- 1070 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
EBE-SOBE
O, benim aynı zamanda çocukluk arkadaşımdı. Onunla birlikte, aynı mahallede büyümüştük. Benden, tam dört yaş daha büyüktü. Daha açıkçası, ağabeyimin akranı ve arkadaşıydı. Mahallede bulunan, bir ev ise bizim oyun mekanımız olmuştu. Nedense, ilk zamanlar, çok huzursuz olmuştum o evden. Gizemli bir havası ve duruşu vardı. Cam ve pencerelerin bazı yerleri yıpranmıştı.Dış kapı da tam olarak kapanmıyordu.
Bizim grubun ele başıydı. Onun sözü dinlenirdi. Kimse ona bir şey sormadan, hiçbir şeye karar veremezdi.Herkes ona bu şekilde davranınca, gözümde devleşmiş ve ulaşılmaz bir güç haline getirmiştim. En çok oynadığımız oyunlardan bir tanesi de, saklambaçtı. Bahçenin dibinde bulunan, ağaca başımızı yaslar, gözlerimizi kapatır ve geriden başlayarak sayıları saymaya başlardık.
“ On, dokuz,sekiz, yedi, altı, beş, üç,iki,bir… saklanmayan ebe…”
Benim saydığım zamanlarda, kimseyi bulamazdım. Çünkü; o gizemli eve yaklaşmaktan korkardım. Kendime göre bir hikaye uydurmuştum sanki kafamda. O evde, hayaletler vardı ve ben içeriye girince, beni bilinmeyene götüreceklerdi. Bunları düşündüğüm anda bile, ellerim ayaklarım titremeye başlar, kalbim korkudan gümbür gümbür atmaya başlardı.Onun için de hep ebe ben olurdum. Sanki, gönüllü bir ebelikti benimkisi. Kendimi telkin etmeye gayret de göstersem, bir şey değişmezdi. Bunu bir şekilde, yenmeliyim diye düşünüyordum son zamanlarda.
O gün, arkadaşlarımdan Nurcan, ağaca yaslanmış ve saymaya başlamıştı. O esnada orada, Emine,Ayhan,Mustafa,Handan,Ayşe,Serpil,Selim,Aynur,Aysel,Bedri,Zeynep,Eser,Ahmet,
Mehtap,Sevgi,Fikret,Zafer,Hürrem, Gülhun, Neşe, Ayşe Duran ve Safiye Samyeli de vardı. Ben, ilk kez o korkularımdan kurtulacaktım. O eve girmeli ve korkularımın üzerine gitmeliydim. Herkes bir tarafa dağılmıştı. Saklanacak bir yer arıyor ve yakalanmamaya çalışıyordu. Korkak adımlarla, konağın kapısından içeriye girdim. Eski bir konak olmalıydı. Kapıdan girdiğimde, büyük bir salon çıkmıştı karşıma.Olduğum holün sonundaki, merdivenleri gördüm. İyice meraklanmıştım. Yavaşça merdivenleri çıkmaya başlamıştım. İkinci kata gelmiştim. Aynı salondan, orada da vardı. Alt kata nazaran, daha bakımlıydı.Tam karşıda, yarı aralık bir kapı gördüm. İçeriden, altın sarısı bir ışık sızıyor ve beni davet ediyordu sanki içeriye. Kapıyı biraz açtım. İçeriye girdim. Tam o sırada, kapı birden kapandığında, içeride kalakalmıştım. Korkudan, betim benzim atmış ve ağzımı bile açamamıştım. Oda, birden bire iyice aydınlanmıştı. Etrafıma baktığımda, çepeçevre dolaplarla dolu olduğunu fark etmiştim. İçlerinde de, bugüne kadar görmediğim kadar çok kitap vardı. Her şeyi unutmuştum bir anda. Korkularım kalmamıştı. Rafların hepsine teker teker bakıyordum. Okumak istediğim kitapların hepsi oradaydı. Birini bırakıp, öbürünü alıyordum elime. Neresiydi burası, bilemiyordum. Fakat çok mutluydum. Kafamı kaldırdım. Yukarıda, bir levha vardı. Altın yaldızlı harflerle yazılmıştı. “ EDEBİYAT DEFTERİ KÜTÜPHANESİ “
Edebiyat Defteri diye bir yeri hatırlamıyordum. Dışarıdan da sesler gelmeye başlamıştı. Bağırtıların arasında adım geçiyordu.
“ Buradayımmmm ! Kilitli kaldım burada “ Diyordum. Fakat beni kimse duymuyordu.
Umutlarım kesilmiş ve artık sonsuza kadar orada kaldığımı düşündüğüm bir anda, tam kapının karşı hizasında, aniden bir kapı beliriverdi. Yavaşça açıldı. Tacettin ağabeyim, tam karşımda, elinde kocaman bir kutu kitapla, şaşkın şaşkın bakıyordu.
Hayatımı kurtarmıştı. Gerçi pek hayat kurtarmak sayılmazdı da hani. Ben halimden çok memnundum çünkü. Kitapların içinde, her zamanki gibi çok mutluydum.
Edebiyat Defterini de öğrenmiştim o vesileyle. Edebiyat Defteri, bir edebiyat okulunun adıymış meğer. O gün karar vermiştim. Edebiyatçı olacaktım. O günden sonra o evden hiç korkmadım. Cesaretle girdim içeriye. O yapının içi benim sarayımdı çünkü. Orada çok oyunlar oynadık arkadaşlarımla. Kitapları okuduk. Birbirimizle, bilgilerimizi paylaştık. O ev, bizim yuvamızdı. Bir süre sonra da, o binaya bakım yaptık. Kütüphanemize yeni bölümler ekledik. Orada, hep beraber büyüdük. Orası bize aitti çünkü. Emek vermiştik her birimiz.
YORUMLAR
Sevgili Nermin bu belki uzun zamandır söylemek istediklerimi söylemek için bir fırsat...ilk geldiğim zamandan beri hep söylüyorum "burası benim ailem gibi" oldu diye... Ben ilk defa bu siteyle tanıştığım zaman dedim "Allah Allah ne güzel bir yere gelmişim, herkes dostum, ailemden bir parça...
Benim için dostluk her şeyin önünde gelir, ne yazı, ne şiir...Kaldı ki kendimi ne yazar ne de şair olarak görmüyorum...
Dilerim buradaki " dostum" dediklerimizle pc yi kapattığımız andan itibaren de "dost" olarak kalmayı başarabiliriz...
Senle ben bunu başarabilenlerdeniz...
Yazan yüreğini kutluyorum arkadaşım...
Sevgi ile öpüyorum...
Yazmanın güzelliğini bir arkadaşımın aracılığıyla keşfettim.O sitesini kapatınca tesadüfen Edebiyat Defterine rastladım .İyi ki rastladım diyenlerdenim, Okumanın güzelliğinde ilerlerken, yazmanın güzelliğinden biçareyken tanıştım bu güzel siteyle, derken birkaç satır karaladım birde gördüm ki,yanımda onca güzel insan.
Bunca güzel yüreğin içinde olup, gerçek değerlerle buluşmak,İnsanın evrenini genişletiyor ve hayata bakış açısına mertebe kazandırıyor.
İnternet'i sanal olarak atfedenlere güzel bir ortam,Yer mekan gözetmeksizin özünde sözünde dürüst olanların mekanı diye bir slagonla; Edebiyat Defteri sitesinin, kuruluşunda emeği geçen tüm insanlara özellikle ANSIZIN'a sonsuz teşekkürler.
Ayrıca günü böyle bir yazıyla süslemeniz çok hoş saatler yaşattı biz okuyanlara sevgiler yüreğinize...
elemm tarafından 9/28/2010 3:04:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Herkese katılıyorum:)
Nermin Abla hep toplayıcı yazılar yazıyorsun, ne güzel. Burası gerçekten beğensem de beğenmesem de uzak duramadığım bir yer. Üç yılı aşkın bir zamandır buradayım. Bundan önce bir siteye üye olmuştum. Ama Edebiyat Defterine üye olduktan sonra diğer siteye hiç yazı eklemedim. Yani burayı hiç aldatmadım. Onlarca site gezen bir yığın rumuzu olan yazarlarımızdan değilim. Ha bir milliyet.blog var. O da edebiyat sitesi değil.
SENİ VE O ÖYKÜDE ADI GEÇEN GEÇMEYEN BÜTÜN DOSTLARIMI SEVİYOR VE SAYGI DUYUYORUM. Burada edebiyat adına çok fazla bir şey öğrendiğimi söyleyemem. Ama insanlık ve dostluk adına çok şeyler öğrendim
Sevgilerimle.
bu yazı bir çoşkunun bir emeğin tezahürü.....bu kalabalık aile söz birliği etmiş gibi....aynı koronun fertleriyle aynı şarkıları bir ahenk içinde söylüyor....arada bir akortsuz sesler olsada ana nüveyi etkilemiyor....hayatımızın erişkin ve yaşlı çağlarında bu eşsiz sitede beraber şiirlere yazılara imza atıyor. yorumlar yazıyor dertleri neşeleri paylaşıyoruz....hiç bir çıkar ilişkisi olmadan burada yürekler duyuyor kalemler yazıyor....her birisi ayrı değer...burada yazan herkes sağduyulu ve kadirşinaslık yaratıyor yapılan etkinlikler bu güzel dostlukları dahada katmerleştiriyor...bir gün nete girmesek bir eksiklik hissediyoruz....sevgili nermin kardeşimiz edebiyat defteri kütüphanesi için bu yoğun işinde bile büyük özveriyle yardım ediyor....sağolsun varolsun..ve beni hepiniz yazılarınızda hep onore ediyorsunuz bunu birtek tarzan toynak yapmıyor....
oda işe çok güzel çeşni katıyor....hayatımın en hoş saatlerini sizlerin şiirlerini yazılarını yorumlarını okurken geçiriyorum...hepinizi canı gönülden seviyor saygılar sunuyorum...bu güzel kurguya bu güzel kaleme teşekkürler diyorum...