Avuntularımın Bam Telisin
hayeettin taylan
Bahanelerin dilinde yazılıyor avuntu destanım.
Senli yıllarımı ömrüme yamalamak yetiyor.
El ele gezdiğimiz dört yılın yosunları gibi yapıştım sevda tenine. Avunuyorum işte… Annesi ölmüş, her memeye saldıran sevimli bir kısrak gibi. Senle yaşadıklarımı avuntu haritası yaptım.
-Yaka yaka bitiremediğim fotoğraflarımız kare asında bahtım kanlanıyor. Şairin gözlerinden nemler ısmarlanıyor ,ağlamak bugün bedava… Yar gitmişse ölümden de ağır. Ölene dökülen gözyaşı damla damladır. Gidene dökülen gözyaşı sağnak sağnak ve tanımsızdır.
- Bugün ağlamak bedava, bugün seni istemek pahalı. Bugün yoksun işte. En istendik, en tanıdık anlarımdayım.
- Gel biraz dokun dokunaklarıma.
-Gel dokun gözyaşlarıma. Gel sustur dizelerimi. Gel küfre saplandığım bu sensizlik buhranında Müslim kıl beni.
-Yokluğun cehennemin yarısı. Yaram ile ordayım. Bütün zebaniler güzel olmuş. Aşk ateşi içindeyim.
- Yakmak istiyor güzeller. Yanıyorum can çiçeğim.
- Yaram yanmıyor bir tek, bir tek senli dünyam yanmıyor.
Hiç yanmayacak bir yara olmuşsun.
–Hayır_sızın ,hayır sızsın ömrüme. Senin haklı olduğun anlara derlesin beni hayat.
- Benim neyim eksikti ki …Yar sahi senin neyin eksikti. Özünde çalmadın beni. Neyin vardı ama bir türlü uslanmayan dünyama çalmadın .
-
Ne çıkar! Hiç bir sevda beni mutlu etmez ki ?
-Gel hadi, boğazımda düğümlenen sözcüklerin diline Pelesenk ol .Çamlıca tepesinde yeniden çek beni ömründen. Gözleme ile ruhumu gözleme arasında aşk demlensin. Sen otur İstanbul’u izle. Ben sana yüreğimin süzgecinden geçirip demlediğim çayı almaya gidiyorum.
- Bak İstanbul ve boğaz tümden görünüyor ağlıyor Marmara’ya doğru .Bizi istiyorlar el ele, dil dile.
- İçimdeki akıntılardan anlıyor ki senin denizin de ağlıyor.Bu suskunluğun adresini biliyorun.
- Can yüreğindeki volkanları anlıyorum. Üstüne üstüne yıkılan dünyaları biliyorum.
- Senin bahtının tahtasına yazdığım anlık yazılar, yazgın oldun, gidişine yazı oldu, ömrüme kara bir parça oldu.
-Ben sana çağlarken, ben sana ağlarken Fırat oldum.Sen hep Dicle kaldın. Leyla ile yüzmeyi öğrendin. Leyla iyi bir yüzücü. Ve iyi yüzüyor olmalısın. Bunca badirelerden sonra bensiz,yalnız boğulmadın İstanbul Mezopotamya’sında. Oysa Basra bizi bekliyor. Oysa Hint Okyanusu bizi bekliyor.El ele, zelal bir gelecekle yeniden Basra’dan dökülmek isterdim.
-Ben Fırat, sen Dicle olarak…Leyla ile Mecnun’un kabrini, Ferhad’ınn dağını, Şirin’nin şalını da akıntılarımıza kaptırarak sonsuz sulara karışmak gerek berraklarında saklandığım can çiçeğim, nazlarında büyüdüğüm nazlıcanım.
-Kalbime attığın atomun ağlıyor.Her yer sensiz Nagazaki… Her yer sensiz Hiroşima… Kendime gelmenin sancılarını yaşıyor aşk neslim.
-Sensizlikle sınadığım zaman çağ oluyor, aşka ağ oluyor.Ağ bağlantım da kesildi. Şimdi çevrimdışı aşkların gergefindeyim.Hoşlandığım bir rüyayı yaşıyorum.
Günahsız Meleğim var diye meleklerden medet umuyorum. Dahası yetim bir aşk bebeği olmuşum. Beni melekler koruyor .Seni bu kadar sevmemi onlar koruyor. Bak aşk bebeğin büyüyor, bak melekler onu koruyor başka büyük aşklara gitmesin diye.
-Günahsız meleğim,günahımın gölgesinden kaçarak gittin yalnızlık cennetine. Kevserlerine göz yaşlarını akıta akıta beni attın cennetinden.
- Kevserlerinden kana kana içmeye geldim, göz yaşların ve ahların beni sürekledi. Şimdi sensiz tuz gölümdeyim. Yarama tuz bandırıyorum.
-Bakma öyle nemli gözlerinle, tut elimi ilk tuttuğun gün.
- Ölmezsin bu sefer… Sahi elimi tuttuğun ilk anın duygusunu hangi dünyaya değiştirecem.Dedim ya her şeyin bende avuntu. Avım,şanım, yüreğim senli desenler,demesenler olmuş.
-Korkma ver kalbini,orda yaşamak isteyen bu çağın en büyük maşuku var.
-Korkma ver kalbini,orda ısınmak istiyorum sevilerimle.
-Hoş geldin,kaderim, hoş geldin sensiz dünyam. Hoş geldin hoşlaştığım dünyan. Bu da yeter … Senin varlığına yoksul özlemler biriktirmek de aşk.
- Bir gün belki gelirsin demek de aşk. Hiç gelemeyeceğini bile bile beklemek de aşk. Ben aşk olmuşum kime ne?
Sana ne can çiçeğim?
-Sen aşk nedir bilir misin ki ?
Avuntular sahilinde ,elinde oltası, dilinde nazlıcanı,gönlünde kor ateşi,uslanmaz bir dünyamın kenarında oturmuş sağnak sağnak yağmur altında balık tutuyorum.
- Balıklara sevda dersi veriyorum.Balık bilmez,sen bilmezsin belki ;ama Halık biliyor sana olan haykırışımı.
-
Avuçlarımdaki umutları ummanına atıyorum. Ummak ile utulmak arasında köpük köpük eriyen bir hayatın yat kısmıyım. Sensizliği taşıyorum unutulmazlığa.
- Yarın senden çok yarın.
- Gel desem de desenlenmiş can kırıklarını nerde bırakacaksın.Hangi gönül evime sereceksin bu can kırıklarını ben de bilmiyorum.
Yüreğin satır aralarında kırılmış minimize edilmiş bir yüreğin başkenti olmak zor mı ki?
- Affetmek lüksünde giyinmeyi ne zaman öğreneceksin.Giydiğin ahların şıklığı acı şıkkında eskidi.Eskimez dediğin yaram da eskidi.
- Can havli ile aşk kavli arasında sızılar sürerdi yanık gönlüme. Seni yazmaya mecalim kalmadı desem de yalan.
-Elvedalar büyürken içimde kendimden gidişlerimde küçülüyorum. Her gün seni biraz daha büyüterek gidiyorum önce kendimden.
- Beni seven yüreğin sahilinde önce Yunus sonra aşk olacağım. Onu taşımak istiyorum aşka. Onunla yaşamak istiyorum bir yara… Gayrı yaramın üstündeki yara bandıyla hayata banacağım.
-İç sızısı ,aşk sularıma karışacak ve kendimi unutacağım bu sensiz aşk girdabından.
-Kavuşmak türkülerini söyleyeceğim yar olduğum aşk güzeline.Bu türkü de senin için gelsin. Sıradaki türkü de senin için… Çal davulca çal, çal zurnacı çal. Bu gelen benim aşkım, bu giden de benim aşkım, bu kalan ,bu yüreği türkü olan da benim.
-İşte can çiçeğim böyle avuntularla hayatımı süsleyeceğim çöller,aşklar, senler ülkesinde.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.