- 3563 Okunma
- 48 Yorum
- 0 Beğeni
Arılarım nerede?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yıllar önce bir pazar akşamı, benim rahmetliyle beraber tarlaya gezmeye gitmiştik. Aylardan mayıs mıydı, yoksa haziran mı hatırlamıyorum. Galiba haziran başı, mayıs sonu gibiydi. Tek hatırladığım, yeni sürülmüş pamuk tarlasında bata çıka yürümeye çalışmamdı. Pamuk tarlasını geçip, erik tarlasına gelince, erikler bütün ihtişamıyla dallarını yere eğmiş, ‘hadi bizi topla!’ diye bağırıyorlardı sanki.
Bodur bir erik ağacına yaklaşırken, gövdesindeki çatal yerindeki karaltı hemen dikkatimi çekince, rahmetliye bağırmıştım ‘o karaltı da ne?’ derken biraz daha yaklaşıp yakından bakınca, ürkek bir arı oğuluyla karşılaşmıştım. ‘Aman Yarabbi’ diye çığlık atmak üzereyken, dudaklarımı kısıp, çığlığımı yutmuştum. Zavallı arıcıklar öyle korkmuşlardı ki, annesinin kucağından zorla alınan bebek gibi birbirlerine sarılıp ısınmaya çalışıyorlar gibi gelmişti bana. Hemen oracıkta kararımı verip, o zavallı arıcıkların annesi olmak istemiştim.
Eşime ‘bu arıları buradan nasıl alabiliriz? diye sorduğumda ‘bir uğraşmadığımız arı kalmıştı, onu da al, tamam olsun! Ben arı marı alamam!’ diye kestirip atınca, iş başa düşmüştü. Zavallı arıları orada bırakamazdım. Eve dönünce doğruca marangoz olan kardeşime gidip, bana bir arı kovanı çakmasını istemiştim. Kardeşim beni kırmayıp, kapatmış olduğu atölyesini yeniden açarak bana güzel bir kovan çakmıştı. Kovanımı alıp, sabırsızlıkla sabahın olmasını beklemeye başlamıştım. Sabah ezanı okunmadan kalkıp, kovanıma biraz su serptikten sonra biraz da şeker serpip rahmetliyi de kaldırarak, birlikte tarlaya doğru yola çıkmıştık. Aslında yalnızda gidebilirdim; ama ‘bu kadın keçileri kaçırmış’ demelerinden çekinmiştim biraz.
Tarlaya gelince, benim rahmetli arılara beşyüz metre ötede beni beklemişti. Arıların kendisini sokmasından korktuğu için ‘ne halin varsa gör!’ demişti üstelik bana. Ben kovanımın ağzını açıp, erik ağacının köküne dayayarak arıları almaya çalıştım. Çok kötü yerdeydi arılar. Bir dalın ucuna konmuş olsalardı işim çok daha kolay olacaktı. Dalı kesip alırdım; ama ağacın çatalına yerleşen arılar işimi oldukça zorlaştırmışlardı. Arıları elimle kovana kürümekten başka çarem yoktu, ben de öyle yaptım. Arıların bir kısmı ağaçta kalırken, bir kısmı ürküp havaya uçmuştu. Hatırı sayılır bir kısmı da elime yüzüme, koynuma dolup her yerimi sokmuşlardı. Hatta saçlarımın içine bile girip kafa derimi dahi sokmuşlardı. Ben yine de pes etmeyip alabildiğim kadar arıyı alıp kovana koymuştum. Üzerime yapışan arıları incitmeden silkeleyerek kovanı orada bırakıp eve gelmiştim. Çünkü havada uçan arılara kıyamamıştım. Ya yollarını bulamayıp da kaybolurlarsa?
Yıkanıp temizlenip işime gittiğimde, yüzüm ve vücudum, kızamık çıkarmış çocuklar gibiydi. Ne olduğunu soran arkadaşlarıma yaptığımı anlattığımda, ‘delisin sen!’ demişlerdi bana. Ben hiç birine aldırış etmeden akşamı heyecanla beklemeye başlamıştım. Akşam eve gelince, hemen yemeğimi yapıp çocuklarımı doyurunca, doğruca tarlaya gitmiştim. Arılarımın hepsi kovana girmişti. Yavaşça kovanın kapağını kapatıp, omzuma aldığım gibi eve gelmiştim. Avlunun kenarındaki erik ağacının dibine dikkatlice terleştirmiştim kovanı. ‘Oh be! Benim de arılarım var artık’ diyerek her akşam işten çıkınca evimin işimi yapıp, balkona oturarak dantelimi elime alır, arılarımı izlerdim. Beni öyle mutlu edip huzur veriyorlardı ki, bu duygu anlatılır gibi değil, yaşamak gerekir.
Arıcıklarımın, sapsarı çiçek tozlarına belenmiş, minik bacaklarındaki çiçek özlerini kovana taşımaları çok güzeldi. Onları seyretmeye doyamıyor, adeta onlarla dinleniyordum. Bir gün işten geldiğimde, arı kovanı yerinde yoktu. Şok geçirip kuvvetli bir çığlık attığımda, rahmetli ‘kovanı çatıya çıkardım’ deyince koşarak çatıya çıkmıştım. Birde ne göreyim; zavallı arılarımı aşağıdan beton, yukarıdan güneş iyice yakmıştı. Tepemin tası atmıştı o an. Arılarıma bu işkence reva değildi. Akşam olup hepsi kovana girince tekrar eski yerine getirip koymuştum.
Bal alma mevsimi geldiğinde, arıdan anlayan birine kovanı açtırmıştım. Benim sevimli arılarım, kovanı ağzına kadar balla doldurmuşlardı. Sevginin gücü bu olsa gerek diye düşünmüştüm; ama benim rahmetli, yine yapacağını yapmış, arılarımı çatıya çıkarmıştı. O çıkarıyor, ben indiriyorum derken, onun inadı kazanmış, arılar çatıda kalmışlardı. Artık her gün onları seyredemiyordum. Ara sıra çatıya çıkıp hasret gideriyorduk sadece. Bir gün yine çatıya çıktığımda, arılarımın yerinde yeller esiyordu. Kovan bomboştu, bir tek arı kalmamıştı. Oracığa yığılmıştım. Altıma bir tuğla çekip, gecenin karanlığına kadar boş kovanın başında ağlamıştım. Sanki birçok evladını kaybeden bir anne gibi hissetmiştim kendimi. İçinde birazcık hayvan sevgisi olmayan kişilerin beni anlamasını beklemiyorum. Bu anım ve arılarım aklıma geldiğinde, hep yüreğim sızlar. Hüzünlenirim.
Emine/Manisa/22/09/2010
YORUMLAR
Ne güzel bir hâtıra.
Kutlu/YORUM Emine hanım sizi bu akıcı kaleminizden doşayı...
Arısı olanın, sarısı olur. Komşunun haberi olmadan zengin olursun...
Arı kendisine vahyedilen bir böcek...
İpek böceğinin yaptığı ipeği, arının yaptığı balı aya çıkan insanoğlu hâlâ yapamıyor...
bilerek ve hissederek yazmışsınız. bize de aynısı geçti. tebrikler...
önceden birkaç yazınızı daha okudum . pastoral atosferi çok doğal yansıtıyorsunuz. elimde çok sevdiğim bir fotoğraf var. unesco'nun yılın ğotoğrafı seçtiği bir fotoğraf. ona bir öykü yazmak istiyorum. birkaç kere denedim, ne yazık ki birikimimle doğrudan bağlantılı olmadığı için yazdıklarım yapay duruyor. size ilginç gelecek ama geçmişteki öykülerinizi okurken hep resmi size göndermeyi düşündüm. onun hakkını sizin verebileceğiniz aklımdan geçti durdu. söylemek bugüne nasipmiş ve istenen ergeç oluyormuş..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
canımsın kalemin güçlü biliyorum..arılar hakkındaki anınla arılar hakkındada bilgilenmiş olduk sevgin yetmemiş demekki keşke yerini değiştirmeseydi eşin şimdi çoğalmış oğul arılarla dolu bir çifliğin olurdu belkide..anlatım güzel konu güzel kutlarım yine böceklemiş yazın hak ettiği gibi...
Burada biraz söz etmesem kırk yıllık hem sevgime, hem bu güzel yazıya, hem yazarına, hemde mesleğime ayıp olur..Yazının şahane bir fotoğraf kadar net, güzel ve amacına uygun hazırlandığını söyleyip bu değerli kalemin hakkını teslim etmeliğim. Güne düşürenleri de ayrıca tebrik ederim.
Bilindiği gibi bütün canlılarda bir çoğalma içgüdüsü vardır. Böcekler gurubundan olan arılarda buna elbette dahildir. Arılar bu güdülerini oğul dediğimiz; kovanın eski ana arısının etrafına bir gurup işçi arıyı toplayarak kovanını terketmesi ve yeni bir yuva aramak üzere yola çıkması anlamına geliyor. Eğer yakında özellikle uygun ağaçlar varsa çokta inat etmez ve en yakındala konar. Oğul arılar sefere çıkmadan önce kursaklarını yirmidört saat yetecek kadar tıka basa balla doldururlar. Bu doyum sonucundadır ki, kasılmayı gerçekleştirip sokma işlemini gerçekleştiremezler.Yani oğul arıların sokmamaları efendiliklerinden değil, bu sefer hazırlığından kaynaklanır. Bulunduğu yerden belli süre içinde almazsanız, yazıda da görüldüğü gibi bir gün sonraya kalırsa normal hallerine döner ve sokarlar. Onun için oğul arılar bir iki saat içerisinde bulundukları yerden alınarak, hayatlarını sürdürecekleri yeni yerlerine yerleştirilir. Oğul alımında püf nokta ana arının yeni kovana biran önce yerleştirlmesidir. Diğer arılar ananın kokusunu takibederek kovanlarını bulup sürülerine kolaylıkla katılırlar. Kovana yeni petekler takılması ve bir miktar şuruplanması da oğlul alımında işi kolaylaştıran unsurlardandır. Arılar genelde müdahalae edilmese tek oğulla kalmazlar ve birkaç oğulu birkaç gün arayla vermeye devam ederler. Birinci ve ikinci oğullar bizim için idealdir.Ana memeleri kesilerek devamına engel olunmalıdır.Biz teknik arıcılıkta oğuldan çok hoşlanmaz, üreticilere bölme işlemiyle suni oğlul almayı öneririz.Bu teknik müdahalkelerin tümünde amaç genç analarla verimi biraz daha bartırmaktan ibaretttir.
Herşey bir süre bakmakla bıkarsınız ama,arıya asla..Bakın ben kırk yıldır bıkmadım ve her yıl baharı iple çekmeye devam ederim.
Çok çok teşekkürler...Yürekten kutladım.Selam,saygı...
arıbeyi
Bilmezmiyim üstadım zaten beni de bu hastalığa bulaştıran siz değilmisiniz ?.
Teknik olarak açıklamanız da uygun olmuş.Yorumum uzun olmasın diye ben açıklamadan geçmiştim.
SAYGILARIMLA.
Tebrişkler arkadaşım. Yazını okumuş, puan da vermiş fakat yorum yapamamıştım. Sevgilerimle tebrikler
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle....
Emine UYSAL (EMİNE45)
Saygımla....
Yazı dili, tekniği, kurgusu, imlası , hikayenin işlenişi her şey çok iyi.
İyi bir yazarsınız sevgili Emine
Tebrikler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sizi Fikret Bey sayesinde tanıdım ve arkadaş listeme ekledim. İnşallah vakit buldukça yazı ve şiirlerinizi takip edeceğim.
Sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimlesin...
Bir hatırayı ne de güzel öyküleştirmişsiniz. İşte iyi bir yazar olmanın en önemli unsurlarından bir tanesi de bu zaten, hayal gücü...
Tebrik ederim usta kalem.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine Abla. Bir kaç gündür sitedeyim ve seni göremeyince acaba ne oldu diye düşündüm. Adını görmek yazını okumak iyi oldu.
YILKI'nın doğru tespitleri var. O saydıkları buradaki herkesin hepizin çok ama çok sık yaptığı hatalar. Ve sen bu sitede eleştiriye gerçekten açık üç kişiden birisin. Bunu çok iyi bildiğim için saygı çerçevesindeki hiç bir eleştiriye gücenmeyeceğini biliyorum. YILKI doğru tespit etmiş ama söyleyiş uslubu biraz soğuk. Ama daha yeni. O da herkesi tanıyacak ve daha yapıcı eleştiriler yapacak. Umarım onun sonu da diğer eleştiren arkadaşlar gibi olmaz. Çünkü eleştiren insanlar lazım bize.
Kutluyorum ve 10 puan veriyorum. Hatasız olduğu için değil...Gösterdiğin büyük ilerleme ve azmin için. Ve elbetteki yazıyı beğendiğim için...
Sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Bu eleştiriler olmazsa olduğumuz yerde saymaktan başka bir şey yapamayız. İlk yazdığım yazılara dönüp bakınca; az bile eleştirmişler diyorum
Yeter ki şahsıma saldırılmasın. Birkaç arkadaş yazdıklarımla bana saldırıp beni rencide etmeye çalıştılar. Hatta yolladıkları çirkin mesajlarla beni kınadılar. Ben yazar olmak istiyorum; ama olurum, ama olamam...
Her rolü oynayan aktör gibi, her konuyu açık yüreklilikle yazmak isterim. Her yazdığımı bana sıvamaya kalkanlar oldu. Ben hep buradayım ve yoluma azimle devam edeceğim.
O tür arkadaşlara sadece acıyorum. Başka da sözüm yok. .
Sevgimle...
Emine kardeşim önce tebriklerimi sunayım, yazınızı okumaktan her zaman olduğu gibi büyük zevk aldım.
Eşinize Allah(C.C.) rahmet etsin, nur içinde yatsın.
Hayvanları ben de çok severim.Beş altı sene dört muhabbet kuşu, bir küçük cins papağan bakmıştım.
Polen allerjim olduğu için arılara biraz dikkatle yaklaşıyorum.
Yazınızı keyif alarak gece okumuştum, çok geç olduğu için yorum yazamadım, gecikme için kusura bakma, sevgilerimle.
handan akbaş tarafından 9/23/2010 10:15:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
harika bir anı, adeta nefes almadan bir solukta okudum,
kutluyorum, sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
Sevgili Emine, paylaşımın için çok teşekkür ediyorum. Keyifle okudum. Zamanı seninle birlikte yaşadım. Kutluyorum. Sevgiler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
güzel bir anı.....nefis bir anlatım......kaleme aşinayız.....keşke o arıları TOYNAKLA almaya gitseydiniz seni değilde toynağı soksalardı ne kadar güzel olurdu....saygılar kardeşim....
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygımla...
Emine Hanımcığım size her geçen gün sevgim biraz daha büyüyor. Çok güzel bir kalbiniz var dilerim Allah'tan her istediğiniz gönlünüze göre olur. Çok duygulanarak okudum, cesaretinizi ve her canlıyı çok sevişini yürekten kutladım. Sevgilerimle..
Emine UYSAL (EMİNE45)
.....hemen dikkatimi çekince,
......derken biraz daha yaklaşıp yakından bakınca,
.......Pamuk tarlasını geçip, erik tarlasına gelince, olsun!
....... Ben arı marı alamam!’ diye kestirip atınca,
.......rahmetli ‘kovanı çatıya çıkardım’ deyince
ÇEKİNCE,BATINCA,AKINCA :CA,CA... ekleri cümleyi bozmuş.
işimi oldukça zorlaştırmışlardı.=ZORLAŞTIRIYORDU
Hatırı sayılır bir kısmı da elime yüzüme, koynuma dolup her yerimi sokmuşlardı. =SOKTULAR
Arılarımın hepsi kovana girmişti.=KOVANDAYDI
çiçek özlerini =POLEN
kovanı çakmasını =KOVAN YAPMAK
Tarlaya gelince; benim rahmetli ,arılara beşyüz metre mesafede beni beklemeye başlamıştı=CÜMLE DÜŞÜKTÜ(DÜZELTTİM)
Ya yollarını bulamayıp da kaybolurlarsa?=ARICILIK BİLGİNİN OLMADIĞI BELLİ. ONLAR,YOLLARINI KAYBETMEZ.KOVANDAKİ KRALİÇE ARI OLDUĞU MÜDDETÇE HİÇ BİR YERE GİTMEZLER.
Bana kalırsa;anılarını eksik yazmışsın.
Anladığım kadarıyla "rahmetli" dediğin ölen kocan olmalı. Kovanla dama taşı gibi oynamışsınız.O,dama çıkarmış,sen se aşağıya.Bu günü birlik sürmüş sanırım.
İşte böyle yaptığınız için o arılar,içmeden leyla olmuşlar! Eski yerine alışmadan yeni yerlerini arılar hiç bir zaman benimsemezler.Eski yerlerini unutmaları için 2- 3 gün kovanın ağzı kapalı olması lazımdı.
Siz,kovandaki arıları şaşkın ördeğe döndermişsiniz.
Hem sonra.oğul veren arı,insanı pek sokmaz.Çıplak elle bile kovana aktarma yapılır.
Bu kalemin biraz eksersiz yapması lazım.
Sevgilerimle...
puanım,cesatinden dolayı 9,yoksa 7 verecektim.
Siz de Aysel Aksümer hanım gibi alınganlık yapıp da kızmayasınız.Ben hatasız dört dörtlük değilim.Acizane görüşlerimi belirttim.Öyle kızmaca darılmaca yok.Burası ilkokul da değil,bizler de ilk okul talebeleri de değiliz.Birbirimize karşı hoşgörülü olacağız.Değil mi?
YILKI tarafından 9/23/2010 3:14:17 AM zamanında düzenlenmiştir.
YILKI tarafından 9/23/2010 3:15:46 AM zamanında düzenlenmiştir.
YILKI tarafından 9/23/2010 3:34:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Eda Hanım; adımı kullanarak algınlık sıfatı içine dahil edilmemden inanın hiç hoşlanmadım. Mart ayından bu yana sitedeyim. Eleştiriye çok açık bir kişiyim ve pek çok arkadaşımın olumlu eleştirisini teşekkür ederim diyerek aldım kabul ettim. Hatam var ise de düzelttim.
Fakat ısrarla söylüyorum eleştiri yapan kişinin kendisinin de dört dörtlük yazı yazması gerekir. Yani sıfır hata ile çalışsın ki karşıdaki kişi bu eleştiriyi kabul etsin. Ama kişi kendi yazısına gerekli özeni göstermiyorsa başkasının yazısı üzerinde bu şekilde oynamamalı..
Böyle yaparak edebiyat adına katkı sağlayacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz derim..
Ben de dil bilgisi kurallarını çok iyi bilirim görevim gereği.. Bakın altını çiziyorum ben ne bir şairim ne de bir yazar..Bu konuda iddiam olamaz. Amatör bir ruhla çok iyi bildiğim imla kurallarını kullanarak kendimi öykü dalında geliştirmeye çalışıyorum.
Beni öykü yazımı konusunda uyaranlar oldu. İyi ki uyardılar bugün daha kendimden emin bir şekilde yazıyorum. Dediler ki mesela bir eylemi yazarken mimikleriyle ifade et. Ya da heyecanlandı yerine yüzü kıpkırmızı oldu gibi.
Ben bu konudaki eleştirilerin hepsini dikkate aldım. Ama bana dil bilgisi kuralları konusunda eleştiri yapma hakkını size vermiyorum.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Saygımla...
YILKI
BAZI ARKADAŞLARIN HIRÇINLIĞINI ANLAMIŞ DEĞİLİM.DOST YÜZE SÖYLER AMA ACI SÖYLER DİYE BİR ATASÖZÜ VAR YA.BUNA KATILMAMAK ELDE DEĞİL.ELEŞTİRELERİ DE KABUL ETMEKDE FAYDA VAR.YOKSA DEĞİRMEN TAŞI GİBİ KENDİ EKSENİMİZ ETRAFINDA DÖNERİZ.
SELAMLAR EFENDİM...
Okumak bu kadar zevk verirken, bizzat yaşamak başka bir tat olmalı.Ama cesaretinizi ben gösteremezdim sanırım.Şefkatli yüreğiniz her geçen gün bende hayranlık uyandırıyor.Daha itinalı yaklaşacağım bundan sonra tüm hayvanlara.Saygı ve sevgim her daim.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
Emine Hanım öncelikle eşinize rahmet diliyorum.
Arılardan anlamayan birinin arılara soğuk davranması gayet normal,kınamamak lazım.
Gelelim sizin ilginize.Anne şefkati orada da göstermiş kendini.
Evet arı sevgisi bir başka sevdaki iflah olmaz bir aşk gibi.
Bir bulaştınızmı ömür boyu vazgeçemezsiniz bu sevdadan.
Onları seyrettikçe dinlenirsiniz, yorgunluğunuz ve bütün stresiniz kaybolur gider.
Arıcılık uzmanı olarak biraz da teknik bilgi vereyim.
Oğul arısı sakin olduğundan o akşam alabilseydiniz belkide hiç sokmazdılar.
Gece dışarda kaldıklarından ve de sabah çok erken henüz çalışmaya başlamadıklarından kızgınlıklarını sizden çıkarmışlar.Ama sokan arılarda ölürler hemen.
Eve getirmek için akşamı beklemeniz arıların yaşamına uygun bir davranış.Arılar kovan,güneş ve nektar aldığı bitki üçgenin de bir açı oluşturarak kendine bir rota çizer ,5 km.saha içinde dolaşıp sabah çıktıkları yere dönerler.Onun için yakın mesafede arıların yerini değiştirmek yaşlı tarlacı arıların eski yerlerine gidip heder olması demektir ki yapılmaması gerekir.
Artık size de bulaşmış arıcılık hastalığı,Bunun tedavisi de yok.Şehirde de arı beslemek zor. Koyabileceğiniz uygun yer bulursanız haber verin size bir kovan arı hediye edeyim.Hem de en sakin ırkından.Akşam eve dönünce maskesiz açıp oynayın onlarla.Günün yorgunluğu biter hemen orada.
Arılarımıza verdiğiniz değer için bir arıcı olarakta teşekkür ve takdirlerimi bırakıyorum sayfanıza.
Tebrikler çok güzel bir anı yazısıydı ayrıca.
SAYGILARIMLA.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Saygımla...
inanki tam bir çılgınsın hemde yüreği kocaman sevgiyle dolu tatlı bir çılgın ama arılarının kovanı terketmesine senden ayrılmasına üzüldüm tabi bu rahmetlinin inadından o sıcakta yaşayamaz arılar bu bir gerçek canımsın usta kalemin hep yazsın bizlerde okuyalım çok öptüm sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
hayvan sevgisini bilmeyen insanlarıda sevemez
güzel bir anıydı kaleme alınan
kutlarım arkadaşımı
saygılarımla
su_misali tarafından 9/23/2010 12:30:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Güzel bir anıydı bence sadece kafama takılan son finalde bir cümle...
" İçinde birazcık sevgi olmayan kişilerin beni anlamasını beklemiyorum "
yazıyla ilgisi olmayan gereksiz bir cümle
yazar değilim ama bence anıyla hiç ilgisi yok dost acı söyler...
..............saygımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
İçinde hayvan sevgisi olmayan insanların beni anlamasını beklemiyorum anlamındaydı. Sokağa çıktığınızda sizde mutlaka görüyorsunuzdur. Bir sürü süs köpeği sokaklarda sahipsiz dolaşıyorlar.
İnsanlar onları önce alıyor, sonra bıkınca sokağa salıyorlar. O köpekleri görünce içim sızlar. O hayvancıklar ne sokağa uyum sağlayabilir, ne barınma evlerine, işte sevgisiz insanlar diye bahsettiğim toplum bunlar.
Bu tip insanlar benim arılar için ağladığımı nasıl anlayacaklar.
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygımla...
lazuşağı
haklısınız bazı insanlar hayvanları sevmezler
bazı insanlarda sevdiklerini zannederler
amacım hata bulmak değildi sadece anının içinde yanlız duran bir cümle gibi geldi bana
demekki bir kelime bir cümlenin kaderiyle oynayabiliyor anlamını değiştirebiliyor.
Size başarılar
Başarılı yazarları okumak zevkli oluyor
.........................selametle
nefes almadan okudum biraz ürkek biraz heyecanlı....
güzeldi...
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...