- 582 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
KORKUSUZ SELİM 27
Korkusuz,yer altı dünyasının gizemli ve tehlikeli atmosferinde yerini sağlamlaştırıyor,rakiplerine göz dağı veriyor ;böylece artan gücünün etkisi,kendisini oldukça mutlu ediyordu.Hangi koşulda olursa olsun rakiplerine korku vermek gerekiyordu.Güçlü görünmek,Zaaflarını belli etmemek çok önemliydi.Saldırmak prensip olmalı,meydanda başkalarının istedikleri gibi cirit atmasına asla fırsat vermemeliydi…Yer altı dünyasının bütün riskleri ve tehlikeleri içerisinde olması; kendisini zaman zaman duygusallıktan uzaklaştırıyordu. Bir gün rakiplerinin konsensüs yapıp, karşısına dikileceklerini de tahmin etmiyor değildi. Bütün olasılıkların hesabını inceden inceye yapıyordu.
Bu düşünceler yumağında, beyni allak bullak olurken;sinir sistemi geriliyor,psikolojisi eski sağlıklı halinden uzaklaşıyordu.Elinde değildi.Ne yapsa nafile.Bu denli keşmekeşin yoğunluğunda bijuteri satan Aylin Mutlu,onun can simidi olmuştu adeta.Ansızın gökyüzünde parlayan yıldız gibi ruhunun derinliklerindeki karanlıklara süzülmüş ve onun yeniden doğmasını sağlamıştı.Yoksa yaşamın labirentinde ruhsuz bir canavara dönüşecekti.İşte bu aşk kıvılcımıyla farklı gezegenlere uçuyordu .Beyni, şimdi;denizin med cezir olayı gibi düşünceler yumağında, ileri geri gidip geliyordu.
Yavaş yavaş, adamlarının sayısının da artmış olması güzel bir gelişmeydi. Gözü pek ,mert,özü,sözü doğru;kendisine yamukluk yapmayı düşünmeyen bileğine kuvvetli olanları tercih ederdi.
Son katılan iki gence de ısındı.Her ne kadar katı kurallardan vaz geçmemek gerektiğine inansa da;bunu zaman zaman delmekte fayda vardı...Adamlarıyla eğlenmek,yaşamı;acısıyla tatlısıyla birlikte paylaşmak istiyordu.Yeni katılanlara moral olsun diye pavyonların birinde gece alemi yapmayı kafasına koydu.Biliyordu ki;yer altı dünyasının erkeklerinin vaz geçemedikleri tek zaafları kadınlara olan düşkünlükleri.Gerektiğinde çılgınca eğlenmek,kadınla aynı yatakta sabahlamak tetikçiler için doping olabiliyordu.Atın yemine arpa karıştırmak gibi bir şeydi.At,arpayı yedikçe nasıl ki severek kişniyorsa,yer altı dünyasının tetikçi adamlarının yapıları da aynen öyleydi.Kadınlarla oldukça;parmaklar,korkusuzca tetiklerin horozlarını indirmekte yarış haline geliyordu.
Gece geç saatlerde evine döndüğünde; her zaman yaptığı gibi yatağa uzanmadan önce koltuğuna yayıldı. Duvarda asılı olan rahmetliye gözleri takılsa da;aklına bijuteri sevgilisi geldi.Adını anımsamaya çalıştı.Neydi!Saçlarını karıştırdı.Dağılmış olan düşüncelerini tek bir noktada odaklaştırmaya özen gösterdi. Neydi? Hah, tamam!
-Aylin Mutlu! diye mırıldandı.
Bugün ağzına içkinin damlasını koymamıştı. Uykusu da uçup gitmişti zaten. İki,üç saat sonra da şafak sökecekti.
Mutfaktaki buz dolabından aparat bir şeyler hazırlamaya çalıştı .Karnı zil çalıyordu.Hazırladıklarını atıştırdıktan sonra tekrar salona geçti.Salonun mini barındaki viski şişesini çıkardı.Şişeyi ellerinin arasına alıp hafifçe okşadı.
- Şu zıkkımı hiç kullanmasam iyi olacak ama bir kez kanıma girmiş, virüs gibi hücrelerime işlemiş.Korkarım ki,ölene dek yakama sümüklü böcek gibi yapışmaya devam edecek.
Viskiyi, kadeh bardağına yavaşça doldurdu.Bardak dolarken; çıkan ses, akordu bozuk müzik sesi gibi gelmişti kulağına.Çikolatasını da cam tabağa servis yapıp koltuğuna tekrar yayıldı.Gözleri,yine duvardaki resme takıldı.Hayaldi şimdi o,hayal!Ölene de hayalinde yaşatacağı ölümsüz bir aşkı olarak kalacaktı.Üç yıl tatlı bir birliktelikten sonra gelen zamansız ayrılık!Ne güzel bir birliktelikti.Türk filmlerine taş çıkartacak tarzda yaşanan dolu dolu bir aşk birlikteliği.Sonrasında ne yazık ki acı son!Zaman zaman düşündüğü gibi şimdi de aynı düşünceler seli,çağlamaya başladı:
“Allah’ ın belası şu trafik kazası olmasaydı, her şey ne kadar güzel olacaktı!”
Ama hiçbir şey düşünüldüğü gibi olmuyordu. Her şey varsayımlarda kalmaya mahkum gibi görünüyordu. İllaki ters giden ufak pürüzler çıkabiliyordu.
Kadehleri peşi peşine yudumladı. Saymadı bile kaç kadeh devirdiğini.
Bijuteri sevgilisinin gözlerini, o günkü tedirgin bakışlarını hayelledi. Nasıl da gözlerinin çekici tılsımlı hali, rahmetli sevgilisini çağrıştırıyordu. Ürkek bir hali vardı ama varsın olsundu. Onun doğal şartlarının acımasızlığından kaynaklanıyordu.
“ Zamanla o da istediğim şekle dönecektir” düşüncesiyle derinlere daldı.
Şişenin içindeki viski, gittikçe azalıyordu.
“Ah Aylin, ah!” diye mırıldandı. Kızın, Arnavut İdris’in adamları tarafından karga tulumba kaçırılma anını anımsadı;
“ İyi ki olaya, rastladık. Yoksa kızın hali perişan olacaktı!”
Yeni sevgilisi üzerinde kesifleşmiş duygularının derinliğinde; dağılmaya başlayan bilincini, yaptığı cılız hamlelerle toparlamaya çalışıyordu. Birden şimşekler çaktı beyninde. Oturduğu koltuktan kısa bir hamleyle doğruldu.Duvardaki boy aynasında kendisini süzdü.Saçlarını parmaklarıyla tarak gibi geriye doğru yaydı.Gözlerinin altında hafiften beliren halkalara dikkat etti:
“Gençlik yavaş yavaş elden gidiyor!” diye iç geçirdi.” Bu kızı bulmak lazım. Hem de kendim bulmalıyım.Adamlarımın pazardan getirmeleri zorbalığa girer,aşkımı zedeleyebilir” diye düşüncelerine devam etti.
Aynanın karşısında; ellerini, birbirinin ayasında şaplattı:
“ Nasıl yapmalıyım ?
DEVAM EDECEK!