- 4343 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
TUVALET YAZILARI
İnsanların sosyal ihtiyaçlarını karışlamaları gerekir. Bu karşılanmadığı zaman boşluk deryasında yüzerler. Sosyalleşmenin ve geri kalmışlığın kanallarına tıkanan insanlar, boşluk deryasının uçsuz bucaksız döner dolabının dışında, bir şeyler yapması gerekir. Maneviyat hamuruyla yoğrulmamış cahil insanların sık sık başvuruda bulunduğu, çomaklarla da bol bol gümledikleri içi boş bir davuldur boşluk deryasında yüzmek. İnsanoğlu, zaman çarkının pervanelerini boş suyla döndürmekten ileri gitmiyor.
Anne ve babalarının halis terbiye suyundan bir yudum bile yudumlamayanlar, toplumda avare avare dolaşmaktadırlar. Kuru soğanın acısını tatmadan, gözlerinden soğan yaşı çıkaran ve yapmacık anlatımlar yapan insanların sahte yüzlerine bir bakın. Yazdıkları yazılarla kendilerinden nefret ettirmeye yetiyor da artıyor bile. Din ve Ahlak prensiplerini, paslı demir olarak gören insan, gittiği her tuvalet kapısını bir tebliğ aracı gibi kullanma hevesi güdüyor. Hatta bu tuvalet yazılarıyla insanların ruhunu okşayan, seksi yazılardan da bahsetmeden edemiyor. İnsan, bir an önce cehennem çukuru diyebileceğimiz böyle yerlerden kurtulmak ister. Bu kişiler, insanların günden güne ilgisini çeken münasebetsiz yazılarla kendilerini göstermeye çalışırlar.
Sahte kahramanlar, her nedense tuvalet yazılarıyla önümüze sık sık çıkarlar. İnsan bir an önce bu çukurdan çıkmak için can atarken, sahte kahramanlar zamanı öylesine makaslıyorlar ki; hep bu tuvalet tahtasının arkasında buluyorlar kendilerini ve yaşamlarını. Kabuklarının orda sağlamlaştığını, cemiyeti toplamanın ve yönlendirmenin de bu tahtalardan geçeceğini düşünürler…
Karnından çıkan o pisliğin, çıkmaksızın kalacak halinden habersiz olan âdemoğlu, hep zevkinin peşinden giderek onu tabulaştırmaya çalışır. Ye, iç ve pisle; gerisi ne olursa olsun baş aşağı…
Ülkemizin herhangi bir bölgesine gidin, gittiğiniz her yerde tuvalet yazılarıyla karşılaşacaksınız. Erkeğin erkekle ilişkilerinin yazıldığı, bu tuvalet yazılarının iğrençliği ile karşılaşacaksınız. Utanmadan kendi telefonlarını bile açık açık yazarak sizinle ilişki kurmak için hiç çekinmemektedirler. Yerini, zamanını, kendini tanıtan yazıları bulacaksınız tuvalet kapılarında. Yine size iğrenç tekliflerin yapıldığına da şahit olacaksınız, tuvalet kapılarında. O kadar ayarsız yazılar var ki, ben bile onları buraya yazmaktan itina ediyorum. Lut kavminin helaki, erkeğin erkekle ilişkide bulunmasından dolayıydı. Aynı tür sapkınlıklarla tuvalet kapılarında karşılaşmanız hiç de zor olmasa gerek. İnsanların yüzüne söylemeyecekleri sözleri, kapı artlarına yazarak rahatlıyorlar. Böyle bir toplum, ilerleye bilir mi? Azgınlıkta ileri giden bir toplumun, Lut kavminden ne kalır yönü vardır?
İnsanlarla yüz yüze karşılaşmaktan korkan hokkabazlar, hep arka planda iş çevirmenin rüyasını görmek için uyurlar. Zakkum acısı bir suyu yudumlayan ümitsiz hastanın, ümit penceresi açılır. Bu hisle hayal kurma sancısı güden, gün güne sayıklayan hayal şeridiyle film çeken sahte kahramanların çalışmaları beyhudedir. Dilini tuvalete mahkûm ederek, ahlaki, dini, örfi ve cinsel her türlü mücadele hırsıyla kavrulan bu insanlar, testiyi tuvalet kapılarında kırmaya yeltenen hokkabazlardan başkası değildir...
Tuvalet yazıları, İslam’dan nefret ettirir. Hak olan bir sözün, o çukurcuklarda ne işi vardır? Günden güne hak ve batıl safları daha da belirginleşirken, bu tuvalet yazılarının en müphem yönleriyle yazılmasındaki amaç nedir? Siyonizm ve emperyalizmin, şehevi duyguları ve mal hırsıyla pişen tuğlaları mı olmak istiyorsunuz? Bu fabrikadan çıkan bir tuğla olmaya mı kendinizi hazırlıyorsunuz? Bir an önce oradan çıkmak için can atmak gerekirken orada ölmenin ne kadar kötü bir ölüm olduğunu varın siz düşünün. Bu münasebetsiz yerin; tahtasına, duvarına İslam’la ilgili bir yazı yazarken, orda bulunan ve Müslüman olmayan bir kişinin hakkı bizden sorulmayacak mı? Kim ister tuvalette ölmeyi ve onun gibi kokmayı? Allah (cc), bizi bu bağnaz yerden uzaklaştırsın. Tuvaletlere yazı yazma hastalığının toplumumuzdan uzaklaşması için çalışmalıyız.
Günümüz gençlerinde, son zamanlara giderek yaygınlaşan bu hastalık, insanı üzüyor. Erkeğin erkekle ilişkisini ballandıra ballandıra anlatan bu münasebetsiz yazılar, Lut kavminin başına gelenlerin bizlerin de başına gelmesine, bizleri bu çirkin olaya bir adım daha yaklaştırıyor. Evet, bu dünyada haklı olmakla bu iş bitecek miydi? Ya ahiret! İşte azap, helak olduktan sonra başlıyor. Ne mutlu o günlere hazırlanabilenlere…
Zihnimizin yeni doğan filizlerini, tuvaletlere doğru değil, gerçek bir tebliğe yöneltmeliyiz. Meyvelerimizi, pis sokaklara ve münasebetsiz yerlere bırakmaktan uzaklaşarak, bu meyveleri ve tohumları layık oldukları yere bırakırsak daha kârlı çıkarız. Bu tohumları hayır işlerinde filizlendirmeyi denersek, hak ve batılın ayrılmasında ve ruhumuzun hangi durakta nefes alacağını da fark edebiliriz.
Karnımız acıktığı zaman, nasıl yemekle, susadığımız zaman da nasıl suyla rahatlıyorsak, işte tuvalet ihtiyacını giderince de öyle rahatlıyoruz. Soruyorum size; bir tuvalet ihtiyacını gidermen için; sana şu kadar mal melal, para, altın, gümüş ve mücevher vereyim deseler kabul eder misiniz? Bu ihtiyacınızı gidererek rahatlamanız için, servetinizi bir çırpıda vermez misiniz? Bütün paralarını, malını ve mülkünü vermezsen sen, tuvalet ihtiyacını gideremezsin. Bütün bu durumlarda Allah aşkına ne yaparsın? Yoksa bütün malını mülkünü vermez misin? Bu tuvalet ihtiyacının giderilmesi bile Allah’ın insanlara büyük bir lütfudur. Lakin âdemoğlu bütün bu iyilikleri unutup, Rabbine karşı çok nankör olur.
Bizim kalemlerimiz hakikatleri yazarken, ağızlarımız da hakkı ve hakikati söylemekten asla susmamalıdır. Bedenlerimizle de hak ve hakikati yaşamak zorundayız. Rabbimizin nimetlerini iyi yerlerde değerlendirerek, ona karşı şükrümüzü her saniye yerine getirmemiz gerekir. Çünkü var oluşumuzun her anında onun emrindeyiz. O, bize şah damarımızdan daha yakındır. Bize yakın olana biz de yakın olabildik mi, işte o zaman felaha erenlerden oluruz…
28.03.1990
Konya