Boşluk
Her sabah yaptığı gibi, fırnın bahçesinden karşısındaki tepeleri ve yamaçlarında kurulmuş köyleri seyrediyordu. Turuncu kremitlerle örtülü evlerin çatıları ve minareler seçiliyordu ağaçların arasından
Tepenin etekleri sislerle kaplıydı bu sabah ve hızla örtüyordu köylerin üzerini, yumuşak bir yorgan gibi. Sınırın ötesinde kalan bu manzara, çiğ düşmüş bir çift yaprak gibi ıslanmasına neden olurdu gözlerinin. Bunun sebebi olduğu yerden duyduğu bir rahatsızlık değildi ya da bir yerlerde olma özlemi. Sebebini tam olarak anlayamadığı bir durumdu bu yaşadığı. Bu sabaha kadar...
Bu sabah anladı gözlerinin neden yaşlarla dolduğunu sabahları. İçinde tanımlayamadığı bir hissizlik vardı. Gözleri dolduğunda dahi ne bir üzüntü, ne de bir özlem duyuyordu. Ne bir keyif ne de tat vardı. Kütlesi olmayan ama yinede evrende bir hacme sahip birşey gibi düşündü kendisini. Anlamsız...Boş...Boşluk...Ne yazık ki bu boşluğu doldurabilecek hiçbirşey yoktu çevresinde. Olabileceğini de sanmıyordu uzun bir süre.
Bir zamanlar böyle bir yaşama özlem duyduğunu anımsadı. O zamanlar duygularının ağırlığı altında ezildiğini hissediyordu. Ama o zamanlar geride kalmıştı. Şimdi ise bu durumun sona ermeini bekleyecekti. Yaşayarak...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.