- 609 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Toplumdaki Yanlış Telkinler-I
Dinden uzak yaşayan cahiliye toplumlarında insanlara çocukluklarından başlayarak yapılan birçok telkin vardır. Bu telkinler toplumlara göre pek farklılık göstermez, genelde birbirinin aynıdır. O halde kaynağı da aynıdır; apaçık düşman olan şeytanın, insanları Allah’ın yolundan saptırmak için adeta paket program gibi hazırlayıp toplumu yönlendirdiği telkinlerdir bunlar. Ailede başlayıp yaşam boyu devam eden bu telkinler neler, kısaca göz atalım…
“Fazla Düşünmek İyi Değildir”
Cahiliye toplumlarında derin düşünmenin insana zarar vereceği yönünde yaygın bir inanış vardır. Öyle ki, insanlar birbirlerini “fazla düşünme delirirsin” sözleriyle uyarırlar. Oysa düşünmek Kuran’da yüzlerce ayetle emredilen bir ibadettir. Rabbimiz, (Bu Kur’an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi,29) ayeti gibi birçok ayette insanlara uyarılarda bulunduktan sonra, düşünenlerin temiz akıl sahipleri olduğunu ve yalnızca düşünebilenlerin öğüt alabileceklerini haber verir. Yanlış olan, insanın olumsuz düşünmesi ve gereksiz kuruntulara kapılmasıdır.
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
Ayetten inanan insanların her an yaratılmışlar üzerinde düşündüklerini ve düşündükçe Allah’ın rahmetini kaybetme konusundaki korkularının arttığını anlıyoruz. Düşünmek; insanın Allah’a yakınlaşması ve imanının artmasına sebep olur. Allah Kur’an’da –toplumdaki çarpık inanışın aksine- ancak iyiden iyiye düşünenlerin öğüt alabileceğini haber verir.
Düşünen insan, her şeyden önce dünyanın geçici bir imtihan mekânı olduğunu anlar ve ahiretteki gerçek yaşamında sonsuz mutluluğa kavuşabilmek için yaşamı boyunca sürecek bir çaba içine girer. Yalnızca Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek, içinde O’nun rahmetine ve cennetine kavuşma umudu taşır. Dünya hayatı göz açıp kapama süresi kadardır; bu nedenle nefsani tutkuların ardında koşarak vakit geçirmek büyük aldanış olacaktır.
Kur’an ahlakını yaşamayan kişiler, ölümü, kıyamet gününü, sonsuz ahireti düşünmekten kaçarlar. Bu konular açıldığında sözü değiştirirler. Herkesin bir gün ölümü tadacağını ve kendilerinin de ölüme çok yakın olduklarını akıllarına bile getirmezler. Cahiliye toplumlarında bu durum adeta kuşaktan kuşağa aktarılan bir büyü gibidir.
Bu kişilerin düşünmeme nedeniyle flulaşan görüşü, ölümle birlikte netleşecektir. Oysa insan henüz yaşarken de şuurlu bir bakış açısına sahip olabilir. Çözüm, vicdanının sesini dinlemek, bu gerçekler üzerinde samimi olarak düşünmektir. İnsan Allah’ın eşsiz yaratmasının delillerini inceler ve derin düşünürse, Rabb’imizin kudretini gereği gibi takdir edebilir:
“Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?” ( Nahl Suresi, 17)
Devam Edecek...
YORUMLAR
Düşünmek
Veriler üzerinde
Bilenen bir gerçeğin izlerinde
Düşünmek
Koca bir okyanusta düşen bir cevizi aramak
Değil koca bir kainatta
Allah'ın büyüklüğünü görmek kadar kolay bir şey
Gözlerini çevir bir gök kubbene
Nasıl yaratılmış nasıl kurulmuş
Ne bir çatlak ne yarık var
Aç o beynini sayfa sayfa
Her bir hücrene dolsun vahyin nurlu kelimesi
Değilse akıl neylesin
Kalp neylesin
Düşünmeyen akletmeyen insan
Neylersin...
Melik Haker tarafından 10/2/2010 7:31:26 AM zamanında düzenlenmiştir.