MEGALOMAN RÜSTEM!
Rüstem’in çocukluğu sıkıntılar içinde geçti. Yitildi kakıldı sağa sola. Arkadaş çevresi tarafından sürekli horlandı. Kimse ona söz hakkı vermedi.
“Sen bilmezsin, sen ne anlarsın? Sözleri ona iğne gibi batıyor, inceden inceye sızı veriyordu yüreğinin derinliklerinde. Uzun yıllar içindeki bu sosyal boşluğu dolduramadı. Hep yalnız kaldı.Karanlık köşelerde için için ağladı.Arkadaşlarına,çevresine kin beslemeye başladı.Beslediği bu kin,ona çılgınlık derecesinde absürt işler yapmaya zorluyordu sanki.
“Bir makineli tüfeğim olsa okuldaki bütün çocukların leşini sererim” diye düşünmekten kendisini alıkoyamıyordu.
Yoksul bir ailenin çocuğuydu. Liseyi zar zor bitirdi. Babası, gündelik işlerinde ekmek parası için didinirken, anası da zenginlerin evlerine gidip hizmetçilik; kapı,pencere,cam siliyordu.
İlk gençlik döneminde lise ikinci sınıfında aşık oldu .Aşkını günlerce sakladı.Söyleyemedi.Yazdığı mektupları veremedi.Sonunda aşkını başkası alınca;yaşama küstü.İçine kapandı.Dış dünya ile ilgisini tamamen kopardı.
Liseyi bitirdikten sonra askere gitti. Asker dönüşü girdiği imtihanda(o zamanlar öyleydi) polisliği kazandı. Çok geçmeden çakı gibi bir polis oldu.Verilen görevleri aynen uyguladı.Hırsızın ensesine yapıştı.Soysuzun paçasından kavradı.Haksızı korudu;onun yanında oldu.Verilen rüşvetleri geri tepti.Aç kaldı susuz kaldı;bakkala borcundan dolayı yolunu değiştirdi ama haram paraya tenezzül etmedi.
Karısından başka uçkura el uzatmadı.Bazı arkadaşlarının yaptığı gibi karakola düşen orospularla anlaşıp dışarıda egosunu tatmin yolunu tercih etmedi.Varsa yoksa onun helallısı karısı Ayşe’ydi.
Bütün bu dürüstlükler, belli bir zaman sonra ters tepmeye başladı.Arkadaşları tarafından dışlandı;okul yıllarında olduğu gibi. Fazla dürüstlünden dolayı sürekli sürgüne gönderildi ya da geri hizmetlerde devre dışı bırakıldı.
Rüstem,iç dünyasında kendisiyle ne kadar barışık olmaya çalışsa da şeytana uydu bir gün.
Namuslu Rüstem olmaktan vaz geçti.O da çarkın hoyrat dişlileriyle aynı amaç doğrultusunda halkı ezmeye ve onlardan yararlanmaya çalıştı.
İçinde çocukluğundan beri olan terk edilmişlik duygusunun acısını almaya, çok geçmeden bu yaltaklığı ile sürekli terfi etmeye başladı.Amirlerinin karşısında melek,astlarının karşısında ise Azrail kesildi.
Sinirsel depresyonlara girdi.Yapılan teşhiste: “megaloman” dendi.Arkadaşları arasında Megaloman Rüstem ile çağrılmaya başlandı.Uzun burnu ile ilginç bir tiplemeydi adeta.Gözlerini burnunun ucuna doğru sağa sola çevirdikçe alay konusu olup, arkadaşları kıs kıs gülüyorlardı ona.
Bu hastalığı gittikçe arttı. Fazla çalışamadı.Askerliğini de borçlanıp hemen emekli oldu.
Emekliliğinde eve kapandığı için otuz yıllık eşiyle arası açıldı. Eşi, dayanamayıp boşanma davası açtı.Elinde ne var ne yok hepsini aldı.
Rüstem,tek gözlü bir gece konduğa kiraya çıkıp kendini edebiyata verdi.Sürekli okumaya başladı.Bu arada kısa kısa öyküler ve şiirler yazmayı denedi.Başardı da.Bir dergiden editörlük teklifi aldı.Görevine sıkı sıkıya sarıldı.
Dergiye gelen bütün yazıları acımasızca irdeledi.Yazanları yerden yere vurdu.Bunun bu agresifliği kendisine pahalıya patladı. İşten atıldı.
Şimdi Megolaman Rüstem, tek gözlü barakasında kendi yazdığı şiirlerini bağıra bağıra okuyup deşarj olmaktadır...
YORUMLAR
Her insan iyi doğar. Sonrası...yaşananlarla gelşir, olgunlaşır. Okunası bir öyküydü, kutluyorum. Yazmayı seven ama yazım kuralları konusunda çok donanımlı olmayan biriyim. Ama, nedense, bu öyküdeki bazı yazım hatalarının bilinerek yapıldığına dair bir duygu oluştu içimde...:-) Yanılgı payım açık kalmak üzere, düşüncem bu. Sevgiler, saygılar.
böyle bir yazıyı eleştirmek bile yersiz buna yazı bile denmez. karalama belki olabilir ne imla var ne doğru sözcük var. siz sağa sola saldırana kadar gidin bir edebiyat öğretmeninden ders alın ve bu kadar seviyesiz olmayın başkalarının hatalarını arayana kadar kendi hatalarını düzelt önce sizin yazınız büyük bir ihtimalle site editörlerinin gözünden kaçmış yoksa burası edebiyat sitesi böyle bir yazıya müsaade etmezler siz herhalde dışarıdaki sıradan forum siteleri ile karıştırdınız. silkelen ve kendine gel anlarsın nerede olduğunu ayrıca biz her yere kitap bağışında bulunuyoruz isterseniz size de edebiyatla ilgili kitap bağışında bulunuruz.
YILKI
Ne iyi ettiniz de geldiniz.Şekerime insülin gibi yaradınız.
Sevgilerimle...
lacivertiğnedenlik
hiç saygı flanda duymuyorum yapıcı eleştiriden uzak hoşgörüsüz kişilere
Onlar eleştirmişler karşılıklı teşekkür etmişler bu arada dimi.
lacivertiğnedenlik
Sevgili Yılkı, sakın bu kendi kendine şiir okuyan Rüstem bizim bir daha ki edebiyat etkinliğimize falan gelmesin gecemizi mahveder. Eline mikrofonu aldımı bırakmazsa kimseye şiir okumak için zaman kalmaz:))
Şaka bir yana, aramıza hoş geldin ve güzel bir yazıyla geldin. Kutlarım...
Sevgili arkadaşım ben kesinlikle aşağıda yaptığım düzeltmeleri alenen yazmayı tasvip etmiyorum ama maalesef mecbur kaldığım zaman bu yolu kullanmak zorunda kalıyorum.
Yazımı ilk kez okumuşsunuz çok teşekkür ederim. Buradaki usul" varsa bir hata mesaj kutusundan bildirmektir". Gözden kaçan bir şey olursa ben arkadaşlarımı bu şekilde uyarıyorum. Ya da benim olmuşsa onlar bana bir mesaj gönderip klavye hatası olmuş sanırım şöyle yazmışsınız diyorlar nezaketen..
Ben istenirse insanların yazısında yüzlerce hata bulunabileceğini aşağıda size kanıtlamak istedim. Sizin de yazınız çok güzel anlam olarak verdiği mesaj olarak ama o kadar çok hatalı yazmışsınız ki.. Üstelik bana söylediğiniz devrik cümle olayını siz de çok kullanmışsınız. Ayrıca bütün fiillerin sonunu yaptı, gitti, geldi olarak yazdığınız için bütün akıcılığı gitmiş yazınızın.
Üzgünüm ama ben de notunuzu kırıyor ve 8 veriyorum hatta benim daha da az vermem lazım ama ben sizin kadar kırıcı değilim.
Ben eleştiriye açığım fakat böyle bir eleştiriye kesinlikle değilim. Kusur bulmaksa amaç buyurun bunlar da sizin kusurlarınız. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Altını çizerek söylüyorum 24 yıl yazışmalarla ilgili çalıştım ve şu anda yaptığım gibi herkesin yazısını düzelttim. Ama deşifre ederek değildi bu.. Sitede de bu ikinci oluyor.. Genelde hiçkimseye hatasını yüzüne vurmam usulünce bildiririm.
Gelelim sizin hatalarınıza;
- Yitildi kakıldı sağa sola.
Sağa sola itildi kakıldı. deseydiniz daha düzgün bir cümle olabilirdi. Devrik bir cümle olmuş bence.. Bir de yitilmek değil itilmek kakılmaktır diye biliyorum bu sözü..
İkinci paragrafta tırnak işaretinin başlangıcı var fakat sonunu koymamışsınız. Unutmuşsunuz sanırım. Nerede bitiyor anlamadım. Sanırım ;
“Sen bilmezsin, sen ne anlarsın? Soru işaretinden sonra tırnak olacak. “Sen bilmezsin, sen ne anlarsın? "
- Anası da zenginlerin evlerine gidip hizmetçilik; kapı,pencere,cam siliyordu.
Yukarıdaki cümlenizde anası da zenginlerin evlerine gidip hizmetçilik yapıyordu olarak düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum. Zaten hizmetçilik kavramının içine kapı, pencere ve cam silmek girer. Ya da bu ifadeyi parantez içine alabilirdiniz. Herkes hizmetçilik deyince kapsamı alanına neler girer bilir..
6 ncı paragrafta aç kaldı susuz kaldı ifadesi yerine aç ve susuz kaldı diyerek iki kez kaldı kelimesini kullanmayabilirdiniz.
- Fazla dürüstlünden dolayı sürekli sürgüne gönderildi ya da geri hizmetlerde devre dışı bırakıldı.
(Yukarıdaki cümlede imla hatası yapmışsınız dürüstlüğünden olacaktı dürüstlünden yazmışsınız.
Namuslu Rüstem olmaktan vaz geçti. (vazgeçmek birleşik yazılır)
Rüstem,tek gözlü bir gece konduğa
Yukarıdaki cümlenizde gecekondu kelimesini yanlış yazmışsınız. Ayrıca gece konduğa değil gecekonduya olacaktı..
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Rüstem’in çocukluğu sıkıntılar içinde geçti. Yitildi kakıldı sağa sola. Arkadaş çevresi tarafından sürekli horlandı. Kimse ona söz hakkı vermedi.
“Sen bilmezsin, sen ne anlarsın? Sözleri ona iğne gibi batıyor, inceden inceye sızı veriyordu yüreğinin derinliklerinde. Uzun yıllar içindeki bu sosyal boşluğu dolduramadı. Hep yalnız kaldı.Karanlık köşelerde için için ağladı.Arkadaşlarına,çevresine kin beslemeye başladı.Beslediği bu kin,ona çılgınlık derecesinde absürt işler yapmaya zorluyordu sanki.
“Bir makineli tüfeğim olsa okuldaki bütün çocukların leşini sererim” diye düşünmekten kendisini alıkoyamıyordu.
Yoksul bir ailenin çocuğuydu. Liseyi zar zor bitirdi. Babası, gündelik işlerinde ekmek parası için didinirken, anası da zenginlerin evlerine gidip hizmetçilik; kapı,pencere,cam siliyordu.
İlk gençlik döneminde lise ikinci sınıfında aşık oldu .Aşkını günlerce sakladı.Söyleyemedi.Yazdığı mektupları veremedi.Sonunda aşkını başkası alınca;yaşama küstü.İçine kapandı.Dış dünya ile ilgisini tamamen kopardı.
Liseyi bitirdikten sonra askere gitti. Asker dönüşü girdiği imtihanda(o zamanlar öyleydi) polisliği kazandı. Çok geçmeden çakı gibi bir polis oldu.Verilen görevleri aynen uyguladı.Hırsızın ensesine yapıştı.Soysuzun paçasından kavradı.Haksızı korudu;onun yanında oldu.Verilen rüşvetleri geri tepti.Aç kaldı susuz kaldı;bakkala borcundan dolayı yolunu değiştirdi ama haram paraya tenezzül etmedi.
Karısından başka uçkura el uzatmadı.Bazı arkadaşlarının yaptığı gibi karakola düşen orospularla anlaşıp dışarıda egosunu tatmin yolunu tercih etmedi.Varsa yoksa onun helallısı karısı Ayşe’ydi.
Bütün bu dürüstlükler, belli bir zaman sonra ters tepmeye başladı.Arkadaşları tarafından dışlandı;okul yıllarında olduğu gibi. Fazla dürüstlünden dolayı sürekli sürgüne gönderildi ya da geri hizmetlerde devre dışı bırakıldı.
Rüstem,iç dünyasında kendisiyle ne kadar barışık olmaya çalışsa da şeytana uydu bir gün.
Namuslu Rüstem olmaktan vaz geçti.O da çarkın hoyrat dişlileriyle aynı amaç doğrultusunda halkı ezmeye ve onlardan yararlanmaya çalıştı.
İçinde çocukluğundan beri olan terk edilmişlik duygusunun acısını almaya, çok geçmeden bu yaltaklığı ile sürekli terfi etmeye başladı.Amirlerinin karşısında melek,astlarının karşısında ise Azrail kesildi.
Sinirsel depresyonlara girdi.Yapılan teşhiste: “megaloman” dendi.Arkadaşları arasında Megaloman Rüstem ile çağrılmaya başlandı.Uzun burnu ile ilginç bir tiplemeydi adeta.Gözlerini burnunun ucuna doğru sağa sola çevirdikçe alay konusu olup, arkadaşları kıs kıs gülüyorlardı ona.
Bu hastalığı gittikçe arttı. Fazla çalışamadı.Askerliğini de borçlanıp hemen emekli oldu.
Emekliliğinde eve kapandığı için otuz yıllık eşiyle arası açıldı. Eşi, dayanamayıp boşanma davası açtı.Elinde ne var ne yok hepsini aldı.
Rüstem,tek gözlü bir gece konduğa kiraya çıkıp kendini edebiyata verdi.Sürekli okumaya başladı.Bu arada kısa kısa öyküler ve şiirler yazmayı denedi.Başardı da.Bir dergiden editörlük teklifi aldı.Görevine sıkı sıkıya sarıldı.
Dergiye gelen bütün yazıları acımasızca irdeledi.Yazanları yerden yere vurdu.Bunun bu agresifliği kendisine pahalıya patladı. İşten atıldı.
Şimdi Megolaman Rüstem, tek gözlü barakasında kendi yazdığı şiirlerini bağıra bağıra okuyup deşarj olmaktadır...
YILKI
Sevgilerimle...
Yazıyı bitirdikten sonra açıkçası nasıl bir yorum yapmam gerektiği hakkında biraz düşündüm. Öykünüz sanki bana uzun bir yazının özeti gibi geldi. İnceden, anlamlı mesajlar vardı çalışmanızda. Ama en çok dikkatimi çeken anlatımdaki usta üslubunuz. Özelikkle bunun için tebrik etmek isterim.
Yazı başlığı dikkatimi çekti..Benimde öyküler de hayali bir Rüstem abim var..Yalnız kendisi Marangozdur, iyi mülayim bir esnaftır..Ara sıra bana meyhanede içki ısmarlar..
Gerçekten yazınızda ki Rüstem hayat ve toplum şartlarından dolayı helak olup gitmiş..Bir çoğumuz gibi..
Adamı tam da tımarhanelik bir hale getirmişler..Sonun da yazar-şair olmuş, bizim gibi..
Yazınız ilginç ve güzeldi..
Kutluyorum.