Yalnız Otlar Korosu
Ne demek istediğini anlayabilseydim keşke. Sözlerinden çıkardığım anlam çoğullaşmasaydı ve birbiriyle çelişmeseydi, bu kadar çelimsizleşmezdi belki yüreğim. Gözlerini anlayabilseydim keşke. Bakışlarının dili, hiç değilse birkaç kelimesini bildiğim bir lisana benzeseydi de çözebilseydim gerisini. İlk kez duyduğum ve benzerine rastlamadığım, hafızamı yokladığımda bir mekanı, hatırayı, insanı ya da yöreyi hatırlatmayan bir kokuyu birine tarif etmeye çalışmak gibi bir şey seni anlamak. Nasıl anlatılırsın ki bir koku olsan... Külün olur da ateşin kokusu olur mu?.. Okyanuslardan esen rüzgarın sırtına bineni saymazsak suyun kokusu olur mu?.. Huyun kokusu olur mu biriciğim?.. Duygunun peki?.. Sözünü, özünü, gözünü çözemediğim yâr; seni bilmem ama benim duygumun bir kokusu var ki...
Ardından biri geldiğini hissettiğinde korkudan kalbini gümletecek kadar ıssız ve metruk bir köy yolunda yürümüşsündür sen de; değil mi? Ve mevsim yazdır. Ter içindesindir ve hava karardı kararacaktır. Arı sesleri duyarsın, vızıltıları kulağını parçalar da geçer. Havasızlıktan boğulurcasına; ten dere, dere tepe koşar koşarsın. İki yanında boyun kadar sazlar vardır, kördüğüm olmuş azgın otlar vardır akşam güneşinden terli. Koşarken elin takılır birden de çizer geçer derini, kanarsın, umursamaz koşarsın. Güvenli bir yere, tanıdığın bildiğin birine ulaşmak için koşar, koşar , koşarsın. Bir koku alır burnun. Yol kenarında, kendi hallerine bırakılmış, bakımsız, eğitilmemiş, halden anlamayan, açlıktan susuzluktan, ilgisizlikten canavarlaşmış, aralarına dalsan seni yutuverecek olan otlardan salınan o kokudur yalayıp geçen. Yalnız otlar kokusu. Öyle kokuyor işte duygularım benim. Sesleri de var o otların. Rüzgar esince hışırdarlar ama öyle bildiğin kentli yaprak hışırdamasına benzemez onların bestesi. Vahşi bir ses. Vicdanın ya da ihanetin sesi gibi huzursuzluk verici. Sözsüz yalnızlık aryaları söyleyen sopranolar, altolar gibi. Masallardaki perili evlerin pencerelerinden içeri yayılıp da ürküten o uğultu gibi. Yalnız otlar korosu.
Ne demek istediğini anlayabilseydim keşke. Kokunu tanıyabilseydim ve kokun; hafızamdaki herhangi bir odaya sinmiş herhangi bir kokuyu hatırlatabilseydi bana. Gider gider kapanırdım o odaya ve çoğullaştıkça çoğullaşan... Çeliştikçe çelimsizleşen yüreğimle kapanabilirdim kokuna. Sarılıp yatabilirdim belki. Oturmuş bunları yazıyor olmazdım o vakit. Derin bir uykuya dalmış olurdum ve rüyamda yalnız otlar kokan bir yolda, yalnız otlar korosundan biri gibi şarkı söylemekten bile keyif alabilirdim o vakit. Çığlık çığlığa.
JD
YORUMLAR
Kurgu, birinci ve üçüncü bölümleri aynı cümle ile başlatarak tamamlanıyor. Ve düşüncelerin silsilesinde yazarın yetkin bir şekilde dili kullanımı, cümlelerin duygu ve düşünceleri olabildiğince gerçekçi ve yalın yansıtması, ses uyumlarının bilinçli olarak peşi sıra kullanılması ile birlikte gerekli görüldüğü üzere düzenli bir karmaşa kaleme alınmış durumda. Bu karmaşa aslında kurgunun ta kendisi. Öfkeli, kızgın, yer yer sitem, isyan dolu söylemler ve duygu seli neticesinde hafif bir trans hali yazısı izlenimi veren oldukça iyi bir çalışma.
‘anlayabilseydim’, ‘çoğullaşmasaydı’, ‘çelişmeseydi’, ‘çelimsizleşmezdi’ kullanımları; ‘keşke’ gibi dilek belirtmelerde ve ‘belki’ gibi olabilirlikleri dile getirme de yardımcı olan kelimelerin seçimi girişe çok şey katıyor. Özellikle girişe… Hemen devamında benzer kelimelerin tercihi, anlatımı güçlendiriyor. Okur üzerinde ‘merak unsuru’nu tetikleyen en önemli araç olup çıkıyor.
‘suyun kokusu’, ‘huyun kokusu’ ve hatta ‘duygunun’ ile yakaladığı ses ahengi. ‘sözünü’, ‘özünü’ ve ‘gözünü’ kullanımları.
‘…ulaşmak için koşar, koşar, koşarsın.’ tekrarları…
‘…kanarsın, umursamaz koşarsın.’ uyağı.
‘… Vahşi bir ses. Vicdanın ya da ihanetin sesi gibi huzursuzluk verici. Sözsüz yalnızlık aryaları söyleyen sopranolar, altolar gibi. Masallardaki perili evlerin pencerelerinden içeri yayılıp da ürküten o uğultu gibi.’ Çeşitlemesi… Benzetmeler, oldukça iyi bir örnek.
Deyip uzatabiliriz belki de olumlu düşünceleri. Mümkün. İçerik olarak bir yazarın çelişkilerini, düşüncelerini, yaşadıklarını ve bu yaşantılar sonrasında iç dünyada kopan fırtınanın dile getirilişi çok sağlam altyapılara sahip bir kaleme işarettir.
‘?’ işaretinden sonra kullanılan ‘..’ doğru bir kullanım mı hala düşünmekteyim.
Ve ayrıca birkaç yerde gözüme ilişen okunuşu ve akıcılığı daha da olumlu yönde etkileyebilecek kelime tercihleri ve dizilimleri konusunda yazarı biraz daha düşünmeye davet edebilirim.
‘…hafızamı yokladığımda bir mekanı, hatırayı, insanı ya da yöreyi hatırlatmayan bir kokuyu…’ – ‘tümcesinde geçen belirtili nesnelerin birbiri arasındaki ses uyumlarına biraz dikkat etmek gerekir mi?’ gibi bir düşünce peyda oldu bende. ‘mekan’, ‘hatıra’, ‘insan’ ve ‘yöre’ kelimelerinin peşi sıra okununca daha etkin şekilde yazının okunuş ahengine uyum sağlayabilecek kullanımı mevcut mu? Bilmiyorum, ama düşünüyorum.
Sevgili Jale Demirdöğen, genel olarak başarılı bulduğum bu ikilemlerle dolu (yazının karakteri dolayısıyla gereken ikilemlerden bahsediyorum) yazınızı tebrik ederim…