- 1739 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
***..SUSTUM!...***
Elimdeki camdan kalp son sözüyle düşüverdi birden yere. Tuzla buz oldu her şey. Bu kadar çok parçaya ayrılacağını kendisi de bilmiyordu. Sessizce akıttı gözyaşlarını içine. Günlerdir beklediği bu değildi. Sıcak bir selamı beklemek çok fazla bir istek olmamalıydı. Sahi insanlar nasıl yapıyordu bildik, tanıdık birilerini bilmezlikten, tanımazlıktan gelmeyi? O da işte öyle yapıvermişti. Şimdi kendisine mi kızsındı ona mı bilemedi...
Sustu, bütün kelimeleriyle, bütün gözyaşlarıyla… Hatta bütün bütün yüreğiyle sustu. Sadece yüreğindeki acının sesini dinleyebilecek kadar sustu… “Ya nasip!...” dedi sonra… “Ya nasip!..” Bir kez daha kaderini düşündü. Aynı filmi kaç kez izlediğini. Sonunu biliyordu bilmesine de bilmek işine gelmiyordu. “Ah şu umudum olmasa…” diyordu. Belki daha kolay olacaktı umut olmasaydı. Ağlamaktan yorulup dinecekti gözleri de bir gün. Ve de pır pır eden yüreği…
Anlatamamak ne zordu şu dünyada kendini. Bir de anlaşılamamak diye geçirdi içinden. Kendisini anlayan çıkmamıştı bunu biliyordu da hiçbir zaman da kendisini anlatamadı doğru düzgün. Kimseler bilmedi yüreğini. Adam gibi kimseler de talip olmamıştı o yüreğe. “Uğruna ölecek delilerle karşılaşmıştı da kendisiyle yaşamaya talip akıllılar çıkmamıştı işte.” Kime küsmeliydi çıkmayan akıllılara mı, halden hale düşüren yüreğine mi, yoksa anlayamadığı kaderine mi? Bir kez daha bilememin acısı sindi yüreğine ve sustu…
Yorulmuştu artık iyiden iyiye. Anlatmaktan da vazgeçti kendini. Bırak dedi yaşamı… Gittiği yere kadardı her şey… Savaştan yenik çıkmış bir komutan edası vardı üzerinde sadece. Mağrur ve yenik... Yaralı ve perişan… En çok da kaybetmiş… Gideceği yeri olmayan… Yönünü şaşırmış bir komutan… Ölmediğine kızıyordu içten içe. Yeterince adil olmayan bir savaştan zaferle çıkmayı da beklemiyordu belki ama bu kadar kaybedeceğini de hiç düşünmemişti.
Günlerdir düşünüyordu gözünü geceye kırpmadan. Neler geldi geçti o gözler önünden neler… Ama bu kadar çaresizliğini kendisi bile hayal edememişti… Bir ah!.. bıraktı gök kubbeye. Ötesini bile tamamlamaya lüzum görmedi. Lüzumu da yoktu zaten. Değildi ki derdi insanla, insanlarla… Onun derdi Rabbiyleydi. O, O’nun sırrını merak ediyordu. Bunca verip birden almasını anlamaya çalışıyordu. Sitemi de kızgınlığı da en çok da kırgınlığı bu anlayamadıklarınaydı. Anlamlandırabilse sanki kabulü de kolay olacaktı. Rabbini de Rabbinden başka kimseye şikayet edemedi. Bütün dertleri o verdiği gibi dermanları da yine o verecekti. Derdi de dermanı da bırakıp sustu…
İnanıyordu inanmasına da yine de ince bir çizgide can çekişiyordu işte. Hayatta her şeyin çözümü olduğu yalanına kendisini bile inandıramadı. Yoktu işte bir çözümü. O açmayınca kapılar bütün bütün kapandı kendisine. Her kapıda bir parça kaldı yüreğinden… Yüreğindekinden…
Kapıdan da kapıdakilerden vazgeçiverdi birden… Yüreğini de yanına alıp sustu…
03/09/07-Pzt/18:48
YORUMLAR
o kadar güzel kaleme dökmüşsün ki..kelimeleri okurken yaşadım sanki..ne zordur,insanın kendini anlatamaması...ifade edememesi..ama rabbim kapıları acarsa kilitbile tutmaz olur kapılar,kendiliğinden serilir her şey.ama kapatmışsada hiç bir cilinğir acamaz tahta kapıyı bile...
yüreğin hiç susmasın ..kaleminde...yüreğine sağlık.tam puan .