İnsan Hayatı Bir Satranç Tahtasıdır…
Evet, yazımın başlığında da ifade ettiğim gibi biz insanların hayatı bir satranç tahtasıdır ve bu tahtada taşları oynama şeklimiz, hayatın sunduğu yaşam ve bu yaşam içindeki olaylara göre şekillenmektedir. Yaşadığımız her olay, oynadığımız taşın sonucu ortaya çıkmış bir olaydır. Bazen insan hayatında öyle dönemler olur ki, o dönemleri yaşarken insan hangi taşı oynayacağını şaşırır ve içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için en kolay ve zahmetsız görünen taşı oynar ama düşünmez sonrasını…
Oysa o taşın doğru ve yerli yerinde oynanmaması belki sevdiğini kaybetmeye, belki de hayatının en önemli bir dönemini olumsuz veya vasat bir şeklide geçirmeye sebep olabilecektir. Ama insan düşünmez, bazen acele eder ve içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için -insan psikolojisi- onu buna sevk eder..! -ve oynadığı taşı öyle değil de daha farklı oynamış olsa bugün ki durumun içinde yer almayacaktı ama artık o taş oynandı ve hem taşı kaybetti hem de hayatının bundan sonraki dönemini daha zor bir zaman dilimi geçirmeye sebebiyet verdi - bilinmez…
Hâlbuki biraz düşünse hayat bana böyle bir oyun oynuyor ben bunu lehime çevirmem için hayatımızdaki önemli insanları piyon gibi kullanmaktan ve içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak için bu değerli insanları öne sürmek ve onları bahane etmek yerine kendi davranışlarımızı sözlerimizi, hayatı yaşama tarzımızı, düşüncelerimizi, beynimizi yoklasak ve yanlış olan durumdan kendimizi kurtarsak ve yine hayatı kurallarına göre oynasak, belki daha anlamlı ve güzel olacak ama insanın bamteline basıldığı zamanlar olabiliyor!!! ve işte o zaman bu düşünceler adı altında soğukkanlı olmak da pek mümkün olamıyor yaşımız kaç olursa olsun… bunun yerine önce kendimizi olaylar karşısında nasıl davranmamız gerektiği konusunda eğitmeliyiz sizce de öyle değil mi..? Yoksa sadece ben mi bu fikirdeyim belki de öyledir. Hayatım hep böyle geçiyor paylaşanım katılanım olmadan, ama belki de bu kez tek değilimdir… Neyse buna siz karar verin! Umarım aynı fikirleri paylaşıyoruzdur..? Bu kez siz yanımda olun... ben de bundan dolayı hayatımda bir kez olsun mutlu olayım. Aslında mutlu olmak için bir şeylere ihtiyaç duymamalı insanoğlu çünkü bu mutluluk insanın kendi elinde isterseniz şöyle örneklendirelim:
- Bir insan şöyle diyor “bugün çok kötüyüm içim sıkılıyor bu halim ne olacak böyle bilemiyorum”. Veya buna benzer söz dizimi ile hayatını ve kendisini böyle bir karamsarlığa sokuyor. Ve bu sözler sonrası artık istese de mutlu olamıyor, istesek de mutlu olamıyoruz!!! oysa hayatın acı yüzüne rağmen, ona inat “mutluyum yıkılmadım, yılmadım, yılmam, sen beni yıpratamazsın” diyerek hayata başlamış biri olsak; eminim o taktir de mutluluk da kaçınılmaz olacaktır. Aslında mutlu olmak da olmamakta bizim elimizde. Hayat çok yönlü öyle zaman dilimleri vardır ki; kimi zaman istesek de kendimizi motive etmiş olsak dahi, mutlu olamıyoruz. Bunun için gerçek manada sebebimiz olabiliyor bazen. Hayatımızın belli taşları vardır bu taşlar bizim yaşamamızda önemli etkilere sahip olabilmektedir bu taşlar sevdiğimiz önemsediğimiz kıymet verdiğimiz insanlar olabilir veya kendimize özgü bir takım farklı uğraşlarda olabilir farklıdır görecelidir bilinmez… işte bu taşların bir tanesi yerinden oynadığı veya yok olduğu zaman, işte o zaman gerçekten de mutlu olmamız imkansız olabiliyor veya bazen hayatın sunduğu sürprizler olabiliyor sürpriz diyorum ama bu sürpriz kötü bir sürpriz belki bir ölüm belki en önemli bir iş görüşmesinin olumsuz sonuçlanması vs vs... diye uzayabilir.
İşte bu durumlarda ise devreye dostlarımız girer. Yaşadığımız bir olay sonrasında arkamıza baktığımızda bizi teselli eden bir tane de olsa bir dostumuz varsa emin olun bu dahi mutluluk sebebi olabilir düşünen bir insan için. Çünkü o kadar dostumuz var dediğimiz kimseler içinden, sadece bir kişi kalmış diğerleri gitmiş ise; buradan iki sonucu çıkarmalıyız: birinci olarak “onlar iyi gün dostu!!! imiş bunu anlamama vesile oldu bu olay demeli” ve Alemlerin Rabbine şükretmeli ikinci olarak da; “beni anlayan bir kişi var şu hayatta” diyerek ona asla “nankörlük etmemeli” onun varlığından dolayı yine Rabbimize şükretmeliyiz. Çünkü insan bir takım olayları yaşarken, rabbim onun çevresine yaşadığı olaylarla alakalı bir veya birkaç dostu onunla haşr ediyor ve böylece onunla bir dostluk kuruluyor. Emin olun bu dostluk sebepsiz sıradan değil; hepsi program dahilinde tanışılan bir kimse yani dostumuz gidenlerin ardından kalan teselli edenimiz .. kimi zaman insan kendince nefse hoş gelen bir durum olan bu dostluğu bulamadığı için depresyonlara dahi girebiliyor; oysa - bu daha anlamlı ve daha spesifik bir durum - onu idrak edemiyor. Biliyorum neden böyle ki diyorsunuz? İçinizden, siz bunu diyorsanız; Bana da açıklamak düşer, hemen ifade ediyorum ki; işte o zaman asıl dostumuz sevgilimiz, yaratanımız, sahibimiz, rabbimizle baş başa kalmış oluyoruz. Onunla buluşmamıza, onu bir an olsun unutmamamıza vesile bir durum ortaya çıkıyor bu ne büyük ve ne anlamlı bir buluşmadır insan için rabbini bilen tanıyan şükreden bir kul için… Olaylar dertler tasalar kaygılar vs… hayat ne kadar zor değimli insan yaşamak için de eğitilmek zorunda işte olaylar ve diğer sıraladıklarımız bu yüzden var ve insan doğduğu andan itibaren eğitime ve öğretime muhtaçtır ve en büyük eğitici bizi yaratan rabbimizdir. O, Âlimdir, Hâkimdir bizi yoktan var edendir bize neyi sunuyorsa bizim eğitilmemiz hayatın ilerleyen evrelerinde yaşayacağımız olumsuz daha ağır olaylar karşısında kolaylıkla durabilmemiz, sabretmemiz için bir temeldir; alt yapıdır. Yaşanılanlar olmadan biz o olayı asla kaldıramayız ve nitekim rabbimiz de bize kaldıramayacağımız bir derdi asla vermez! Dert bir nimettir… Yani kıymetini bilenlere ve derdi aleyhine gibi görmek yerine lehine çevirmek isteyenlere duyurulur rabbimizle buluşmak için onu her daim anmak ona koşmak için bir vesile kaynağı… Selam ve dua ile… Âlemlerin Rabbine emanet olun. Aleyke Avnellah…
MEHMED...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.