Biz ve Ülkemiz
Biz ve Ülkemiz
Sarı bir sonbahar yaprağı dökülen ayaklarımın altına; içime çektiğim soğuk bir rüzgâr; yol kenarında seyre daldığım arabalar ve insanlar… Küçük bir şehirde uzanan yol, yola kale gibi durmuş yabancı mağazalar. Estetikten uzak, cinselliğe teşvik eden elbiseler giymiş öğrenciler, zihinlerinde geçmişi olmayan jöleli gençler. Alabildiğine uzak kendinden ve tarihinden bir millet…
Ticaret kuralları sarmış tüm anlayışını okulundan camisine, ailesinden bireyine. Sorgulayamazsın, konuşamazsın gerçeği, akıllarıyla açıklamışlar her şeyi. Boyun büküp yürümelisin yoluna, yol senin olmasa da. Kayalar, kuru ağaçlar kadar ölü olmalısın götürmeliler seni istedikleri yere, onlar biliyorlar işte! Ne diye sorarsın ki? Büyük inşaatların beton duvarlarında değersizliğini hissetmeni istiyorlar, lüks odalarında boynun bükük dursun istiyorlar. Şık elbiseleriyle ve pahalı arabalarıyla sorgulamıyorlar, sadece suçluyorlar. Seksen yıl önce açlıktan ölmek üzere olan bir milletin karnı tokları; halkın sırtında taşıyarak yükselttiği insanları; devletin desteğiyle şirketler kuranları, yazıyor artık kuralları. Ve hoşça kal mı demeli insan olmaya; susup seyretmeli mi sahte ilahların yükselişini? Atalarımızı kanıyla yazdığı destanımız bayrağımız ve varlığımız üç dört kişinin zevki için mi olmalı? Çocuklarının geleceğinden bihaber, kendinden bihaber insanlar mı olmalıyız? Koyunlaşmış, akılları ipotek altına alınmış, kandırılmış onursuz, adi insanların üzerimize çıkarak sırtarmalarını mı seyretmeliyiz?
Gerçeğin tanıklığı var, ve mutlak gelecek bir adalet günü de. Ey insan zevkin için mi bunca yaşam, değeri yok mu aklının ve inancının? Ahlaksızlığa boyun mu bükeceğiz? Bir milletin garibanlaşmasına ve koyun gibi güdülmesine izin mi vereceğiz?
YORUMLAR
kardeşim yüreğine ve o temiz gönlüne sağlık...inanki ben yazsam bu yazıyı senin kadar yazmak isterdim mükemmel olmuş...bi ülkenin gerçekleri bu kadar güzel kalem edilemezdi...