- 1202 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Dünyaya Getirdiklerimize Doğru Rehber Olalım!!!
Hangi haber programını açsam, kaybolan ya da kaçırılan kızlar, hangi gazeteye el atsam, değişen bir şey yok.
Güncel bütün haberleri solluyor, kaybolan kızlarımızla ilgili olanlar.
Oturdum ve düşünüyorum, neden bu kızlar oniki onüç yaşına gelince sadece karşı cinsle ilgili fantezilere kafa yoruyorlar. Hiç bir gayeleri olmadan yalnızca beğenmek, beğenilmek…
Aile zoruyla gidip gelinen, ite kaka okunan bir okul. Başarı oranı deseniz oldukça düşük.
Bunları, geneli ele alarak yazıyorum.
Tabii ki çok başarılı öğrencilerimiz var, bir ideali olup, canla başla ona ulaşmak için çabalayanları bunun dışında tutuyorum.
Kendi öğrencilik yıllarımı düşünüyorum, annemin sınavlarda düşük not aldığım zaman, beni nasıl heveslendirdiğini, ‘sen sınıfındaki arkadaşlarından daha mı düşük zekalısın, çalışırsan başarırsın’, gibi destekleyici sözleri hala kulaklarımda.
Üstelik yabancı dille eğitim veren, Türkçe, tarih, coğrafya dışındaki bütün dersleri almanca eğitim veren, eğitim seviyesinin oldukça yüksek ve zor olduğu bir okuldu, okuduğum.
Başarılı olmak, bir yandan yabancı iki dili öğrenip, bir yandan da o dildeki kimya, fizik, biyoloji, matematik derslerinde başarılı olmaya çalışıyorduk. Aile etkisi o kadar önemli ki, onların olumlu destekleri sayesinde, hiç sene kaybetmeden okulumu bitirip, yüzümün akıyla mezun olmuştum.
Annem bu zorlu okul maratonunda bir yandan eşinin üç yıl süren hastalığı, bir yandan iki kız çocuğunun sorumluluğu, bir yandan da hasta ziyaretine yatılı gelen misafirlerle, canla başla uğraşmıştı. Hiçbir zaman, ‘okursan oku, okumazsan kocaya gidersin gibi fikirleri kafamıza sokmadı.
Şimdilerde gördüğüm ilköğretim çağında çocuk denebilecek yaşta kızlarına, görücü gelmesi aileleri rahatsız etmiyor.
Bir öğrencinin öncelikli vazifesi okulunda başarılı olmaktır. Okul yolunda sevgili bulup, kakara kikiri, boş işlerle zaman öldürmek değil.
Bunu çocuklara verecek olan annedir. Anne genel kültürü yerinde, yeterince bilgi ve beceri ile donanımlı olmalıdır. Kitap okuyarak, gerekirse kurslara giderek genel kültürümüzü artırmalıyız. Bir araştırma yapılsa kaç anne okuma yazma biliyor, kaç annenin yabancı dili var, kaçı çocuğunun int. te ki arkadaşlarını denetleyebilir? Cevabı, maalesef yüzümüzü güldürecek gibi değil.
Kadını yalnızca dişi bir obje olarak görmek, onun da kendini geliştirmeye, okumaya,bir şeyler başarmaya ihtiyacı olduğunu görmezden gelmek, biraz da toplumumuzun işine geliyor.
Siz şimdi diyeceksiniz ki, sen neden bahsediyorsun, yetmiş milyonun büyük çoğunluğu, köy ve kasabalarda yaşıyor! Haklısınız, erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Feminist değilim
yanlış anlaşılmasın, sadece yapılan haksızlıklara benim isyanım.
Bir köy düşünün, tarlaya, ahıra hayvan bakımına, ekime, dikime, sebze meyve toplamaya hep kadınlar gider. Evde yemek, bulaşık, ev temizliği, çocuk bakımı onun ellerinden öper.
Erkekler ne yapar, eğer varsa traktör kullanıp, canları ister biraz da insaf sahibiyse, bir iki çuval kaldırmaya yardım eder.
Sonuç, anneye yardım etsin diye, kızlar analarının yazgısını paylaşır.
Beyler de kahvede canları sıkıldıkça, para pul da çoksa, yeni hanım olarak hangi tazenin canını yaksam diye düşünür.
Çalışılacaksa beraber, çocuklar okutulacaksa, erkek kız ayırımı yapmadan, beraber hayata kazandırılmalıdır.
Yoksa çocukluğunu yaşayamamış kızları kocaya verip, onlardan alacakları başlık parasıyla, kendine hanım aramayı marifet sanan acuzeleri çoğaltır bu ülke.
Bakıp, okutup, vatana millete hayırlı birer fert yetiştirmek olmalı bizim derdimiz.
Yoksa saçma sapan olaylardan ortaya çıkan kan davalarında, arkam sağlam olsun diye, hesapsızca çocuk dünyaya getirip, sonra da geçim derdiyle onları mal gibi, çocuk yaşlarda satmak gibi bir acı, hiç sona ermez ülkemizde.
Çözüm, tabii ki zannettiğimiz kadar kolay değil. Devlet idarecilerinin ele alıp, planlı programlı bir şekilde, insanımız eğitilerek olmalıdır bu.
T.v izlenmeyen köy kasaba varsa da çok azdır. Ülkesini seven, faydalı olmaya uğraşan yapımcılar, lütfen reyting kaygısını bir yana bırakıp, günde bir saat olsun, herkesin t.v. başında olduğu zamanlarda, eğlenceli hale getirilmiş eğitim programları koysunlar.
Okumayı teşvik edecek, el becerileri olanları yönlendirebilecek kısa beş on dakikalık dikkat programları, belki olumlu etki yapar.
Haftada bir iki saat, insanların sorunlarını paylaşabileceği, psikiyatrlara öncelik verip, sorunlarıyla başa çıkmayı öğretmek…Bu seçenekler çoğaltılabilir.
Medyanın gücü hepimizce malum….
Bizler vatandaş olarak neler yapabiliriz?
Çevremize bakalım öncelikle…
Fikir vererek, derslerinde yardımcı olmayı teklif ederek, yabancı dil bilenler, derslerinde yardım ederek, annelere olumlu nasihatler vererek, evlenme yaşları gelince elbette münasip biriyle evleneceklerini, okula gitmenin evden kurtulmak, gezip tozmak değil de gerçekten bilgilemek için önemli olduğunu, çevremizde sözümüz geçen genç beyinlere yerleştirmek olmalıdır gayemiz.
Okula gitmenin önemini, başarılı oldukları zaman onları ödüllendirerek, onların gelecekteki hayatlarının, sağlam temeller üzerine kurulursa, huzurlu ve güzel geçeceğini sıkmadan, örneklendirerek güler yüzle ve sevgiyle vermek.
Sevmek işin başı, o sevgimizi hissettirebiliyorsak, başarılı olmamak mümkün değil.
Bağırıp, çağırıp, korkutarak hiçbir şey elde edilemez.
Bu öğretilip, anlatılanların onların iyiliği için olduğuna inanırlarsa neden olmasın!
‘Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.’
Güler yüz ve sevgi, başarmamıza yardımcı olur.
Denemesi bedava, ben çocuklarımı yetiştirirken uyguladım, çok güzel, mutlu sonuçlara ulaştım.
Bütün katı kalblerin bile sevgi karşısında yumuşadığını görüyoruz, sevgimizi çevremizden esirgemeyelim.
YORUMLAR
Toplumsal bir yaramıza parmak basmışsınız yine. Sanırım bu konuda özellikle anne, babalara çok iş düşüyor. Hele hele her türlü ortamın bu kadar dejenere olduğu bir dönemde hada fazla dikkat etmek gerekiyor.
Emeğiniz için teşekkür ederim.
handan akbaş
bizlerin en büyük hasletlerinden birida her işin kolayına kaçmaktır....usta kalem...çok güzel bir konuya değinmişsiniz....kutluyorum....saygılar
handan akbaş
Eser hanımın yorumuna aynen katılıyorum.
Hassas bir konuya değinmişsiniz.Onbir yaşında kızım var,aynı duyarlılığı bir baba olarak taşımaktayım.
Sevgi ve saygılarımla Handan hanım.
handan akbaş
handan akbaş
Fikir vererek, derslerinde yardımcı olmayı teklif ederek, yabancı dil bilenler, derslerinde yardım ederek, annelere olumlu nasihatler vererek, evlenme yaşları gelince elbette münasip biriyle evleneceklerini, okula gitmenin evden kurtulmak, gezip tozmak değil de gerçekten bilgilemek için önemli olduğunu, çevremizde sözümüz geçen genç beyinlere yerleştirmek olmalıdır gayemiz.
Baştan sona kadar mükemmel bir yazı...tebrik ediyorum. allah emeğinizi zayi etmesin...
handan akbaş
Dua niteliğindeki temennilerinize amin diyorum, saygılar.
Aslinda her haber programinda yeterince hersey gözler önüne seriliyor.
Ama degisen hicbir sey olmuyor.
Artik köylerdeki insanlar okadar geri kafali degil.Ama cag nekadar ilerse ilerlesin banamisin demiyorlar.
Bugün durumu iyi biri kizlarini istese tereddüt etmeksizin evet diyorlar hatta kizlarinin beynine giriyorlar.
Rahat edersin felan gibisinden.Hep cahillik deyip gecmemek lazim.
Bende seyrediyorum hayret ediyorum.bazen cok baskici aileleride görüyoruz cocuklarin ruhunu daraltan..
bu da cok yalnis baski ile kimse kimseyi koruyup dogruya itemez.
Ve TV programlarini görüyoruz Türk aile yapisina uygun olmayan vicik gicik.Kücücük kizlar sevgili nedir biliyor ögreniyor.
Sonrada böylesi sacma yasantilar onlarin dünyasi oluyor.
Akli ermiyor insanin.Sadece gördügümüz sorumsuz anne babalar cogaliyor giderek.
Uzun konu bu konu.
Yüreginize saglik sevgili Handan.
Ama maalesef binlerce böyle yazi yazilsa olay yasansa degismiyor hicbirsey.
Sonsuz sevgimle
hicbitmez tarafından 10/5/2010 6:28:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
handan akbaş
Geniş yorumunuza çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle...
Yazının başlığı güzeldi Handan Hanım,güzeldi de sormak isterim acaba Anadolu'nun birçok yerinde çocuk dünyaya nasıl gelir diye soracak yaşta mı evlendiriliyor ÇOCUKLAR...!
OLDU DA BİTTİ MAAŞALLAH dendi mi iş bitmiştir.Ha sünnet ha evlilik,çocuk yaşta evlenen çocuklar nasıl çocuk yetiştirecekler a kuzum.
Üstüne bir de parasızlık,işsizlik ekleniyor.Haydi pılıyı pırtıyı topla Ayşe,Fatma,Hasan doğru büyük şehir.Yahu bunlar daha yaylaya tek başına çıkmamışlar ne büyük şehri.Biri durun dese ya,yoo nasılsa oraya adam lazım.Çalışın hadeee...
Derken hepsi hasta,sigorta falan hak getire.Ola ki patronun yanına çıkmak istese hemen kovulur.Sonra en arkalardan kısık sesler duyulur.Fazla böbreğin var mı arkadaş
Mübarekler sanki sigara istiyorlar :)
handan akbaş
Şunu da göz ardı etmemek lazım.Çok ücra köyler hariç, artık köylere kadar sağlık ocakları ve sağlık hizmetleri yaygınlaştı.
Nüfus planlamasını bilmeyenler, t.v. leri izledikleri zaman bile oldukça bilinçleniyorlar!!!
Bir çok fakir var inkar etmiyorum, fakat 'tembellik gelmiş cihane , fakirlik bahane' ediliyor gibi geliyor.
Evden bir boğaz eksilsin, ya da başlık parası için küçük kızları evlendirmeyecek aile.
Bağında, bostanında ailece çalışan çok insan biliyorum.
Yetiştirdikleri sebze ve bahçesindeki meyveleri satıp, geçimini sağlayan nice insanlar var.
Bazıları , kadın olsun erkek olsun pasaklılığın adını cahillik koymuşlar.
Çalışkan insana Rabbim yardım ediyor.
Çok uzattım...
Değerli yorumunuza çok teşekkür ederim, selam ve sevgiler.
Kızlarımızın kaçırılması ve kaybolması konusunda sizinle aynı üzüntüyü paylaşıyorum Handan hanım. Durum, gitgide, içinden çıkılmaz hale geliyor. Hepsinin üstüne bir de organ mafyası sorunu eklendi. Sabah, laf olsun diye, tv açtığımda duyduklarıma inanamıyorum. Küçücük, gencecik kızlarını arayan anlar, babalar. Kaçırılmış olanlar için söylenecek bir şey yok. Onların da bir suçları yok. Aslında kendi isteiği ile evlerinden kaçan kızlarımızın da bir suçları yok.
Gençlerin, cinsel gelişimleri, daha bir erkene çekildi diye düşünüyorum. Henüz aklının kaldıramayacağı bu gelişime ilave olarak; ailelerin haklı korkuları ve bu korku sonucu oluşturdukları aşırı baskıcı davranış şekilleri bu olayların yaşanmasına sebep oluyor. Artık çocuk eğitimi sistemleri bizim bildiğimiz gibi değil. Anne-baba daha uyanık ve açık fikirli olmak zorundalar. Çocukta karşı cinse olan merakı giderecek en yakın kişi anne ve babasıdır. Ebeveynlerle çocukları arasında kaç-göç olmamalı. Ebeveynler, bedenlerini, anatomik yapılarını çocuklarından gizlememeliler. Hiç bir konu " bu anneyle ya da babayla konuşulmaz " kapsamına girmemeli. Genç, ebeveynleri ile her türlü sorusunu paylaşabilmeli ve yeterli yanıtı da alabilmeli. Maddi imkansızlık nedeni ile az odalı evde yaşamanın da bazı olumsuzları oluyor. Genç, ya karşı cinsden kardeşi/ büyüğü ile paylaşmak zorunda kalıyor odasını ya da ebeveyni ile.
Aşırı baskıcı davranışlar, anlayışsız ve tavizsiz yaklaşımlar gençleri yanlış yola iten nedenlerin başında geliyor.
Yorumum biraz uzun oldu ama inanın ben de bu konuyu çok düşünüyor ve üzülüyorum. Sevgilerimle.
handan akbaş
Bizim gibi yaşı elliyi geçenler, çocukken evlilik konusunda, ya da erkek arkadaş,sevgili söz konusu olunca ne kadar masummuşuz.
Evlenmek, ya da arkadaşlıkları hep yaşı ondokuz yirmi üzeri olana yakıştırılırdı.
Şimdi küçücük yaşta kocaya kaçanlar,o zamanlar henüz çocuk sayılır, anneleri yemeğini önüne koyardı.
Çocuklarımıza bir çok şeyi, güzelikle ve anlatarak öğretebiliriz.Zorlamayla hiç bir şey kabul ettirilemiyor.
Değerli yorumunuza teşekkürler, selam ve sevgiler.
Çok haklısınız. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Okumazsa evlenir zihniyeti küçücük kızların beynine hiç bir şekilde sokulmamalı. Sizin de dediğiniz gibi tatlı bir dille okumanın gerekliliği mutlaka çocukların kafalarına sokulmalı. O kadar güzel yazmışsınız ki tebrik ediyorum. Sevgilerimi sunuyorum.
handan akbaş
Dert ülkemizin derdi olunca yazmadan duramadım, selam ve sevgilerimle.