Öylesine Bir Hikaye
İnsanın karakterini şekillendirecek bazı davranışlar aileniz tarafından kazandırılır.
Zaman içinde insan ne kadar değişse de o aldığı ilk öğretiler hayatının her safhasında kendini gösterir.Yani aslına ruc’u eder..
Çocukluğumuzda ailemizden bize verilen yardımlaşma iyilikseverlik merhamet gibi duygular sadece sözde değil uygulamalı olarak vardı..
Komşu akraba gibi büyüklerimiz bizden ufak tefek yardımlar ister ve bizler asla hayır demez bunun için birbirimizle adeta yarışırdık.
Bu bazen bakkaldan ekmek almak,bazen işi olan annenin küçük çocuğu ile ilgilenmek ve daha bir sürü şey..
Küçükler büyüklerine saygılı büyükler küçüklere şefkatli merhametli ve korumacaydı.Senin benim çocuğum ayrımı olmaz.Hepsine eşit davranılırdı. Üzerine bal ve reçel sürülmüş ekmekler ve şekerler eşit dağıtılırdı. Ailenizden gizli bir yaramazlık yapacaksanız komşu amca ve teyzeye yakalanmaktan da korkardınız.İnsanlar bencil ve yalnız değildi.
Şimdi bunları neden söylediğim merak ediyor olabilirsiniz.Veya bunlar zaten hepimizin bildiği şeylerde diyebilirsiniz.Sizinle paylaşacağım anım aklıma geldikçe dudaklarımda hüzünle karışık tatlı bir tebesüm oluşur hep…
İzmir’de kışın yeni yeni başladığı soğuk bir günde kuzenim,kardeşim ve benim yanıma heyecan ve acı dolu bir bakışla geldi.Ve hemen söze başladı.
-Yaşlı bir teyze var hiç kimsesi yok yiyeceği yok evi soğuk hadi gelin gidelim sizde görün dedi.
Bizde hiç itiraz etmeden takıldık peşine epeyce bir gitti.Evimize oldukça uzak bir mahalle vardı ve bu mahalenin dışında birkaç evden oluşan bir yerleşim yeri burada romanlar yaşardı o zamanlar bilmiyorduk tabii.
Kuzenim önde biz arkada yıkık dökük eski evler ve tahta barakalardan yapılmış iğreti yapıların önünden geçtik her yer pis ve bakımsızdı .
Nihayet kuzenim,küçük tahtadan yapılmış yer yer naylon ve tenekelerle yama gibi kapatılmış en fazla 8 10 m2 büyüklüğünde bir barakanın önünde durdu.Kapıya eliyle vurarak seslendi.
_Teyze teyze..
İçerden cılız bir ses gelllll dedi.
Kuzenim zaten üflesen yıkılacak gibi duran kapıyı eliyle iterek açtı .O önde biz arkada içeri girdik.
Aman Allah’ım !
O sahne hala gözümün önünün de…
Küçük penceresi naylon ve mukavvalarla kapatıldığından karanlığa yakın bir loşluk vardı.Zemin topraktı yerde eski ve kirli bir hasır,ortada yanmayan teneke bir soba bir köşede eski bir tel dolap etrafında birkaç kap kaşık sağ üst köşede eski bir somya.Yaşlı teyze kat kat giyinmiş
yatağın içinde oturur vaziyetteydi.Saygılı bir eda ile gidip elini öptük.
Zengin olmasak ta zamanın şartlarına göre oldukça güzel bir evde yaşıyorduk.Etrafı yüksek duvarlarla çevrili büyük bahçeli iki katlı taştan yapılmış.Yazları serin kışları sıcak büyük ve aydınlık pencereleri olan güzel bir ev…
Kardeşimle ben gördüğümüz manzara karşısında şok olmuştuk.Kuzenim ise merhamet duygumuzu harekete geçirecek sözler söylüyordu buna birde teyzenin öksürükleri eklenince kardeşimle ben ağlamaya başladık.
Mütemadiyen, yaşlı kadına kimi kimsesi olup olmadığı ile ilgili sorular soruyorduk.Orada ne kadar kaldık bilmiyorum.Dışarı çıkıp eve giderken yolda karar aldık, teyzeye biz bakacaktık.Ama nasıl? Bu durumu ailelerimize söyleyemezdik sonuçta gizli bir şey yapmıştık.Ah aklımızdan teyzeyi alıp eve getirmeye kadar varan neler neler geçiyordu ama hiç biri aklımıza yatmıyordu.Kim bilir kaç plan geliştirdik.:) sonunda her gün görünmeden evden alabileceğimiz ne varsa alıp teyzeye gidecektik..
Kuzenimle evlerimiz yan yana idi,bizim pencerelerimiz onların bahçesine bakardı.Planımız sonucu mutfağımız alt katta olduğundan ben merdivenleri gözetleyeceğim kardeşim aldığı yiyecekleri bana verecek bende pencereden kuzenimizin bahçesine atacak kuzeminde atılanları toplayarak güllerin dibine gizleyip görünememesini sağlayacaktı.Planımız işlemeye başlamıştı,evden peynir, zeytin, makarna,patates, odun pencereden atılıyor yumurtalarsa parkalarımızn cebinde saklanıyordu.Kömür ise okul harçlıklarımızla kilo ile alınıyordu.Harika bir plandı ve bizler çok mutluyduk. Attığımız malzemeleri toplayıp son hızla koşarak teyzeye gidiyorduk önde giden yorulana dönüp kızıyordu..:)Gidince de hemen işe koyuluyorduk evini süpürüyor bulaşıklarını bir kabın içinde yıkıyorduk
artık nasıl yıkıyorsak . Sobasını yakmaya çalışıyor evden topladığımız ağrı kesicileri içirmeğe çalışıyor ve işimizi hızla bitirip eve dönüyorduk.Geniş bir aile olduğumuzdan mıdır bilmem ama evdeki eksiklikler epey bir süre fark edilmedi…
Sonunda babaannem durumu fark etti ve suçüstü yakalandık.Çetin bir sorgudan geçip epey azar işittik.
-Kim bu kadın?
-Nerde?
-Siz nerden tanıyorsunuz?
İşin tuhafı kuzenimde hala o teyzeyi nasıl tanıdığını hatırlamıyor.
Planımız bozulmuştu tüm gözler üzerimizde olduğundan teyzeye de gidemiyorduk ve buna çok üzülüp dertleniyorduk.Artık baharda gelmeye başlamıştı.
Kuzenim bir gün yine geldi çok üzgündü ve ağlıyordu biz sormadan daha yaşlı teyzenin öldüğünü söyledi, bizde onunla birlikte ağlamaya başladık.Ve onu bakmaktan bizi alıkoyan ailelerimize kızıyorduk.Kimse yemek vermediği için açlıktan ölmüş olmalıydı.Kim bilir bizi ne kadar beklemiş merak etmiştir açlıktan ölmek nasıl bir duyguydu çok acı çekmiş miydi bunu test için tuttuğumuz yarım gunluk oruçları hatırlayıp tarifsiz bir üzüntü yaşıyorduk…Günlerce bu durumu konuşup kederlendik.Tabii sonunda unuttuk .Hayatımız eski akışına döndü.
Bu küçük hikayemizin geçtiğinde 2 veya 3 sınıfta idik.Üzerinden otuz yıla yakın bir zaman geçti.
Geçirdiğim bir rahatsızlık sonucu tıbben çocuğumun olması pek mümkün değil.Bunun için hayıflanan üzülenler yaşlandığın da kapını kim çalacak dediklerinde gayri ihtiyar-i aklıma bu hikayemiz gelir.Dudaklarımda tevekkülvari bir tebessümle derim ki;
Allah kulunu hiç unutur mu….
Şimdi bu hikayeyi nedenmi anlattım bir sebebi yok sadece içimden geldi…