- 1343 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Suya Düşen Kir (Roman)
Sayfamı ziyaret eden dostlarıma:
Acımasız bir hızla dönen biçimi bozuk bir dünya üzerindeki yaşamın ve yaşamların kendi penceremden görünen bir anlık bölümüne tanıklık etmek amacıyla kaleme almıştım “Suya Düşen Kir” adlı romanımı. Kitaplaştığını görmek en büyük sevincimdi. Sonrasında gördüğü ilgi ise bu sevincimi tanımlayamayacak olduğum sayıda defalarca katladı.
Edebiyat alanında saygınlığına inandığım “Cumhuriyet Kitap” ekinde tanıtımını görmek büyük mutluluktu benim için. Bu mutluluğu bana yaşatan, romanımın yayınlanma aşamalarında yanımda olan ve çıkarsız dostluklarını esirgemeyen, okuyarak ve yorumlayarak değer katan tüm can dostlarıma sizlerin tanıklığında bir kez daha teşekkür ediyorum…
…Ve bu mutluluğumu siz dostlarımla paylaşmak isteğimle, romanımı tanıtan bu alıntı yazıyı sayfamda paylaşıma sunuyorum.
Mutluluğu uzaklarda aramamanız, her zaman içinizde yaşamanız dileğimle saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Nuriye Zeybek
***
Nuriye Zeybek’ten bir roman / Cumhuriyet Kitap (05.08.2010)
Suya Düşen Kir
Suya Düşen Kir, Asya’nın yaşamöyküsü. Birbirine benzemeyen iki farklı anakara, iki farklı kültürde sürdürülmeye çalışılan emek yoğun bir yaşam serüveni. Kitabın her satırı ve satır aralarında toplumsal dönüşümümüzün yadsınamaz bir gerçeği olan ve bu çağa damgasını vuran göçmen işçi dramıyla karşılaşıyoruz.
Murat Aydın Doma
___________________________________________________________________________________________
Suya Düşen Kir, Asya’nın yaşamöyküsü. Birbirine benzemeyen iki farklı anakara, iki farklı kültürde sürdürülmeye çalışılan emek yoğun bir yaşam serüveni. Tüm yaşamı ve bunun bir parçası olan kendi yaşamını sorgulaması sonucu yine kendi isteğiyle “Akıl ve Ruh Sağlığı Kliniği”nde tedavi görmesi gerektiğine inanıyor Asya. Geçmişiyle yüzleştiğinde ve uygulanan psikolojik tedavi anlarında geri dönüşlerle kendi dilinden anlatır yaşadıklarını. Kendi iç dünyasına doğru yapılan bir tür dalgıçlıktır bu ve dipten çıkardığı ne varsa cesurca sergiler gözler önüne.
Asya, küçük bir Anadolu köyünde dünyaya gelir. Gözlerini açtığında kirlenmemiş doğanın içinde bulur kendisini. Serçe sürülerinin görkemli uçuşlarıyla ahenk kattığı çiğdemli yamaçlar onun doyumsuzca soluklandığı tek yerdir ve düşlerinde hep bu doyumsuzluğun resmi kalacaktır. Yaşadığı dünyanın yüzü ise çok daha farklıdır:
Çağa damgasını vuran sevgisizliğin çarpık anatomisi. İnsanın insana uyguladığı barbarlık yumağına saplanan suskun özgürlük çırpınışları, en yakınındakiler tarafından kadın bedeni ve ruhuna uygulanan taciz. Utanmaları gerekenlerin yerine yıllarca en kuytularda saklanmaya, bastırılmaya çalışılan büyük bir suçluluk duygusu, bu duygu içinde yaşamın her dönemecinde darbe alan genç kızlık ve bir kadın benliği. Kendi ellerinde canavarlaştırdıkları erkeklerin öteki kadınlara uyguladıkları şiddeti tuhaf bir hazla onaylayan ana kadınlar. İç dünyaya sığmayan cinsellik ve aşk sorgulamaları.
Artık doğduğu ülke ve yaşadığı ülkenin ucuz emek edinimi kavgasında ucuz bir yaşam oyununun figüranıdır Asya. Kendi yazmadığı ve oynamak zorunda bırakıldığı bu oyundan çıkıp kendi elleriyle yazacağı yepyeni bir oyunda rol alma isteği sarmıştır yüreğini. Bu istek tutkulu bir özleme dönüşür ve bu özlem ise mutluluk umudunu taze tutar en karamsar günlerde.
Toprağında filizlendiği coğrafyaya olan özlemi, bir başka yakar yüreğini. Belki de bu yüzden biricik kızının adını “Sıla” koyar. Sıla, onun yaşamının tek rengi değil adeta gökkuşağıdır. Hangi renginin hangi tonuna baksa Sıla’sını görür. “Kızlar okuyup da ne olacak! ” tuhaf anlayışı ile önünün kesilmesi sonucu ulaşamadığı üniversite eğitimi, Sıla’nın ona en büyük armağanı olacaktır.
Suya Düşen Kir’in her satırı ve satır aralarında toplumsal dönüşümümüzün yadsınamaz bir gerçeği olan ve bu çağa damgasını vuran göçmen işçi dramıyla karşılaşıyoruz. Emek ekmek değişiminin gönüllü umut yolcuları nasıl bir yaşam biçimiyle karşılaşacaklarını bilmeden nasıl da dökülmüşlerdi yollara. Daha kendi köylerinden kasabalarına dahi inmeyen tarım toplumunun tenleri gibi yazgıları da yağız bireyleri, sosyolojik ve psikolojik hiçbir yardım verilmeden nasıl da bırakılmışlardı ileri sanayi toplumunun içine. Bir tür zorunlu körebe oyunuydu sanki oynanan. Kendi ülkesinde “Almancı,” Almanya’da ise “Yabancı,” sayılarak horlanan milyonlarca yaşam kesiti ve birbirine benzeşmeyen iki kültür arasında sıkışmışlığın sağır kulaklarca duyulmayan sayısız çığlıklarından biridir Suya Düşen Kir.
SU KAVRAMI
Yazar “su” kavramı ile yaşamı imliyor. Kendi gözesinden çıktığı duruluğuyla neden duru kalmasına izin verilmezi sorguluyor romanında. Okurunu yaşamın her alanından seçtiği siyah beyaz zaman zaman da renkli fotoğraf kareleriyle karşılaştırıyor ana kurgudan koparmadan. Bir bardak suya damlayan bir damla mürekkep, iç seslerin dışavurumundaki başarısıyla bir anda çok uzaklarda yaşanan insanlık dramına taşıyabiliyor okurunu. Yayılımcı politikalarını insan onurunu hiçe sayarak ve adını modern koydukları silahlarıyla katliamlarını acımasızca sürdüren güce ve güçlere karşı duruşun bireysel haykırışını duyumsatıyor etkili anlatımıyla.
Roman dili şiirsel bir tını bırakıyor okurunun kulağında. Yazarın imgelem gücünün romana yeterli derinliği kazandırdığı düşüncesindeyim bu yönüyle. Özellikle düş ve geri dönüş bölümlerinde bunu daha çarpıcı olarak gözlemleyebiliyoruz. Şiir, öykü, deneme üçlemesinin birlikteliği, roman kurgusu içindeki yerinde ve dengeli dağılımıyla çekiciliği oldukça artırıyor.
Romanın giriş bölümünden başlayarak hiç düşmeyen ve finalinde adeta zirve yapan ritmi, okurunu saran ve sarsan başka bir yönü. İki çığlık arasında kısıtlı bir zaman dilimi içine sığdırılmaya çalışılan izdüşümü; acı tatlı, güzel çirkin, iyi kötü yanları kısaca var olan yaşam tüm yönleriyle etkileyici bir tablodan bakıyor gibi kazınıyor belleğe. _______________________________________________________________________________________
Suya Düşen Kir / Nuriye Zeybek / Mühür Kitaplığı / 237 s.
Cumhuriyet Kitap (05.08.2010)
YORUMLAR
"eylülün görkemi" harikasın...
öncelikle seni kutluyorum...
her emek mutlaka karşılığını alır...
tekrar hayırlı olsun efendim...
Mehtap ALTAN tarafından 9/24/2010 6:05:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Nuriye Zeybek
Nuriye Zeybek
romanınız için sizi kutlarım. cumhuriyet kitap ekinde bir kitabın tanıtılması iyi bir başlangıç. en kısa zamanda okumak dileğiyle...
Nuriye Zeybek
Nuriye Zeybek
Öncelikle sizi tebrik ederim. Çünkü güzel roman yazmak her kalemin harcı değil.
Günümüzde az satsa da konusunu iyi işleyen bir kalem bunu başarabilir.
Sultan Ahmet İstanbul kitap fuarında kitabınız sergilenir ise satın alırız .
Başarılarınızın devamını dilerim.
Saygımla
Nuriye Zeybek
Ben yurt dışında yaşıyorum. Sözünü ettiğiniz sergiyi yayıncıma bildireceğim.
Sağlı ve mutlulukla kalın.