bırakarak gözden yitmektedir.Biyoteknoloji ,genlerle oynayarak yapayı ,telekominikasyon ’sanal dünya’yı medyatik kültür de imge -imaj ’ı yaratmıştır.Bütün değer yargıları hızla değişmekte ,insanlar bu hızlı değişime ayak uydurmakta çok zorlanmaktadır.Bu değişimden en çok etkilenen de malesef gençlerdir.Çünkü neyin nereye nasıl gittiğini anlamakta güçlük çekmektedirler.O nedenle de geçmişin bildikleri değerlerine daha çok sarılmakta ,bu değerlerdeki ’değişmezliği’ benimsemektedirler.Gençlerin din değerlerine ,milliyetçilik değerlerine ,geleneksel değerlere daha çok önem vermeleri ,bu hızlı değişimin yarattığı kimlik bunalımından kurtulma özlemlerindendir.
Gençlik, gelişim evresinin özelliği nedeniyle sabırsızdır.Genç olmak, idealist olmak demektir be genç arkadaşım. Kendin kadar başkaları için de hayal kurmaktır, istemektir, çalışmaktır. Önündeki yılları beklemeye değil ,gerekirse zorla değiştirerek isteklerini gerçekleştirmeye yatkındır.Bu yaklaşım ,şiddeti davranışın gerekli,hatta zorunlu bir özelliği olarak kabul etmelerine yol açmaktadır.Engellenme insanda şiddetin kaynaklarından birisidir.Küçük bir çocuk bile ,istediği bir şeyden engellenirse şiddete başvurur.Ağlar,bağırır,çevresini dağıtır,çevresindekilere ,özellikle de isteğini yapmayanlara vurur,bağırır,şiddet gösterir.Gençler de ,yetişkinler de engellendikleri zaman şiddete başvurma eğilimi gösterirler.Bir engeli aşmanın şiddet yoluyla değil de uzunca da olsa şiddet dışı yöntemlerle daha kolay olacağını öğrenmeleri için eğitim ve deneyim gereklidir.Bu da eğitim ve deneyim kazanmamış gençlerde eksik olduğu için böylre gençler şiddet yolunu yeğler.
Yoksunluk da şiddetin kaynaklarından önemli birisidir.İstediği şeylerden sürekli olarak yolksun kalan insanlar,başka bir çareleri kalmadığıondan şiddet kullanmayı bir yol olarak görürler..Bu da malesef Nusaybin’in makul kaderinde sıkça rastlanan bir durumdur.
Temelinde engellenme ve yoksunluk bulunan ’umutsuzluk’ şiddete başvurmanın bir nedeni olur.İnsanlar kendilerini başka türlü açıklamaktan umutlarını kestiği zaman şiddete başvurmaya hazır duruma gelirler.Burada ,doğru noktayı zamanında kestirebilmek oldukça zor ve çok önemlidir.
Toplumdaki şiddet modelleri de öğreticidir.Küçük çocuklar hem evlerinde ve çevrelerinde şiddet sahneleri görüp yaşadıkları zaman hem de toplumda şidet kullanmanın üstünlük sağladığını örnekleriyle gördükleri zaman şiddet kullanmaya hazır bir duruma gelirler.Şu an bütün Türk toplumunun içinde bulunduğu bir durumdur bu.
Şimdi bu etkenlerin birlikte bulunduğu koşullar içindeki genç insanları düşünelim.Değişime ayak uydurmakta zorlanan ,değişimin kendisine bir çıkış yolu göstermediği ,eşitsizlik ve içinde yaşadığı koşullar nedeniye engellendiğini ,yoksun bırakıldığını düşünen toplumla da şiddetin ödüllendirildiğini gören bir genç ’şiddete neden başvurmasın?’Kendisine haksızlık yapıldığı duygusuyla yanıp kavrulan genç insan ,şiddetini göstermek için neden bir fırsat aramasın?
İşte maçlar bu fırsatlardır.
Okulda bir grup olarak hareket etmek bu fırsatları yaratır.
Bir kızı sevmek böyle bir hareketin nedeni sayılır.
Kırık not almak ,öğretmene saldırmak için bir neden kabul edilir.
İşte sonuçlara değil nedenlere bakarak çözüm aranmalıdır...
Okullarda etkin rehberlik ve psikolojik danışmanlık servisleri kurulmalıdır.Bu servisler okullardaki bir çok dersten daha gerekli ve öncelikli olmalıdır.Kabul edebilir misiniz?
Türkiye’de birbirinden derin uçurumlarla ayrılmış çeşitli gençlikler var ki, asıl sorun belki de burada. Bu gençlikler aynı zaman dilini ve hatta aynı mekânı paylaşmakla birlikte aynı hayatı paylaşmıyorlar. Bazıları genç olmanın tadını çıkarırken, bazıları maddi ya da manevi anlamda genç olmanın kara yazgısını değiştiremiyorlar.
Bu durumun temel nedeninin eğitim sistemine yansıyan sosyoekonomik dengesizlikler olduğunu söylememe bilmem gerek var mı?
Büyük kentlerde iyi okullara giden orta sınıf çocukları bizim kuşağa kıyasla çok daha özgür ve demokratik bir ortamda yaşamakta. Büyüklerinin sözlerine itiraz edebiliyorlar. Kız ya da erkek arkadaşlarıyla serbestçe gezebiliyorlar, hatta aileleriyle tanıştırabiliyorlar. Eğlenmek için gidebilecekleri yerlerin sayısı ve çeşitliliği bizim kuşağın hayallerinin çok ötesinde.
Doğalı ’ gerçeği’ ve asılı yeniden bireysel ve toplumsal değerlerin temeli yapmayı düşünür müsünüz?Gençleri toplumun bütün alanlarına etkin biçimde katarak onların kendilerini açıklamalarına olanak sağlayabilir misiniz?
Engellemeleri ,yoksunlukları ortadan kaldıracak bir toplumsal sistemle yaşamanın ’en doğru yönetim biçimi olduğunu kabul edebilir misiniz?İnsanlardaki ’haksızlığa uğradığı’duygusunu gidermenin toplumsal yollarını düşünür ve uygular mısınız?Bu sorulara iyi cevaplar verebilmek için bazı önkoşulların sağlanması gerekmektedir. Bu önkoşullardan ilki kendini tanımak, yani uzun ve zorlu iç yolculuğunu olabildiğince objektif bir bakış ile tamamlamaktır. İkincisi her fırsatta okumak, öğrenmek ve bilgi birikimini belirli bir düzeye getirmektir. (Bunun sadece derslere girmekle ve dersi geçmekle mümkün olabileceğini düşünüyorsanız, çok büyük bir yanılgı içindesiniz demektir). Üçüncüsü, iyi bir gözlemci olmak, olayları, insanları, varlıkları, kısacası etrafımızda, ülkemizde, dünyada olup bitenleri fark etmek, değerlendirmektir. Dördüncüsü nedenselliğe dayalı bir açıklama mantığına sahip olabilmektir. Sonuncusu ise yaşamda her zaman ve her boyutta kullanmamız gereken ve bu nedenle de içselleştirilmesi gereken analitik bakış açısıdır...
Bunları yapamazsanız (ki bu niyetleri görmüyoruz) işiniz zordur ve gençlerin şiddete kaymaları daha da artacaktır.Nedenleri doğru anlarsanız geleceği öngörebilirsiniz.Hepsi bu.....SEYİTHAN AL 11/04/2007
YORUMLAR
Derin uçurumların her bir köşesinde genç olan yüreklere bir parça ses olabilme akışıydı yazıdaki anlam...
İç sesindeki derinliği yansıtabilmek...
ben kutluyorum bu kalemi...