- 939 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
! ! ! VARLIĞIMIN VE HAYATIMIN, KAYNAĞI VE DAYANAĞI İLAHIM ! ! !
Kendi gözlerinin içindeyken gözlerin, ağlamayı denedin mi Allah’ım ? ? ?
Yarı aydınlık odanın boy aynası karşısında aynanın gözlerimin aynasına yansıttığı bakışlara tutuklu halde ağlamanın doyumsuz, tadımlık tadı dimağımda… Böylesine hıçkırıksız, soluksuz, sessiz ve içten içe ağlanabileceği gerçeği algılama gücümün tanımadığı bir gerçekti. Gözyaşlarımı kurutmadım elimdeki ipeksî, süt beyazı peçeteyle. İzinden ve kalıntılarından ayırmak istemedim kendimi. Yüzümün belirgin kısımlarında kurumuş gözyaşlarım, gerginleştirmiş tenimi, mütebessim bir çehreyle karşılayamıyorum Seni ! ! ! Simamın ısısı yükseliyor gariplikler içinde. Ruhumun da durumu farklı değil bu durumdan Allah’ım.
Muhammed, kalabalıklar ve tenhalıklar içinde yaşayan kimsesizlerin, ruhsal, bilişsel, zihinsel, bedensel, görsel, sessel, dokunsal ve duyumsal mahrumiyetler arasında bunalan muhtaçların, ağrıların, sızıların, sıkıntıların, rahatsızlıkların, huzursuzlukların ve nihayetinde derin mutsuzlukların kıskacında sarsılan hastaların ve mahzunların yanında ve yakınında bulunduğunu belirtir bir sözünde.
Muhammed’in sözünde ifadesini bulmuş bu bilgi hakikatin tatlı bir esintisi…
Yalnızlığım, sensizliğim ve kimsesizliğim mahzuniyetimi artırdığı ve yoğunlaştırdığı anda sen, yalnız sen beliriyorsun yanımda ve ruhumda…
Sen yakınlaşıyor ve yakın duruyorsun bana…
Üzüntümü ve hüznümü üzerine dokuduğum bu sayfayı gözyaşlarımın ılık ıslaklığına bulamak isterdim Allah’ım ! ! ! Kalemimin mavi mürekkebine eklemek isterdim damla damla kanımı… Beyaz bir fon üstünde kırmızımsı, mavimsî ve sonunda morumsu bir soyut resme dönüşmesini isterdim kullandığım tüm sözlerin…
Yalnızlığın sarmalından yukarı sardığında ruhumu, tenime dokundurduğunda sevginin kokusunu, kulağıma mırıldandığında dirilişimin nefhasını, bakışlarıma sindirdiğinde bakışlarını, o an, yalnızca o an süzülüyor gözlerimden yaşlarım…
İslâm mabedlerinin merkezi konumundaki kâbenin imamlarından olduğunu düşündüğüm imamın dokunaklı sesiyle okuduğu arapça duayı hatırlattı bana hüznüm. Sana yönelik senalarla ve hamdlerle başlıyor, sayısız özel ve genel isteğin sistematik sıralamasıyla son buluyordu dua. O uzun ve etkileyici dua metninin yalnızca iki cümlesi hatırımda;
‘’Bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm hayırları ver bize, bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm şerlerden uzak tut bizi.’’
O gece, evin balkonu üstünde yani kendi hiramda, gri bulutların ardına gizlenen ve nazenin bir gelin edasıyla gizlendiği yerden kayan hançerimsî ayın o cazibeli biçimine ve ışıltısına sana bakar gibi baktığımda, aynı duayı anımsadığımı hatırlıyorum Allah’ım.
Dua üzerinde bir fikir sahibi olup olmadığımı anlamaya çalıştığım bir anda, insanların kendi sayılarının fazlasıyla üstünde sayıda ve çeşitlilikte istekler ve beklentiler içinde sana yakınlaşıyor olma durumlarının senin açından nasıl bir durum olabileceğini düşündüm.
Sayısını fazla bulduğum bu istekleri karşılamanla ilgili olası bir sorunun, sıkıntının, aksaklığın, yetersizliğin noksanlığından kaynaklanabilicek bir durumun varlığı değildi beni düşündüren.
Beni düşündüren asıl ve esas durum insanların seninle kurdukları iletişimin, diyalogun ve hasbihâlin kapsamını ve içeriğini maddeler halinde sıralanmış isteklerin ve dileklerin oluşturmuş olmasının seni nasıl etkilediğiydi.
Duanın ne olduğu ve ne olmadığı konusundaki düşünme seanslarımın kaçıncısı olduğunu bilemicem bu düşünce sürecimin.
‘’Kullarım beni soracak olurlarsa sana…’’ şeklinde şartlı bir giriş cümlesiyle tanıtmak istemişsin kendini insanlara.
‘’Soracak olurlarsa…’’
Zarif ve ince bir ifade bu.
Halife kullarının seninle ilgili sorular sormaya başlamasını bekleyecek kadar naziksin, anlayışlı ve sabırlısın Allah’ım. Ve ben, eylemlerinde ve sözlerinde duyduğum bu nezakete, anlayışa ve sabra son derece hayranım Allah’ım. Bu şartlı ifade ‘’ Beni tanıma isteği içindeki insanı, benimle ilgili soru sorma düzeyine ulaştırmamışsa o insanın beni tanıma arzusu ve merak duygularını harekete geçirmemişse henüz, tanıtma beni onlara, tanıtma çabası içinde olma ‘’ imâsı taşıyor gibi aynı anda.
‘’Kullarım beni, soracak olurlarsa sana‘’ dan devamla, ‘’iyi bilsinler kendilerine çok yakın olduğumu, iyi bilsinler ki, ben çok yakınım’’ ifadesiyle tanıtmayı uygun bulmuşsun kendini ilkin.
Herkese ve her şeye eşit uzaklıkta ve eşit yakınlıktasın şu halde, belki de uzaklığın ve uzaklıkların aradan çekildiği eşit bir yakınlıkta, yalnızca yakınlıkların yanında yanımdasındır sen… Her an yanımda bulunduğunun farkında bulunmadığım anlarımda da yakınlığını azaltmıyor, uzağına düşürmüyorsun öyleyse beni. Sürekliliği ve yakınlığı değişmeyen bir yakınlık seninkisi… Yakınlığın sürekliyse ve değişmezse, dahası kesintisizse, içime kurulan ve içime bir ihtilâl gibi yayılan o yakıcı ve yıkıcı uzaklık duygusu benim senden uzaklığımdır şu halde. Ben uzaklıklara terk etmişimdir kendimi, ben ayırmışımdır kendimi senden kendi ellerimle ve bilinçsizce…
Sen hep o aynı yerde, seninle buluşmak için sözleştiğimiz ve anlaştığımız yerde ve zeminde, beni bekler ve beni gözler halde, kalbimi saran ve onaran, ruhumu yenileyen ve dirilten yakınlıklar içinde benimlesin Allah’ım…
‘’Bana dua edenin çağrısına hemen karşılık veririm’’
Kendinle ilgili tanıtıcı kısmın üçüncü aşaması bu ifade.
Dua nedir terbiye edici Rabb’im ? ? ?
Kalbimin ve ruhumun aynı anda ve birlik halinde seninle konuşması mıdır, konuşmak istemesi midir seninle, senin konuşmanı dinlemek istemesi midir duanın kendisi ? ? ?
Sana duyduğum özlemin etkisindeyken ve seninle olmanın derin iştiyakı içindeyken gözlerimden süzülen gözlerimin yaşına dokunmanı arzulamam mıdır dua ? ? ?
Nedir dua Sevgilim, dua nedir Sevdiğim ? ? ?
Senin yakınlığının yakınlığını hissetme arzusuyla burkulması mıdır, ezilmesi midir sinemin, ıstırapla, türlü türlü hüzünle ve tarifi güç acılarla…
Ruhumun gözleri aradığında gözlerin, o arayış yüklü gözlerin bebeğinde belirirmişsin ansızın sessizce sen… Bir çağrıda bulunduğumu dahş anlayamayacak denli geçtiğimde kendimden, çağrıma karşılık verirmişsin sen. Bekletmeden yakınlaştırırmışsın beni kendine, beklediğim anın tam ortasında alırmışsın yanına yanımdayken beni sen…
Sensizliği ve kimsesizliği sindirmeye başlayacağım anda ruhuma, arındırırmışsın beni sensizliğimden ve kimsesizliğimden Allah’ım…
Senin katında ve nezdinde duadan daha üstün bir insan davranışının bulunmadığını ve bulunamayacağını ifadelendirmiş bir başka sözünde Muhammed. Ölümsüz bir hakikatin sade ve yalın bu ifadesi deneyim hanemin ölümsüz bir yıldızı şimdi İlâhım ! ! !
Unutmayan ve uyumayan bir Allah’ın gözetiminde olduğumu unutmama arzumu kimin karşısında ve yanında ifadelendirmeliyim Allah’ım ? ? ?
EY İNSAN ! ! !
ZAHMETLİ BİR ÇABA İLE RABBİNE YÖNELMEKTE OLAN SEN, SONUNDA MUTLAKA KAVUŞACKASIN VE KAVUŞMAKTASIN ONA ! ! !
[ KURANI KERİM’İN İNŞİKAK – YARILMA – PARÇALANMA SÛRESİNDEN BİR ÂYET ]
HALİME ALTUĞ
20 YAŞINDAYIM
CEYLANPINARDAYIM
BİR ODA İÇİNDE HEM İÇİNDEYİM HEM DIŞINDAYIM HAYATIN
YORUMLAR
Samimiyeti her satırda hissedilen tasarruf edilmeye hatta bazı boşlukları doldurmayada muktedir bir çalışma.Gönül bu kadar samimiyet içinde ,Allah(C.C.) yazınca.(C.C.). Hz.Muhammet (s.a.v) yazıncada(S.A.V) yazma dalgınlığını derin hissediyor.Elş ve yüreğinize sağlık. sevgi ve selam.