- 623 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
KALDIRIMDAKİ ÖLÜLER...!
Geçen gün gördüğüm o içler acısı manzara beynimi hala tırmalayıp duruyor… Kaldırımda dilenen bir çocuk ve içinde olduğu o dramatik sahne… Beni yemek yemekten ve içmekten kesti neredeyse… Gördüğüm o manzara, kaç gündür vicdanımı kemirip duruyor. Gördüğüm o kareleri düşünürken, çocuğun iler ki yıllarını gözümün önünde canlandırdım o an… Geleceği hiç te parlak görünmüyordu. O an, mutsuzluk, kaygı dolu düşünceler içime bir bıçak gibi saplanıverip gitti sonra…
Batman’da, sıcakların, insanları bunalttığı yaz günlerinden bir akşamüzeriydi. Yer, akşamları milletimizin kordon boyu volta attığı Diyarbakır Caddesi… Batman’ın en işlek caddesi… Kordon boyunda insanlar, kimisi eşini yanına almış, kimide ailesiyle, kimi kız arkadaşıyla 2 kilometre civarındaki kaldırımda mutlu bir şekilde yürürken, kaldırımın ortasında oturmuş, 7–8 yaşlarında bir çocuk, sözüm ona, geleceğini kazanmaya çalışıyor… Mendil satarak, ama aslında dilenerek…
Zavallı çocuk… Kim bilir onu kimler yönlendiriyordu? Çünkü çocuk dilencililiğin ne olduğunu nerden bilsin? Hatta paranın ne olduğunu bile bence bilmiyordu. Biraz çocuğun yanında oturdum. Çocuğu konuşturmaya çalıştım. Ama ne göreyim? Çocuk öyle bir öksürüyor ki adeta sanki ciğerlerini dışarı atarcasına öksürüyordu. O anda içim cız etti. Gözlerim doldu. Birden üzerime bir garip yorgunluk çöktü, içime de bir burukluk... Kendi kendime içimden mırıldanmaya başladım.” Aman Allah’ım kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz?” Bolluğun, paranın maddenin bu asırda ki bu revacı aklıma geldi. Ve adeta insanlar gözümün önünde bir garip oldular.”Allah’ım…” dedim.” Bu insanlığın şefkati, merhameti nerede, insanlığa ne olmuş, vicdan denen şey yok mu, bu ne vurdumduymazlık neden bu kadar karabalığın içinde bu çocuğa el atacak biri çıkmadı.” Yan tarafıma baktım polis, cadde üzerinde zabıta arabası gidip geliyor ve kimse bu çocukla ilgilenmiyordu…
Evet, işte bir sokak çocuğunun bir hikâyesiydi bu o gün yaşadığım ve gördüğüm o kareler…
İşte dostlar… Onlardan, SOKAK ÇOCUKLARI’ ndan bahsetmek istedim size bu yazımla.
Bu işlek caddemizde, kimisi tartısı önünde.“Ağabey kilonu bileyim” deyip bağıran, kimisi karpuz çekirdeği satıyor, kimi mendil satıyor, kimi elinde cam sil, cadde üzerinde ışıkta duran arabaların camını siliyor, kimi bali çekiyor… Ama en acısı, evinde sıcak sütü başucunda olması lazım iken, sokakta dilencilik yapan 7, bilemedin 8 yaşında ki çocuk… Ve aklıma geldikçe tüylerim diken olan bu çocuk... Bu hikâye, Yaşadığımız zamanın ne kadarda kötü bir zaman olduğunu gösteriyordu. Ya şuna ne diyeceksiniz? Bacaklarından yada kollarında sakat olanların gözümüze çarpması… Sanki bana öyle geliyor ki özellikle bunlar sakatlanmış… Yarınlarının iyice karartılması için belki de…
İşte dostlar bu durum bizi üzmeyecekte ne bizi üzecek?
O çocukların yüzündeki o ifadeler bize neler anlatıyor neler?
Şarkın yetiştirdiği büyük düşünürlerden biri “istibdada dayalı devletler inkıraza mahkûm, asrımızın ilme dayalı devletleri ise ömrü ebede mazhardır” yani “Cebire ve şiddete dayalı devletlerin ömrü kısa… İlme, irfana, fen ve sanata dayalı devletlerin ömrü uzundur. En büyük düşmanımız fakirlik, cehalet ve birlikteliliğin olmayışıdır.”diyor.
Bu anlamda, geleceğimiz olan bu çocukları neden koruyamıyoruz? … Peki, koruyamadığımız çocuklardan ne bekliyoruz? “Suç işlemeyin, yasaları çiğnemeyin” mi diyeceksiniz?
İler ki yıllarında işleyeceği suçtan ötürü cezalandırmanın çözüm olacağını mı düşünüyorsunuz?
Onlar için ne yaptınız?
Hiçbir şey…
Peki, ne bekleyebilirsiniz ki onlardan bir şey vermeden?
Hiçbir şey…
Bu çocuklar okutup eğitilseydi, toplumda bu suç oranı yükselirimiydi? Veya bu manzarayla karşı karşıya gelimiydik?
El vicdan… El insaf nereye doğru gidiyoruz?
Hala anlamış değilim. Toplumumuza sahip çıkmıyoruz yaşadığımız manzara bizim ömrümüzün kısa olduğuna mı işarettir yoksa…?
SAİDNUR
YORUMLAR
Aziz kardeşlerim bir nebzede olsa yazımda karanlık kaldırımlardaki yaralarımıza karşı duygularımı dile getirmeye çalışmışım.Siz değerli ağabem ve ablalarıma saygı ve sevgilerimi sunuyorum.Kalın sağlıcakla.
Ömrümüz ister kısa olsun ister uzun, hepimizin boynunadır o çocukların vebali. Verilen mana çok güzeldi. Ömür kısa zannedip de geleceğimizden mi vazgeçiyoruz acaba?
"Sokak çocuğu"... Ne acı bir ifade. Ama gerçek. Onlar varlar, ve sayıları gün gün artmakta belki de. İlgilenmediğimiz, doyurmadığımız, eğitmediğimiz için...
Duyarlı yüreğinizi kutlarım. Acıtan ama güzel bir yazıydı.