ŞİMDİ YAZIYORUM/İNSANIMDAN GÖRÜNTÜLER/Ölüm
Emekliye ayrılıp doduğum yer Gümüldür’e dönünce halkın yaşantısının içinde buldum kendimi.
Zira uzaktan yakından tüm akrabalarım , çocukluk arkadaşlarım buradaydılar.
İyi günlerine, kötü günlerine tanık olmanın zamanı gelmişti. Her hafta ya bir düğün, nişan veya cenaze çıkıyordu.
Çalışma yaşamım boyunca hayalini kurduğum resim çalışmalarına bir türlü başlayamadım.
Nasıl başlardım ki; bir yanda beni aralarında görmeyi isteyen insanlar, bir yanda sahip çıkılmayan gençlik.
Düşündüm de, uyku saatlerimin dışında kendime ayırdığım özel bir saatim yoktu. Rahatsızda değildim aslında bu durumdan.
Gülen yüzler görmek herşeyin önüne geçiyordu. Koyverdim kendimi hayatın akışına.
Evime gelince de düşünmeden edemiyordum yaşadıklarımı. Kendimle de konuşup dertleşmeliydim.
Çünkü her istediğimi, her yerde söyleyemiyordum. Derken yazma fikri geldi aklıma. Şimdi yazıyorum...
Annemin ölümünden sonra öyle çok cenazeye tanık oldum ki,
ya annemin ölüm acısı nedeniyle farkına vardım başkalarının da ölümlerini
ya da yaprak dökümü mevsiminin içinde buldum kendimi.
Hemen hemen her cenaze ortamı aynı, Söylenen sözler bile aynıydı.
İlk birinci gün
-’’Bizi bırakıp nerelere gittin’’ feryatları yükselir.
_’’Allahım iyi insanları daha çabuk yanına alıyor’’
_’’Allah fazla çektirmedi’’
Ya da uzun süre yataktan sonra kapıyı çalan ölüme de
_’’Günahlarını bu dünya da döktü de gitti.’’ Ve ardından bir fısıltı
_’’Allahım altı gün döşek yedinci gün toprak nasip et’’
İkinci günden sonra yedisine kadar bir hoşgörü-sevgi-kardeşlik ortamı olur ki,
ölüm olayının insanlara ders olduğunu düşünürüm.
_’’Bir varmış bir yokmuş bu dünya’’
_’’Hiçbir şeyi sırtına alıp gitmiyorsun, İnsan kalbi kırmaya bile değmez bu dünyada’’
_’’Çocuk bakar gibi baktım kayınvaldeme, helal hoş olsun, eksik etmedim ne suyunu ne yemeğini’’
Ve ardından herkes başından geçen ölüm olaylarını anlatıverir bir çırpıda.
Adeta yarışırlar yaşadıklarını anlatmak için. Ve herkes yaptığı iyilikleri anlatır.
Unutuverirler azarladıklarını yaşlılara hizmetlenirken. Sözü bile geçmez,
Hasta yatağında duyar mı, duymaz mı demeden, mal kavgası ettiklerinin.
En çok da feryad edenler, gidene sağlığında değer vermeyendir. Öyle çok yanar ki yüreği,
vicdanı bırakmaz yakasını. Kimbilir vicdanını rahatlatmak içindir belki.
Belki de kendi ölümü gelir aklına. Bu bir sırdır hiç kimse açık yüreklilikle ifade edemez feryad nedenini.
Yedinci günden sonra, o güzelim sözler,
olgun hal tavır cenaze evine hapsedilerek normal yaşama dönülür.
23 Eylül 2010/Nilgün KURT-GÜMÜLDÜR
NOT:Herhalde Nasrettin Hocanın torunuyum. Çünkü ’’ŞİMDİ YAZIYORUM/İNSANIMDAN GÖRÜNTÜLER’’
yazı serisine sondan başlamışım farkında olmadan.ölüm.
YORUMLAR
Canım benim, inan dertleşmek için kalemden iyi bir dost ben bulamadım, sen buldun mu bilmiyorum. Söylemlerinde sonuna kadar haklısın. Ölüm çok acı ve ateş düştüğü yeri yakıyor. Ha ölüm gelmeden önce sevdiklerimizi üzmesek de sonradan pişman olmasak olmaz mı? Ne de olsa çiy süt emmişiz.
Sevgimle...
yazınızı okurken gümüldür kamp komutanlığındaki görev yıllarımı hatırladım.....geçen yaz gittiğimde hem gümüldürü hemde çevresini çok değişik buldum...benim zamanımda gümüldür.... bir kolyede veya göz alıcı bir alyansın masmavi...taşı gibiydi.....dağ taş ev olmuş çok hızlı betonlaşmış....hadi hocam tut gençlerin elinden unutma öğretmenin emeklisi olmaz.....öğretmene emeklilik yakışmaz....saygılar