- 1845 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
Sağu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yıllar...
Emdikçe özlemleri tası tarağı topladık, yola koyulduk. Ürküten seferlere düş koyduk. Anılar ısıttıkça ağrıları, sadaklarda zehirli oklar gani oldu. Miadı dolmayan kavram ah...
Çocukluğun sarp geçitlerinde, dolanan gölgelere tutsakken yüreklerimiz, simsarların elinde slogan geçmişimiz.
Şimdi,en çok ağrıyan yanımızla haşir neşir günümüz.
Seni sarıp sarmalamışlar iki metrelik kundağa, çatlaklarından boy veren ışıklara aldırmadan öylece uyuyordun... Öylece dalmıştın.
Ve ben seni ilk defa görmüş gibi, ilk defa tenine dokunmuş gibi, ilk defa yeşilinde kaybolmuş gibi hayretler içinde baktım. Yoo, yooo bakakaldım öylesi öylesine ağrılı...
Dokunmalımıydı efkâr demli tenine?
Akları kederine eş saçlarını okşamalımıydı?
Nasırlı ellerini yüreğime dayayıp ağlamalımıydı sağucu sedam?
Ne yapmalıydım bu deprem uyanışında?
Sararmış tenine kondurduğum buseleri hisseder miydin?
Ya ya yeşil gözlerin ah… Hâlâ açık hâlâ bana bakarken biri, ellerimle gömmeli miydim ışığını zifire?
Ne yapmalıydım?
Yıllarımın sahibi, varlığımın müsebbibi yatarken yerde ne yapmalıydım?
Hani kızların ilk aşkı babalarıymış derler ya benimkide o cinsten. Gördüğüm en güzel gözlerin sahibi duyduğum en buğulu ses ona aitti, en heybetli, en yakışıklı, en sevecen, en koruyucu ve en kederli benim babamdı...
Şimdi övgülerimin yegânesi sırt üstü yatıyordu. Hareketsiz, bitap, yorgun, sessiz ,sedasız.
Ve ben!
Gözlerime sığdıramadığım; gönlümde okyanuslar büyüttüğüm adama son kez bakıyor olmalıydım... Ne yapılırdı son defa ne yapılmalıydı?
Zılgıt sesleri beynimi tırmalarken saçlarına dokundum usulca rüzgârların kavgasına şahitliğim o zamandan kalma...
Tenine dokunmak ürkütürken benliğimi ömrümün en yavan sofasının açlığında iki büklümdüm şimdi... Aysbergden giysi giymişti teni... Buzul yamaçlarında bedeninin ellerine takıldı gözlerim elleri nasırlı, elleri bitkin, iyi yanda koparılmış iki daldı sanki. Usulca yüreğime bastırdım düştükçe iki yanına yeniden sarılıyorum ellerine ve yeniden yüreğime sokuyorum... Kızılca kıyamet bu olmalıydı. Gözleri sesleniyordu bana yeşil yeşil..."hazalım canımın içi dökme nemini" ...
Dili alınmıştı sözcüklerin. Gözlerim yokluğun intihar boşluğuna asılı kalmıştı adeta. Kızıl bir acı çöreklenmişti bu ebedi yokluğa, artık bu ıssız çölün içinde dikenler büyütecektim.
Zihnimden yeşil gözlerinin anıları geçiyordu, dünden kalma hatırla. Kendime ’ölüm de var’ diyordum. Ölüm bize de var. Yine de dilim varmıyordu ayrılığa ölümü şahit tutmaya...
Dudağıma mühürlediğim adı eski bir alışkanlık olacaktı. Eski bir yaprak olacaktı, eski bir resimde gülümseyecekti artık. Bir gözü açık, ölüm bakıyordu babam. Solgun gözbebeklerinde yarım kalmış hayallerini gördükçe, öfke çiçekleri açıyordum bu yaman uçurum diplerinde.
Kıymık batımı olacaktı yüreğimizde bir ömür. Bu kurşunu hiçbir hekim çıkaramazdı hüznümüzden.
Ah. Biliyordum artık baharlar büyümeyecek, kışların buzu çözülmeyecek. Ölüm, gözleri aralı, donuk bakmaktı bir çıkın içinde.
Ölüm ayrılığı ağırlamaktı ölünceye dek. Dile vasfolunması mümkün değilken ve sönerken gözlerinde abı hayat.
Ölüm ayrılıktı evvelden.
Ölüm hicrana gömülmekti ezelden.
Ölüm ebedi kor olmaktı yaşarken.
Anladım.
Hazal Karadağ
YORUMLAR
Beni etkileyen bir yazıydı. Hatta yazıdan öteydi. Bazen kelimeler bulundukları satırdan başlarını kaldırıp birer surete dönüşürler ya da bir mekan bir koku bir renk. Öyleydi.
"
Ölüm ebedi kor olmaktı yaşarken.
Anladım.
"
Kül olmaktan yeğdir kor olmak. Hep taze tutmak ateşi. Ki ölüm ya da doğum farketmez birinin hayatımızdaw hiç yer edinememiş olmasıdır en kötüsü.
O şaslı bir baba...
Sevgimle.
Hazal Karadağ
Gök/yüzlüm yazını okuyunca bu ünlü söz geldi aklıma ve yamak istedim...
Yanımda yürüdüğünü bilmek çok güzel...
sevgimle.
Bunu daha evvel yapmalıydın ya da yapıyordun ama ben farkedemedim.Yalnızca şiir mi sende düzyazı namına öyle bir umman varki,boğazıma rücu etmiş onlarca düğümle boğuşuyorum şu an.Eller demişsin,defalarca başka başka kavramlara yaslayıp eller...Benim ellerim tutmadı ablacım bu hissettirdiklerini yazmaya,dilim dimağım kurudu,gözlerim desen yaş dökmeye ölümü yakınen göreli beri buna meyilli...Bedenen tutsak ettin şu satırlara da ya şu zihnim. Nasıl bir akış,nasıl müstesna bir içtenlik,içselliktirki beni benden etti. Babana yani özlemine yazdığın çok olurdu ve her biri bir inci kadar parıltılı gözyaşlarınla bezeli olduğunu özellikle belirtirdi ama bu,bu satırların bile suskuyla bilendiği mükemmel yazı...İnan bu senden okuduğum en güzeliydi.Bir kıyasa tutmak istemiyorum ama elimde değil bu çok başkaydı,çok.Tekrar tekrar okuyacağım kesinlikle.
Yıllar demişsin...Evet bir bir dizginleri devredip yitip gidiyorlar ama giderken o hızla birşeyleri soğutur diyoruz de senin özlemin nasıl böyle sıcacık,hala taptaze,bilemedim...Ama eminim ki özlem kaynağını sevgiden alıyor,ve sevgi hala atan bir kalpte en müstesna nara olarak kalıyor.Bu yüzden yıllarda,aşılacak,aşılmış yollarda soğutmaz o özlemi...
Hep varol,mükemmeldi..
Hazal Karadağ
Sen ki başını çıkarmıyor musun kristaller altından
o vakit çözümlediğin her satırda güneşi görüyorum seninle.
Tanıdığım muhlis insan iyi ki varsın.iyi ki...sevgimle hep.
geç kalmışlığımı bir tebrik yazımla bağışlarmısınız.......güne düşmeye çok yakışmış yazınız tebrikler
Hazal Karadağ
Dokunmalımıydı = MIYDI ayrı olacak
okşamalımıydı= MIYDI ayrı olacak
Kıymık batımı olacaktı yüreğimizde bir ömür.
Ölüm, gözleri aralı, donuk bakmaktı bir çıkın içinde.
Ölüm ayrılığı ağırlamaktı ölünceye dek
Bu cümlelerde anlam kayması var.
Kısa cümleler,metni güzelleştirmiş ama gereksiz yere ... (üç noktayı) kullanmışsınız,zaman zaman.
Yine de güne gelen yazı ve yazarını kutlarım.
Sevgilerimle...
YILKI tarafından 9/23/2010 3:26:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hazal Karadağ
sizinle aynı şeyleri okurken hissettim.
keşke çok güzel bir yazı diyebilseydim. Acıyla yüklenmiş bunca yaşanmışlıklara sandık olan bu yazıya elbetteki bir yapıt olarak bakamam. Ben bakmasamda çok güzel anlatılmış çok hazin bir yazı
Yürek sesiniz varolsun demek istiyorum.
sevgilerimle
Hazal Karadağ
Ölüm... En sevdiğinin en güvendiğinin sonsuzluğa yolculuğu
İçli hatıralar, bir kaç fotoğraf ve adı yazılan soğuk bir taş kalır geriye.
ve bilirim ki gideni anmazsan , unutursan, asıl o zaman ölürler
21 yıl ve her gün , bir gün bile hatırlamadan geçirmediğim binlerce gün.
yaşatmak için...
sonsuzlukta yok olmaması için...
özlediğim için...hala kokusu burnumda babamın..
İyi ki varsın Hazalcım.
BANU ULUDAĞ tarafından 9/23/2010 12:55:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hazal Karadağ
Srnde iyi ki varsın meleğim...sevgimle hep.