Aşık Veysel Ve Bir Anı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Dostlar Beni Hatırlasın
Ben giderim adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur, bayram gelir,
Dostlar beni hatırlasın.
Can bedenden ayrılacak,
Tütmez baca, yanmaz ocak,
Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın.
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş, kim gülecek
Murat yalan, ölüm gerçek,
Dostlar beni hatırlasın.
Gün ikindi akşam olur,
Gör ki başa neler gelir,
Veysel gider, adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
Aşık Veysel
AŞIK VEYSEL VE BİR ANI
Aşık Veysel’ ölüm yıl dönümünde anmak ve onunla ilgili bir anımı anlatmak istiyorum.
Halk şiiri geleneğinin son halkalarından biri olan Aşık Veysel’i çok merak ediyor, onunla tanışmak istiyordum. Hemen her gün görüştüğüm ve sevdiğim bir kişi olan Aşık Hüdai’ye daha önceleri “senin haberin olur Aşık Veysel İstanbul’a geldiğinde onunla görüşmek isterim.” diye söylemiştim. 2 Şubat 1972 günü öğle üzeriydi. Aşık Hüdai yanıma geldi. Ben İstanbul Valiliği binasında memur olarak çalışıyordum. Aşık Hüdai, Aşık Veysel’in Sirkecide bir otelde olduğunu söyledi. Ben Aydil Erol’a telefon ederek Aşık Veysel’in Sirkeci’de bir otalde kaldığını, görüşmek isterse yanıma gelmesini söyledim. Aydil Erol Cağaloğlu’nda bir gazetede düzeltmen olarak çalışıyordu. Yanında Abdurrahman Çelik ile geldi. Ben, Hüdai, Aydil Erol ve Abdurrahman Çelik ile birlikte Sirkeciye doğru hareket ettik.
Sirkeci’den Cağaloğlu’na doğru giderken yokuşun başladığı yerde solda Hocapaşa sokağık vardır. O sokakta lokantalar, çayhaneler bir iki iyi sayılabilecek otelin dışında hepsi üçüncü sınıf kötü oteller vardı. Aşık Veysel o üçüncü sınıf otellerden birinde Afyon otelinde kalıyordu.
Otele girdik birinci kata çıktık. Kapının önünde Aşık Veysel’in oğluyla karşılaştık. Aşık Hüdai, Aşık Veysel’le görüşmek istediğimizi söyledi. İçeri girdik. Aşık Veysel yatakta oturuyordu. Yanımızda İş Bankası tarafından yeni yayınlanan Aşık Veysel’in “Dostlar Beni Hatırlasın” kitabı vardı. Biraz konuştuk. Getirdiğimiz kitaplara parmak izini bastı. Aşık Veysel’e baba diyorlardı. Ben söze başladım. “Baba size bir şey sormak istiyorum.” dedim. Aşık Veysel “Söyle evladım.” dedi. Ben de “Sizin şiirlerinizi bazı sanatçılar, türkü, bazıları, hafif müzik haline getiriyor ve okuyorlar. Okuyan sanatçılar iyi para kazanıyorlar. Size bunun karşılığında para ödüyorlar mı? Eğer bir ödeme yapmıyorlarsa hakkınızı yargı yoluyla aramak ister misiniz?” dedim. Bu konuşmamın üzerine Aşık Veysel gülümseyerek “ Bana bak evladım, ben bu türkülerimi para kazanmak için söylemiyorum. Ben bir bağ yetiştiriyorum. Bağda yetiştirdiğim üzümleri, kimileri üzüm olarak, kimileri şarap, rakı yaparak satıyorlar. Şarap ve rakı yapanlar daha fazla kazanıyorlarsa varsın kazansınlar. Bunlardan para istemiyorum. Benim kazandığım para bana yeter.” dedi. Sonra “Biz yedik içtik saz acından ölüyor “diyerek “Benim Sadık Yarim Kara Topraktı.” türküsünü söyledi. Yanımızda teyp yoktu. Sesini kayıt edemedik.Aşık Veysel’le vedalaşıp otelden ayrıldık.
Ben şaşırmıştım. O zamanlar Aşık Veysel’in şiirlerini okuyanlar çok para kazanıyorlardı. Fakat Aşık Veysel Sirkeci’nin geceliği beş lira olan, üçüncü sınıf otelinde kalıyordu. Belki de gelenlere ısmarladığı çayların parasını bile zor veriyordu.
Bu nasıl bir hoş görüydü. Kişilerin para için birbirine girdiği bir dönemde Aşık Veysel böyle konuşuyordu. Aşık Veysel gözümde o konuşmadan sonra daha bir büyüdü.
Aşık Veysel’in bence en önemli özelliğinden biri de yurdumuzda kardeşliği, birliği, beraberliği önde tutmasıdır. Onun şiirlerinde “Alevi sünni nedir/ Menfaattir var varası” gibi sözlerin çokluğu toplum barışı açısından atılmış önemli bir adımdır. Şiirlerinde bu konuları işlediğinden dolayı Aşık Veysel’e 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anadilimize ve Milli Birliğimize yaptığı hizmetlerden dolayı" özel bir kanunla vatani hizmet tertibinden aylık bağlamıştı.
Aşık Veysel 21 Mart 1973 yılında öldü. Ölümünden bir süre sonra İstanbul Gülhane parkına elinde sazı ile oturur şekilde bir heykeli kondu.
YORUMLAR
Hocam Allah razı olsun sizden... Çok güzeldi herşeyiyle...
Türkü tadında bir yazı olmuş.Acı gerçeklere yapmış olduğunuz vurgular da tam yerinde...
Biz acaba O insanlarda ki,hoşgörünün binde birini taşıyabiliyor muyuz?dedirten bir yazıydı...
Gönlünüze kaleminize sağlık..........
Saygılar suuyorum...
M.Ali