- 508 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Aiti Eştirme 9
9] İnsanın öznelliği (üst beyin değerlemesi) insanın plastik davranışlarını da belirleyip ortaya koyabilmektedir. İnsan; farklı bir yabancı ait eşme alanındaki davranışlarıyla da, kısa erimli de olsalar, beyaz bayrak sallayıştı girişip, iletişeyim öğrenecektirler. Kuşkusuz bu iletiş meyi iğreti bulacaklardır Bunun izahını da, dili dişi var ayrı, sözü gözü var bize benzemez gibisindeki, söylemleriyle açık ederler. 9]Bu söylemler, grubunun paylaştığı ortak bir özdeyiş olur çıkar. Ama girişme bir kez başlamıştır. Bu girişmelerden dönüş yoktur.
İnsan doğduğu an, çevresindeki sesleri, görüntüyü, sosyal ilişki biçimlerini, bulunduğu odanın aydınlık ya da karanlık oluşunu, arkaik düzlemle algılarlar. Bu algılar içinde odanın şeklini, odanın renk gibi görselliklerini, koku olarak algıladığı, her bir türden uyaranları; bu türden bir ait eşme alanındaki her tür yansımaları, farkından olmadan içselleştirirler. Hem de daha, üst beyin tamda hazırda oluşmadan önce. Üst beyinin daha henüz kök beyin üzerinde yüzde yüzlük bir bastırıcı etkisi de hali hazırda henüz yoktur. Daha açığı, psişik yanımız beyinden önce var olmuştur.
Bu yüzden annedeki ve dıştaki uyaran yansımalar, kök beyindedir. Bunların ilerideki duygu etkileri, duygusallıklar olaraktan bizde kayıtlı olacaktır. Bunlar bizim o sosyal alana yatkın oluşumuzun kısmi takibini yaptıracaktır. Hem de, bir tür eğilim indirici duygu olaraktan var olacaktır. Ve aynı zamanda da, bizlerin de, öğrenme kalıplarımızın yönlendiricisi olacaktırlar. Bu ilk dönen bebeklik özne öğrenme oluşumlarımız, kendi çevresinin hitabını öğrenmede çok başarılı olurken, başka çevrelerde biz, biraz yaya kalacağız.
8-Kendi öğrenme kalıplarımızı konuşan birinin konuşması, yazı ve çizisini, çok rahatlıkla anlarken farklı ortam dek olan hitapla konuşma yapan öğretmeni anlamada, biraz zaaflar göstereceğiz. Bir Türkçe branşça öğretmeninin anlatımlarını çok iyi anlarken, tarih öğretmeninin anlatımından, kısmen de olsa neden sıkıntı çektiğimizi açıklar. Ha keza yine bu ilk izlenim alışmalarının yeni değişmelerine de ayak direyen duygusal tutuculuğu da olacaktır.
Bunlar ilerde kişilerin sınıf içi faaliyetlerinde, farklı branşça anlatım konularının öğrenilmesinde, kimi öğretmenin mesajlarına dek söyleyişlerini anlamada rahatça iletilir oluşlarını da, belki de; kısmen de olsa belirler olacaktır. Kişilerin bu türden kalıpsak verilerle anlatımlara denk düşmeleri onların, yine kendileri kaynaklı ve o branşa dek anlatıcısından kaynaklı öğrenmeye daha yatkınlıkla olmasını sağlar olacaktır.
Kişilerin birbirinden farklı ortamlar içinde yetişir olmalarından ötürü, ortamların öğrenmeye hazır kalıp oluşturmalarına değin yansıması, öğrenmeye etkince kapasitif oluşun da bir kategorize oluştu algoritmasıdır da. Kişilerin aynı şeyleri, farklı dil ifadeleri ile öğrenmesinde, kişilere değin yetişme ortamlarının, kişiye hitap etme kalıpları, kişilerin öznel öğrenme eğilimli ligini oluşturur. Daha fazla da detaya girmeyeceğim.
İşte bu eğilimlerin yönlendirmesi iledir ki kişi doğduğundan itibaren, kendi ortamlarının aiti olma tutumlarını benimseyerek, kendi ortam girişmelerini doğru bularak, sergiler.
Zaten bu işe mahkûm bir zorunlulukla da davranırlar. Bu icabı hal, içindeki kişiler içinde bulundukları sosyal yaşantının, ilişkileniş biçimini, kişiye; sanki ilkten beridir var olur olanı ya da ilkten beri, olmakta olanlar, bunlar immişçesine oluşun, algısını alırlar. Değişmeye karşı direnç oluşturmada, bu yanılsama algılarının, yani dışarının, kök beyin üzerine yansımasının da çok büyük etkisi vardır. Bizler doğmadan önce alt beyinde dış dünyanın şöyle böyle bir yansı kopyası ile doğarız. Yani biz doğmadan önce dış dünyanın taslak yansıması, arkaik biçimiyle bizim içimizdedirler.
Diğer yabancı çevrelerin bize ürkütücü gelmesi; bu alışma ve alıştırılmaların, şartlandırılma pekiştirmesinin bir ürün sel yansımasıdır. Görüldüğü gibi aiti olma; gruba kabul edilişteki benimsemelerin güvencesini pekiştirmede de olumlu iken; farklı aiti eşmelerde, bir direnç kaynağı olmakla da tutuculaşmaktadır. Bu tutuculuk ilk karşılaşma durumunda olumsuz yüzünü gösterecektir. Karşılaşma olmadan siz olumsuzlukları ya da olumlulukları Hiçbir şekilde bilemezsiniz. Ancak tecrübeden sonradır ki, bunun bilgisini edinir, fikirlerini yürütürsünüz.
Az birkaç paragraf üstte, aidiyet alanlarında, ait eşecek kişinin; daha etkin kişi olmadan önce, kendilikten ve zorunlu olacakla yönlenmektedirler. Ve o yönlenişiyle ilerideki mesele ve konuları, daha iyi anlama kalıplarını da o sosyal çevre kültürü içinde yaptığını belirtmiştik. O çevrenin iletilme ortamları ve o çevrenin kendi özgün gereç ve yaşantı aşması; artık kişinin görmek için gözü, duymak için kulağı; anlamlandırmak için aklı ve ifade etmeleri için dili, olmuştur.
Bu bir olumlu kazanımdır. Ancak bu kazanım aynı zamanda da, başka aitlik alanlarına da, karşı oluşumuzdurlar. Bir kez daha hatırlayalım Olgular çelişkili birliktirler. Sizler, tekçi yaklaşımla çeşitli çelişmelerinizi eğim indirirken, diğerleri de kısmen sönükleşir. Bu yüzdende farklıyı, anlayamayışımız da bundandır. Yeniye karşı kısmi sağırlığımızın, körlüğümüzün ve konuşamamamızın nedeni olacaktır.
Kültürün temelinde yatan budur. Bu yatkın oluş eğilimlerimize aykırı olan uyaranlar artık sizin, kısmen görememek için gözünüz, duyamamak için kulağınız, anlayamamak için aklınız, ifade edememek için diliniz de olup, sizi yadırga kılacak bir olumsuzlaşmadır da. Yatkınlıklar kişiye enformasyon girişimini kısıtlar olacaktır. Aiti eştirme alanında kişi pasiftir. Aiti eştirme alanı otoritesi öznelce değişmemeye eğilimlidir. Bu unutulmamalı. Oysa toplumda birey faal ve sürekli formasyonlar talep ederlerdir. Tüm bu olumsuzluklar büyük oranda, elbette ki eğitimle, aşılabilmektedir.
Sürecek
Bayram KAYA