- 1086 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EN GÜVENLİ LİMAN: BABA YÜREĞİ/ İBRAHİM ERYİĞİT
“Babanın gizlediği şey, oğulda ortaya çıkar.”
Friedrich Nietzsche
Eskiden aile yapımız ataerkildi, şimdilerde çocukerkil! Eskiden babalarımızdan korkardık, günümüzde ise çocuklarımızdan! Şimdilerde, babalar mı yumuşadı yoksa çocuklar mı canavarlaştı? 40’lı-50’li yaşlarını süren kime sorsanız, çocukluğunda baba despotizmini bir şekilde ucundan kıyısından yaşayarak büyümüştür. “Benim çocukluğumda, babam,…” şeklinde başlayan bir cümlenin, bir iki cümle sonrasında, mutlaka şiddet veya en azından azar içerikli bir olay örgüsünün yer alması kaçınılmazdır. 1980 yılından önceki yıllarda çocukluğunu yaşamış olanlar daha iyi bileceklerdir, o zamanlarda stres, depresyon, migren, hiperaktiflik, dikkat eksikliği, göz tembelliği,… vs gibi hastalık isimleri yoktu. Daha doğrusu, bu tür hastalıklar teşhis edilmemişti. Kuşkusuz, bizler de, çocukluğumuzda depresyona girmişizdir ama bir şaplak, depresyondan çıkmamız için yeterliydi. Belki de, yeni depresyonlara girmemizi sağlıyordu, ama bizler farkına varamıyorduk, o şaplakların yüzümüzde veya vücudumuzun herhangi bir yerinde patlamasının ardından tüm bedenimize yayılan acıdan dolayı kıvranırken. Burada, günümüzde, şımarıklığın adının hiperaktiflik, tembelliğin adının dikkat eksikliği biçiminde cilalı-bilimsel isimlerle yer değiştirmesinin yanlışlığına da dikkat çekmek istiyorum.
Bir babanın çocuğunu eğitirken izlediği yolun, insan psikolojisiyle paralellikler arz ediyor olması, kuşkusuz o çocuğun kişiliğinin oluşmasında ve hayata hazırlanmasında çok önemlidir. İnsan ruhunun tekâmüle ermesinde ve ‘insan-ı kâmil’ vasfını kazanmasında, baba faktörü önemli bir yer kaplar, ancak, diğer yandan peygamberlerin ve tarihte bir şekilde adı anılan önemli kişilerin çoğunun babasız büyümüş oldukları da bilinen bir gerçektir. Bu anlamda, baba faktörünün tek başına çok bir anlamı yok bence. Çocukluğu babasız geçen kişilerin başarısız, babalı geçen kişilerin başarılı olması gibi bir ayrım ne kadar yanlışsa baba faktörünün olumlu-olumsuz etkilerini göz ardı etmek de o kadar yanlıştır. Tarihte, baba-çocuk, özellikle de baba-oğul etkileşiminin olumlu-olumsuz sonuçlarını her anlamda görmek mümkün. Bu anlamda, Kur’an’da yer alan baba-oğul kıssaları ayrıntılı bir biçimde, defalarca ve dikkatlice okunmalı bence. Baba-oğul diyaloglarındaki hitapların, ‘oğulcuğum, babacığım’ şeklinde olması çok manidardır. Özellikle de, Yakup-Yusuf, İbrahim-İsmail, Lokman-Şuayp,… diyalogları, günlük hayatımıza bir şekilde yansımalıydı.
Ama ne yazık ki, kitabından ve kitabının içeriğinden habersiz bir toplum olduğumuz için, her alanda olduğu gibi, baba-çocuk ilişkisinde de kitabımızın önümüze sunduğu imkânlardan zerre miktar yararlanmamışız, yararlanmak şöyle dursun, onun ilkelerinin tam tersi bir yaşam biçimini tercih etmişiz. Kitabın içeriğini bilmeden, ‘yüzünden okumak’ ( bu, ‘yüzünden okumak’ kavramı da dünyada sadece biz Türklerde var) ve anlamını bilmeden ‘ezberlemek’ gibi son derece anlamsız bir eylemin aktörleri olan kişilerden fazla bir şey beklemek gereksiz olacaktı doğal olarak: Ya babalarından, atalarından gördükleri gibi bir yol izleyecekler, ya da psikolojinin, sosyolojinin, modern bilimin ürettiği kimi safsataları tartışmasız benimseyeceklerdi. Ne yazık ki, bu iki zümrenin dayatmaları, geçmişte olduğu gibi günümüzde de her alanda genel kabul görmüş bir görüntü arzetmektedir. Arapça ‘din’ kelimesinin, Türkçe anlamının ‘yaşam biçimi’ olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum. İslami yaşam biçiminin taliplileri olduğunu –özellikle, prim yapacağı çevrelerde- her fırsatta haykıran kişilerin çoğu, ne yazık ki kutsal kitabımızı anlayarak baştan sona bir kere bile okumamışlardır. Anlayarak okuyanların çoğu da hayatlarına geçirmemişlerdir. Aslında, yaşanılan her sıkıntının arkasında bu gerçek yatmaktadır.
Aforizmalar
* Anne, ırmakları doğuran dağdır. Bazı ırmaklar denizlere, okyanuslara kavuşur, bazıları da birer dereye dönüşür. Baba, ırmakların karıştığı fırtınalı denizlerde yapılan maceralı yolculuk sonucunda sığınılan limandır.
* Gittiğin yer, babanın eli boş döndüğü yerse bu senin de eli boş veya dolu geleceğin anlamına gelmez. Elin dolu geldinse babanı o konuda aşmışındır; boş geldinse aşamamışsındır.
* Hayatta başarısız olan kişilerin, suçu kendilerini desteklemeyen babalarında aramaları, onların acizliğinin bir göstergesidir.