Döneristan Kraliçesi son bölüm
BÖLÜM 3
İşte bu “ Ahval ve şerait” içinde, Kurban kesme törenlerinin düzenleneceği güne gelinebilmiş..
Döneristanda ‘Döner-sermayenin’ en yüksek düzeye ulaşması, diğer üretim kollarını etkilemiş; dönercilik, ulusal ve kutsal bir mesleğe dönüşmüş.
Doktorlar, avukatlar, mühendisler, mimarlar, muhasebeciler, öğretim üyeleri, yazarlar, yazamayanlar, müzisyenler, şarkıcılar, müzayedeciler, tiyatrocular, ressamlar, opera sanatçıları devlet fonlarından yararlanmak üzere, döner dükkanı açıyormuş. Döner dükkanı açaçak sermayeyi bulamayanlar, başka ülkelere, ‘ileride dönerci olurum’ umuduyla, vasıfsız işçi olarak göçüyorlarmış.
Dönercilik, kaynak olarak hayvancılığı, otlakçılığı, tezekçiliği, sap ve samancılığı geliştirmiş. Ülkede döner bıçak üretimi ona katlandığı için, asırlardır atıl bırakılan Demir Çelik Sanayisi de tam teşekkül çalışır hale gelmiş. Her köşede bıçak bilecileri peydah olurken; simitçiler, bozacılar, kete helvacılar, horoz şekerciler, turşucular, kokoreçciler yavaş yavaş silinmeye başlamış.. Her mahallede bir “Kılıç Kalkan” ekibi çalışmalarına başlamış. Bu “ekibin devletin gizli istihbaratıyla ilişkisi olduğunu” ileri sürenler, demir yolu yapımı için kullanılacak taşları kırmak üzere, Maf Dağına sürgün olarak gönderilmiş.
Dönerciler Dönercisine göre, “Arz ve Talep” yasasının acımasız kuralları işlemekteymiş.
Uluslarası en büyük finans kuruluşları, Döner Cumhuriyetini örnek olarak gösterip, bölgedeki diğer ülkeleri o’nun gibi davranmasına teşvik ediyormuş.
Döneristan’a Serseri Gezegen Bankasınca “ sivri akıllılara karşı yürüttüğü mucadelenin karşılığı” olarak, Milyarlarca En Üstün Gezegen parası kredi vermeyi kabul etmiş.
Bu kredi karşılığında, Döneristan’da bıçağı elinde bulunduranların komşu Sazistan ve Meyistan’a da “Dönercilik” devlet şeklini ihraç etmesi gerekiyormuş.
Döner Cumhuriyetindeki Zinde Kuvvetler, Serseri Gezegen Bankasınca verilecek her görevi onurla yerine getireceklerine dair söz vermiş.
Tüm bu “ikili ilişkiler” kapalı kapılar ardında hızla devam ederken, ülke halkı çoktan Kurban Töreni havasına sokulmuş. Bunda, yerli yabancı basının önemli katkısı yadsınamazmış.
En son üç hafta içinde hava, deniz ve karayolları aracılığı ile yüzkırkdörtbin hacı adayı ülkeye giriş yapmış. Pasaport işlemleri çok titiz biçimde yürütülüyor, herhangi bir “terör” saldırısına karşı geniş önlemler alınıyormuş. Gümrük kapılarında özel olarak yetiştirilmiş polis köpekleri bu titizliğe güven unsurunu da ekliyormuş.
Yüzkırkdörtbin hacı adayının istilasına uğrayan gümrük kapılarında izdihamlar yaşanmış, ulaşım kilitlenmiş. Trafik işlerinde çalışanlar mesleklerini “dönercilikle” değitirdikleri için ülke trafik canavarına teslim olmuş..
Ulaşımı yürütecek uzman kişilerin üç ay gibi kısa bir sürede buharlaşmış olması, büyük bir felakete yol açmış.
Ülkeye giriş yapan yüzkırkdörtbin hacı adayından ancak kırkdörtbini Mararat Beldesine ulaşabilmiş. Beldeye gelebilen kırkdörtbin hacı adayının yarısı, Döneristan yollarında geçirdikleri trafik kazaları nedeniyle yara bere içindeymiş.
Mararat Hastanesinde çalışan doktor, hemşire ve diğer görevlilerin büyük bir bölümü Dönerci Karavanı veya Dükkanı açarak, köşeleri hızla dönmeyi hayal ettikleri için, gelen yaralı hacı adaylarına sağlık müdahaleleri yapılamamış. Hasta ve yaralılar, Mararat Belediyesi kağnılarıyla taşınarak, döner imalat yerlerinde ağırlanmışlar.
Törenin yapılacağı güne kadar, hacı adaylarının sığınabileceği döner dükkan ve karavanlarından başka hiç bir yer yokmuş. Belde sakinleri evlerini, ahırlarını, arabalarını dönercilere kiralayıp bir haftalığına Man gölüne yazlığa gitmişler. Devlet Binaları dışındaki tüm yerleşim birimleri “ dönerci” dükkanına dönüştürüldüğü için, törene kadar hacıların barınabileceği tek yer, Askeri Kışla imiş. Askeri kışlada kışlalamak, zinde kuvvetler genel başkanlığından gelecek emire bağlıymış. Kabayasa’ya göre yabancıların kışlalarda kışlalaması yasakmış.
Yasa değişikliği hakkında öneri bile verilemeyeceği Kabayasa’nın dördüncü maddesinde belirtilmiş.
Mararat Belediye Başkanı da, törenin düzenlenme işini yardımcısına bırakmanın huzuru ıçinde Man Gölüne tatile çıkmış. Evini bir haftalığına çok yüksek bir fiyat veren komşusuna “döner” dükkanı olarak kullanılmak üzere vermiş.
Mararat Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü, sığınacak yer elde edebilmek amacı ile gelen binlerce hacı adayının istilasına uğramış.
Döneristan’ın dört köşesinden kurban adayı olarak getirilen dört ayaklılar, yaylada yaylayamayınca, sürüler halinde Mararat’I işgal etmiş. Her taraf, sap saman ve tezek kokusuyla yıkanmış.
Kurban Töreni düzenleme komitesi başkanı, şaşkınlık içinde öteye beriye koşturan Belediye Başkan yardımcısını koridorda sıkıştırarak, “Töreni iptal etmekle” tehdit etmiş.
Belediye Başkan yardımcısı, telefona sarılarak Zinde Kuvvetler komutanlığından yardım istemiş. Komutan Man gölüne tatile çıktığı için, telefona çıkan komutanlık üçüncü yardımcısı, komutanın emri olmadan bir nefer bile veremeyeceğini “saygıyla, üzülerek” bildirmiş.
İyice telaşlanan belediye Başkan yardımcısı, Döneristan Ulusal Meclis başkanını ve Afetler genel Müdürlüğünü telefonla arayarak yardım istemiş. Ülkenin Baş Davudileri tatile, yazlığa gittiği için telefona yanıt veren beşinci dereceden muavin adayları, herhangi bir işlem yapmak için yetkilerinin olmamasından yakınarak “özür” dilemişler.
Kurban Töreninin resmi olarak başlamasına yirmiyedi saat kala, Mararat Beldesinde kapalı kapılar ardında bir toplantı gerçekleşmiş.
Toplantıya, Belediye Başkan yardımcısının yanında Döneri Sağ ve Sol Eliyle Kesenler Konfederasyonu Başkanı ve Serseri Gezegen Kurban Töreni Düzenleme Komitesi Genel Sekreteri katılmış. Yapılan “ durum değerlendirilmesinde” durumun pek parlak olmadığı saptanmış.
Parlak olmayan “durumu” cilalayarak kamuoyuna sunmak üzere Medya federasyonu Başkanının da toplantıya çağrılması kararlaştırılmış. Elindeki döneri ile toplantıya katılan Medya federasyonu başkanı, iç açıcı olmayan durumu tersyüz etmek üzere parlak bir fikir ileri sürmüş. Parlak fikir, ulusal sır olarak kalması şartı ile kabul edilmiş.
Toplantıdan bir saat sonra, çöken karanlıktan da yararlanılarak “parlak fikirin” uygulama alanı olan tepedeki açıkhava tiyatrosunda buluşulmuş.
Tiyatronun çevresi özel dönerci çıraklarından oluşan yüzelliiki kişilik “sırdaş gurubunca” sarılmış, dışarıdan meydana gelebilecek sızmalar engellenmiş.
Toplantıya katılan seçici gurup, yönetmen ve oyuncular, “Döner Bıçağı” üzeride yemin ederek, çalışmalarına başlamış.
Senaristler, on dakikalık kısa bir zaman diliminde oynanacak “Dönersem kıyma olayım, millet yolu hezimetten” oyununu kaleme alıp, dramaturng kuruluna sunmuş. Oyuncular, koro ve müzisyenler deneyimli olduğu için bir dürümlük döner yeme süresinde, oyunu hazmetmişler; sahneye hemen uyarlanır aşamasına getirmişler.
İptal edilen Aslan Asker Svayk Mitlere Karşı oyununun dekor ve kostümleri, hiçbir değişiklik gerektirmeden, yeni oyun için kullanılmasının uygun olduğu karara bağlanmış.
Ek olarak:
Kurban kanının akacağı “gümüş” havuz yerine, döner kıymasını yoğurma işinde kullanılan bir küvet ve kurban kesmek için de, dönerci bıçağı kullanılacakmış.
Sahne, ışık ve kamera yönetmenleri perde arkasında gizli bir toplantı yaparak, bu sırrın ölünceyedek kendilerinde kalması konusunda and içmişler.
Uluslararası ve yerli Tv kameracıları “döner” bıçağı üzerine kameralarını koyarak yaptıkları yemin merasimi sonrası, oyuncular yerlerini almış..
Beldenin radyosunun deneyimli hanım muhabiri, sahnenin suflörlere ayrılmış ön kısımdaki bölüme ses kayıt aygıtını yerleştirmiş ve bir sır gibi yüreğinde saklayacağı görevine huşu ile başlamış.
Serseri gezegenin tüm üç gözlüleri, aylardır beklenilen Kutsal Kurban Törenini izlemek ve dinlemek üzere ekranlarının, radyolarının başına geçmişler.
Yerli ve yabancı televizyon kanalları, radyolar gösterime başlamadan evvel, sivri akıllılara karşı asırlardır verilmekte olan meydan muharebelerinden kısa kesitler sunarak, reklam araları veriyormuş.
Seyirci ve izleyicideki heyecanın doruk noktaya ulaşması bekleniliyormuş.
Tiyatro genel yöneticisinin “Başla” komutuyla birlikte, sanki birbirine dişlilerle, kayışlarla, pamuk iplikleriyle bağlı koca dev, izleyicisini büyülemek üzere harekete geçmiş.
Kameralar, çanak anteller vasıtasıyla bu muhteşem tabloyu serseri gezegen ekranlarına yanıtmaya başlamış.
Boynuzu şeker elma ile süslü koç, ilk kurban olarak, hacı adayının peşinden sahnedeki adak taşına doğru yürümüş ve Kutsal Kişinin önünde durarak kameralara poz vermiş.
İki kasabın yardımı ile yere yatırılıp üç ayağından bağlanan kurbanlık koç, boynunu döner bıçağı ile yaklaşan hacı adayına uzatarak, iki kez üst üste öksürmüş ve bir kez saman nezlesi olmuş gibi tıksırmış..
Hacı adayı, yapma güneşe doğru yüzünü dönerek:
Ey Yüce Meüs!
Affına sığındık; bağışla bizi.
Yolundan dönersek; kayışla bizi
Şeytana uydurtma; mayışla bizi
Ya destur!
Sahne perdesinin yanlarına dizili başları küllahlı oniki kişilik koro, hep bir ağızdan bu dizeleri tekrarlamış.
Kutsal kişi sağ elini havaya kaldırarak, başparmağını yukarıdan aşağıya doğru yavaş yavaş indirirken, hacı adayı kurbanlık koçun boğazına döner bıçağını sürmeğe başlamış.
Boynuzu elmaşekerli kurbanlık koç, aniden silkinerek; boynunu hacı adayının bıçağından kurtarmış..
Ve tam o sırada, Mararat Dağı eski yanardağlığını hatırlamış ve patlamamış mı!
Dağın kraterinden çıkan lavlar, büyük bir hızla tüm Mararat beldesini kaplayarak, yakmış.
Törenin yapıldığı açıkhava tiyatrosu tepede olduğu için, sadece kızgın küller altında kalmış.
Uluslarası televizyon ve radyo istasyonları yayınlarını aniden durdurmak zorunda kalmışlar.
Dev medya kuruluşları, Kutsal Tören için yaptıkları yatırımlardan istenilen karı sağlayamadıkları için birer birer sarsılmış, borsa indeksleri yüzde on gerilemiş.
Serseri gezegenin dört köşesinden Döneristan devlet Başkanına taziye telgrafları, elektronik posta iletileri ile yardım teklifleri yağmış.
Döneristan‘nın tatilde olan meclis ve hükümeti, Zinde Kuvvetler Genel Komutanlığının çağrısı ile aniden toplanmış ve kamuya kapalı oturumda “durum değerlendirilmesi” yapılarak, ölenlere başsağlığı dilenmiş.
Mararat Belediye Başkanı, komşu Sazistana kaçarken gümrük memurlarınca tanındığı için yakalanarak, “görevini ihmal suçundan” sivri akıllıları islah için kullanılan Me tipi cezaevine kapatılmış.
Uluslarası Kutsal Dinler ve Törenler Konfederasyonu Mararat’ta Yüce Tanrı Meüs’e kurban olan yüzkırkdörtbin hacı adayının hacılıklarının kabul edilmesi için yeni bir Kurban Töreni düzenleme kararı almış.
Yüzkırkdörtbin hacı adayının geride kalan dul ve yetimleri, Döneristan Devleti aleyhine tazminat davası açmak üzere uluslarası mahkemeye dilekçe vermiş.
Kafası, kadife eldivenli Davudiler tarafından törpülendikce, tekrar eski hallerine gelebilen sivri akıllılar, Mararat olayında ASIL suçlu görülmüş ve müebbet hapse mahkum edilmişler.
Aradan onlarca Serseri gezegen yılı geçmiş; fakat, Mararat Dağı efsanesi unutulmamış.
Kökü dışarda bazı arkeologlar, topograflarla birlikte Mararat dağına tırmanarak, kazılar yapmayı sürdürmüşler.
İnce eleyip sık dokuyan bu arkeologları, devletin gizli elemanları merakla takip ediyor, üstlerine hergün rapor sunuyorlarmış.
Mararat Dağı, hergeçen gün daha çok ilgi odağı olmağa başlamış.
Serseri gezegenin ünlü rejisörleri beldeye gelerek, film çekimlerine başlamış.
Mamerikadan Mamusturalya’ya kadar her yöreden gelen dini bütün hacı adayları, dedelerinin nenelerinin anılarını tazelemek üzere, her sene Misan ayının üçüncü muması Mararat Dağına çıkıyormuş.
Yapılan kazılardan çıkarılan bazı eşyalar, Serseri Gezegenin müzelerine satılıyor; satılamayanlar, tarihi çanak çömlek kaçakcılarının iştahını çekiyormuş.
Nihayet, bir kutsal gün, sık elleyip dokuyan kazıcılar, kızgın küller altında kalan Mararat açık hava tiyatrosuna ulaşabilmişler.
Tarihi tiyatro binası titiz bir kazı sonrası gün yüzüne çıkarılabilmiş.
Mararat Dağından fışkıran korlaşmış küller, tiyatro içindeki tüm canlıları mumyalamış.
Kurban kesme sahnesi, koro, kutsal kişi, kameralar, yöneticiler, oyuncular herşey yerli yerindeymiş.
İnsanların kömürleşmiş, fosilleşmiş olmalarına rağmen yüzlerindeki hatlar bile belli olabiliyormuş.
Arkeologların başarısı tüm gezegene hızla yayılmış.
Dev medya kuruluşları, film yönetmenleri Mararat’a akın etmeğe başlamış.
Döneristan tekrar “İnanç Turizmine” kilitlenmiş.
Mavustralyadan gelen turistler, sahnede suflörlük yaptığını tahmin ettikleri bir fosili çok beğenmişler. Gizlice kaçırıp ülkelerine getirmek istemişler, fakat gümrüğe takılmışlar. Döneristan gümrük görevlisine, bu kaçırma olayını görmemezlikten gelmesi için önemli miktarda yabancı para teklif edilmiş.
O’da: “Sizin ülkenizde, çok zaman önce mehit olan üçgözlü ırkdaşımın kafatasıyla değiş tokuş yaparsak, teklifinizi kabul edebilirim.. Yoksa, bu fosili gümrükten geçirtmem” demiş.
Olay, devletlerearası hukuka yansımış.
Döneristan ve Mavustralya kendi aralarında anlaşmış.
Kafatası, yüzbir pare top atışı ile karşılanmak üzere Döneristan’a yollanırken, aynı anda Mararat Dağından çıkarılan fosil de Midney hava alanına bir sanduka içinde indirilmiş.
Kafatası, Döneristanın ünlü bir müzesine törenle yerleştirilirken; fosilleşmiş hanım da, elindeki mikrofonuna yakışır bir yer olan Ulusal Mayın Merkezinin bahçesindeki ebedi istirahatgahına ayaklarından vidalanmış.
Fosilin yüzüne bakıldığında, sanki birşeyler biliyor da gizliyormuş gibi garip bir tebessüm saklıymış.
İki ülke halkları, ulusal meclis kararlarıyla kendilerini kardeş ilan ederek, sivri akıllılara karşı verilecek savaşlara birlikte katılmaya and içmişler.
Mavustralyada yaşamakta olan Döneristanlılar, her yıl misan ayının üçüncü haftası, Ulusal Mayın Merkezi bahçesindeki fosilin karşısında bir dakikalık saygı duruşu yapmağa başlamışlar. Dönerlerini kurup, sazlı sözlü şölen düzenlemeyi sürdürmüşler..
Otuz gezegen yılı sonra, fosil anıta bir isim verme gereği duyan Döneristanlılar,yeni bir şölen düzenleme kararı almışlar. Bu şölende, en fazla döner yiyen dönerciye Dönerciler Kralı ünvanının verilecekmiş. Seçilen Dönerciler Kralı da, fosil anıtın isim babası olacakmış.
Düzenlenen şölende yüzlerce döner masasında yarışmacılar “Tıksırıncaya kadar” dürüm yemişler.
Bölgenin radyosunca canlı olarak izlenen yarışmayı, yüzalmışiki kiloluk bir aday kazanmış.
Yarışmayı kazanan aday, radyo muhabiri bayanın uzattığı mikrofonu dürüm sanarak yutunca, çıkan olaylarda, on dönerci değişik yerlerinden yaralanmış, yedi dönerci komaya girmiş.
Boğazına kaçan mikrofonla en son demlerini yaşamakta olan yarışmacı, radyo muhabirincr sıkıştırılınca, “Döneristan Kraliçesi” diye zorla fısıldamış ve Yüce Meüs’ün yanına uçmuş..
Yarışmacı, otopsi edildiğinde midesinden yüzkırkdört dürüm çıkarılmış; yuttuğu mikrofona ise rastlanılamamış.
Şehit olarak kabul edilen, yarışmacı dönercinin radyocu bayanın kulağına fısıldadığı “Döneristan Kraliçesi” adı, gümüş bir plakete kazılarak, fosil anıtın altına, şifreli vidalarla vidalanmış.
Dönerciler Kraliçesinin fosili, kısa bir süre sonra, umudsuzların ziyaret yeri haline gelmiş:
Çocuğu olmayanlar, çocuğu olup başa çıkamayanlar, dönercilik yapamayanlar, iflas edenler, sınıfta kalanlar, sevgilisine kavuşamayanlar, uçak bileti alamayanlar, piyangodan hava alanlar, alkolikler, melankolikler, saplantılılar, saplantısızlar, iş kazasına uğrayanlar, tazminat davasını kaybedenler, köşeyi dönemeyenler, üçüncü köşede sıkışıp kalanlar, kaynanasına kafayı takanlar, evlenemeyenler, evlenip boşanamayanlar, boşanıp ülke dışına kaçamayanlar, kazak olanlar, yelek bile giyemeyenler, dişi ağrıyanlar, sünnet olamayanlar, evde kalanlar, yıldırım çarpanlar, yaş tahtaya basanlar, şeşbeş atamayanlar, sınıfta kalanlar, yabancı dil öğrenemeyenler, hecelerken dilleri keçelenenler, kafayı yiyenler, kalburun altında kalanlar, kelek yerine konanlar, şen gidip yaslı gelenler, zurnaya peşrev arayıp bulamayanlar, oyuncu olacağım diye mimar olamayanlar, şair olmak isteyip de dönerci kalanlar, yazamayanlar, yazdım sananlar, “ben daha iyisini yazardım ama” diyenler, bir koltuğa dokuz karpuz sığdıramayanlar, şaha çıkamayanlar, veziri yitirenler, rakı ve leblebi ile kavun yiyemeyenler, dullar, yetimler, tutundum sanıp bir türlü “tutunamayanlar” gibi dertlerine derman arayıp bulamayanlar, duaları kabul olunması için, Döneristan Kraliçesi anıtını ziyaret etmeyi kutsal bir görev saymışlar.
Bir gezegen yılı geçmeden, Döneristan Kraliçesi fosilinin yüzündeki sorgulu tebessüm, üzerine bağlanan çapıt parçalarından, dilek yazılarından, yapıştırılan madeni paralardan görünemez bir hal almış.
Sorgulu tebessümün altındaki sır, bir daha gün yüzüne çıkmamak üzere, bu öyküyü öykünen kişinin kafasında takılı kalmış.
Volkan Kemal
2003 Australia
Görsel: Goya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.