- 1644 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÜÇ TEKERLEKLİ BİSİKLET
ÜÇ TEKERLEKLİ BİSİKLET
Memleketinde doğduktan sonra hayatının ilk beş yılı babasının görevi icabı Anadolu’nun çeşitli yerlerinde geçen, bilahare babasının görevi nedeniyle İstanbul’a gelerek Üsküdar’a yerleşen ve ne de olsa o zamana göre zor şartlarda yaşam mücadelesi veren ailenin tek erkek evladıdır Devran. O, artık bundan böyle hayata kendi penceresinden bakacak ve hayatı ona göre şekillenecektir.
Babasıyla annesi, hem çalışkan olması hem de hayatı dünyayı iyi tanıması için ona Devran adını koymuşlardı. Devran boş alanlarda çimenliklerde koşuyor, kilden misket yapıp güneşte kurutuyor ve onları boyadıktan sonra da arkadaşlarıyla beraber sokakta misket oynuyordu.
Sokaktan “galeteee!” diye bağırarak geçen ve elindeki sepette galete satan satıcıyı görünce kendisi de galete satmak istiyordu. Israrlarına dayanamayınca babası ona simit fırınından, satması için bir miktar galete aldı bir sepete koyup ona verdiğinde çok sevinmişti. Sepeti kaptığı gibi sokağa çıktı ve “galeteee!” diye bağırarak dolaşmaya başladı. Birkaç galete sattıktan sonra kalanları akşam eve getirdi onları da babası satın aldı. Böylece galete satmaktan hevesini almıştı.
Artık ilkokula başlamanın zamanı gelmiş ve okula başlamıştı. Yazın okullar tatil olduğunda arkadaşları üç tekerlekli bisikletlerine biniyordu. Onun bisikleti olmadığı için bisiklete binen arkadaşlarına imrenerek bakmakla yetiniyordu. O, kendi yaptığı kil misketlerini oynamak için arkadaşlarıyla paylaşırken, arkadaşları onu bisiklete bindirmiyorlardı.
Devran bu duruma çok üzülüyor fakat ailesinin geçim şartlarını ve sıkıntılarını bildiği için kendisine üç tekerlekli bisiklet alınmasını isteyemiyordu. Okuldan yorgun geldiği bir günün akşamında üç tekerlekli bisiklet düşünceleriyle öylece uyuyakaldı. Gece rüyasında ona üç tekerlekli bisiklet alınmış sokakta doyasıya biniyordu. Sabah annesi okula gitmesi için uyandırdığında gördüğü tatlı rüya sona ermişti.
Gördüğü rüyayı kimseye anlatmadı fakat o rüya ile mutlu olmaya çalıştı uzun süre. Sonra rüya gibi bir sözle irkildi. Annesi elindeki bileziğini satıp ona üç tekerlekli bisiklet alacağını söylemişti. Böyle birşey hiç aklına gelmiyordu onun. Bisikletten ümidi yoktu, sadece rüyasındaki üç tekerlekli bisikletiyle mutlu olmaya çalışıyordu.
Annesi, evladının hislerine tercüman olarak elindeki bileziğini satmış ve ona rüyasındaki hayal ettiği üç tekerlekli bisikleti alıp getirmişti. Böyle birşey olamazdı, sevinçten havalara uçuyordu. Annesi bu fedakarlığıyla bu davranışıyla ona hayatı boyunca hiç unutamayacağı derin bir iz bırakmıştı. Devran hayatta her ne yapsa annesinin bu fedakarlığını ve iyiliğini hiç unutamayacak ona hep şükran duyacaktı.
Devran artık sokakta diğer arkadaşlarının yanında bisikleti olmadığı için eziklik duymayacak ve onlara imrenerek bakmayacaktı. Rüyalarını süsleyen üç tekerlekli bisikleti vardı ve istediği zaman istediği yerde binebilirdi. Sevinçliydi, binemediği günlerin hırsını alırcasına sokakta bisiklete biniyor bundan büyük zevk alıyordu.
Dışarıdan merdivenle çıkılan ikinci kattaki evlerinde bir gün babaannesi ve dedesinin de bulunduğu balkonda yeni bisikletiyle oynarken yaşlı dedesi ona şaka yapayım derken onu yanlışlıkla bisikletiyle beraber ittirdi ve Devran o çok sevdiği, gözü gibi baktığı, rüyalarını süsleyen üç tekerlekli bisikletinin üzerinde merdivenlerden aşağıya yuvarlanarak kafası üstüne düştü.
O, kendisini değil de yeni alınan üç tekerlekli bisikletine bir şey oldu mu diye üzülüyor kahroluyordu. Zor elde ettiği üç tekerlekli bisikleti biraz çizilmiş, fazla birşey olmamıştı. Can havliyle üç tekerlekli bisikletine sarıldığında, etraftan yetişen komşular onu yerden kaldırıp ilgilendiler, çok şükür zayiat olmamıştı.
Devran artık, annesinin bileziğini satarak kendisine aldığı üç tekerlekli bisikletiyle iyiyi ve kötüyü, onunla hayatı paylaşmayı öğrenmişti. En sevdiği şeyle bazen düşe kalka hayatı yaşamayı, ayakta kalabilmeyi, hayatın çetin zorluklarına katlanabilmeyi öğrenmişti. Yanlışlıkla da olsa hayatta birileri onu en sevdiği şeyle birlikte itebilir, hatta düşürebilirdi. Ama o bütün bunlara göğüs gerip hayata tutunmayı bilmeliydi.
Görünüşte bakılırsa annesi Devrana çok sevdiği, çok arzuladığı üç tekerlekli bisiklet almıştı. Oysa Devran bu bisikletin alınması ve bisikletle başına gelenlerle hayata dair kendince unutulamayacak çok önemli dersler almıştı. Devran da bu değil mi zaten? Hayatın ta kendisi..
ÖMER DOĞANLI
Ağustos - 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.