- 1292 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MUTLU İNSAN
MUTLULUK ÜZERİNE
Hayat boyu insanlar mutluluğun tarifini yapmakla uğraşmış ve her yapılan tarifte kendi hayat anlayışlarına uygun yada kendi düşüncelerini yansıtan yazılar ile tarife yeltenmişlerdir. Günlük yaşamda ve tüm sektörlerde her şeyin bir standardı olmasına karşın, mutluluğun tarifinin ortak değer olarak kabul gören bir standardına henüz rastlamadım.
Kimisi isteklerinin yerine getirilmesi olarak görüyor, kimisi hasımlarının başına gelen bir musibet olarak görüyor, kimisi sevgilisine ulaşmak olarak görüyor, kimi de yıllar yılı sevdiği kadından bir anda küsmesi ve akabinde ayrılması olarak görüyor….. vs. bütün bu hususlardan mutluluğun konu ağının ne denli geniş çaplı olduğu karşımıza durmaktadır. Acaba insanoğlu öfke, sevinç ve benzeri duyguları mutluluk olarak mı görüyor?
Yılardır kafamı kurcalayan hatta üzerine kitap yazmayı dahi düşündüğüm mutluluk konusu nasıl algılanıyor. Mutluluk her kesim tarından aynı mı algılanıyor, yoksa sosyal çevre burada da devreye giriyor mu?
Yaşadığımız dünyada sistemler, ekonomik faktörler, sosyal konum ve dengesizliklerin yarattığı uçurum ortaya çıkan sınıf farkları insanları sosyolojik anlamda mutsuz etmektedir. Hangi araştırma yapılırsa yapılsın ortaya çıkan tablo insanların mutsuz olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
İnsanların istekleri elbette ki sonsuzdur. Asıl olan bu istek ve dürtülerden aranan hazzın mutluluk olarak tarif edilmesi midir?
Esasen mutluluk beklenenden elde edilendir. Bu doğrultuda insan hedeflerini büyük koyduğunda elde edilen sonuç nispeten daha düşük olacağından kişinin mutsuz olması yüksek olasılıktır. Arzu ve hedeflerin makul seviyede başka bir tabir ile kanaatkâr bir yapıda olması onun yaşamı üzerinde olumlu etki yapacağı aşikârdır. Yoktan var olma duygusunu içine sindiren veyahut bir gün mutlak sonun geleceğine inanan tüm bireyler eldekiyle yetinme yetisinin çokta zor olmayacağının şifresini kendi düşünce penceresinde buluyor olması gerekmez mi?
Mutluluğun oluşması için elinizde bulunan tüm taşları en güzel hamlelerle yerli yerine koyduğunuzda karşınıza çakan sonuçta sizi yinede memnun etmeyen keşkeler iniz hep olacaktır. Hedeflenen amacın kavramsallık açısından tam olarak neyi ifade ettiği konusunda kedi içinizde fikir karmaşasına düşüyorsanız hedefe ulaşmış sayılamazsınız.
Bir insanın mutlu olması aslında kişiliği kadar kişinin dünyasıyla da doğrudan orantılıdır. Kimi insanlar daha küçük bir dünyada ulaşılması daha kolay hedeflerle yaşamlarını sürdürürken kimi insanlar ise ulaşılması zor hedefler peşinden gidebilmektedirler. Belki sonucunda hedefine ulaşamasa bile en azından bu hedefine ulaşamadıkları için kendini mutsuz hissetmiyor ve bu yolda harcanan emeği de ayrı bir mutluluk olarak görebilmektedir. Bu insanlar için işin ince noktası doğru yerde, doğru zamanda, doru işle meşgul olmaktan geçiyor.
Elbette ki insanlık var olduğu sürece göre mutluluğu arayacaktır. Önemli olan kişinin mutluluğu kendi dışındaki olaylarda aramamasıdır. Çünkü mutluluğumuz bizim dışımızda gerçekleşemez. Sen mutlu olursun, Mutluluk şahsa münhasır bir şeydir. Başka insanların senin için mutlu bir yaşam kurma ihtimali olamaz. Böyle bir arayış ve beklenti içinde dış dünyaya teslim olunduğunda aranandan uzaklara kaydığının farkına bile varamazsın.
Birazda konuya başka bir çerçeveden bakkalım; Mutluluk; soyut mu? yoksa somut bir kavramı? Tanımlamayı yapabilmek için aklımızın bir köşesinde sürekli saklı duran şu sorulara yanıt aramamız lazım geliyor.
Mutluluk sağlıklı olmak mı?
Her şeye sahip olmak mı?
Seven veya sevilen biri olmak mı?
Egoist bir düşünce haliyle düşünürsen mutluğu insanlar kendilerinde görürler. Halbuki tarih boyunca canlılar hep birlik ve beraberlikten bütünlükten yana politikalar üretmeye çalışmışlardır. Yani bütünsel bir mutluluğun oluşması için çalışmışlardır. Ne yazık ki yıllar boyu harcanan bunca emek hiçbir zaman hedefine ulaşamamıştır. Toplum bilimciler tarafından yaşanılan topluma mutluluk vaadiyle çıkarılan tüm yasalar, kuramlar, teoriler, yapılan siyasi çalışmalar hep şunu göstermektedir. İnsanların hedefleri farklı olduğundan mutluluk kaynakları da tabi ki farklı olacaktır. Bütünsel bir mutluğa tarih boyunca ulaşmış herhangi bir medeniyet, ülke yada kavim henüz görülmüş değildir.
Mutluluk göreceli bir kavramdır. Her duygu her bireye aynı mutluluğu veremez. Aslında tüm duygular kendi içerisinde birbirleriyle kıyaysa savaşmaktadır. Bu sebepledir ki mutluluğu kendi düşünce yelpazemiz ve kendi hayat tarzımız içindeki ince nüanslarda bulabiliriz. Bir ressam olduğunuzu ve yarım kalan bir portrenizin olduğunu düşünün, bir yolculuğa çıkıyorsunuz başınıza gelecek bir kazadan sonra elleriniz ayaklarınız tutmaz hale geliyor ama yaşıyorsunuz, işini çok seven bir ressam için o resmi tamamlama imkânının olmaması onun için muhakkak kötüdür. Ancak hala hayatta yaşamaktadır. O yarım kalmış tabloya her baktığında tamamlama dürtüsü içinde hamleye kalkışması olağandır. Ancak hamle yapması imkânsızdır. İşte tam o anda zekası ve hayali gözlerine önüne geliyor, hayal gücüyle aynı resmi tamamla mutluluğu yakalayabilme imkânına ulaşabileceğine inandırıyor kendini.
Sonuç olarak; Yaşamak için aslında herkesin eşit şansı olduğunu varsayarsak her sabah güne merhaba demek kadar büyük bir mutluluk düşünülemez.
Mutluluk gerçek manada kendini sevebilme ve toplumun bir ferdi olduğunu kabullenme yeteneğidir.
26.10.2010
Erdal EBEM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.