Hatalarımı düzelten kimse uşağım bile olsa efendim olur. -- goethe
mu
muratguvercin
@muratguvercin

Dilenmeyen O Dilenci

13 Eylül 2010 Pazartesi
Yorum

Dilenmeyen O Dilenci

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

730

Okunma

Dilenmeyen O Dilenci

Hayat sürprizlerle doludur. Bir de bakarsınız daha önce hiç kimsenin sizin için olası göremeyeceği kuzey taraflarında soğuk bir şehre varmışsınızdır bir gün. İnsanları da genelde soğuktur. Bir tek ikinci, üçüncü ve hatta dördüncü, beşinci kez selam verdikleriniz ve daha fazla selam vermek istedikleriniz müstesna. Sadece onlar sıcak görünür.

Çok az şey dışında her şeyi garipsersiniz önceleri. En fazla üç arabalık düğün konvoylarını, beş altı kişiyle katıldığınız bir cenaze merasimini, otobüslerde yaşlılara değil de küçük çocuklara yer veren insanları. Bir mağazaya girdiğinizde “Buyurun efendim, ne istemiştiniz?” diye başlayan bir diyalog sonunda hiç almaya niyetli olmasanız da size bir şey satmaya çalışan birini göremeyebiliriniz örneğin. Hoşunuza da gidebilir bu. Yarım saat mağaza içerisinde kimse tarafından rahatsız edilmeden dolaşabilirsiniz. Ayakkabı tamircisinin bile tavla yerine satranç oynayarak vakit öldürdüğünü görüp kültürlerine hayran kalabilir ve sonra o kültürlü insanların insan havsalasını zorlayan promilde alkol aldıktan sonraki durumlarını gördükten sonra o kültüre lanet edebilirsiniz.

Özel bir kişi tarafından işletilen bir büfeden bir şey almak istersiniz ve satıcının sizinle kontak kurabileceği tek yer olan ufak pencerenin üzerinde “Teknik ara.” yazısını görebilirsiniz. Bakarsınız ki satıcı içeridedir. Camı tıklatırınız. Büfe sahibi bu tıklatmaya hiçbir anlam veremez. Durumu garipser ama “Kesin bir yabancıdır, yoksa hangi insan günlük satışları kontrol eden birini rahatsız edebilir ki?” der kendi kendine ve oralı bile olmaz. Siz de alacağınız şeyi gider başka bir yerden alırsınız.Ya da en lüks markette bile yaptığınız yüklü bir alışverişten sonra poşet parasının bile istenmesi garip gelir size ilk günlerde.

Başlarda size ilginç gelen bu tür olayları sonraları normal karşılarsınız ve bir zaman sonra fark edemeyebilirsiniz de. Yalnız o dilenci başkadır. İşte o dilenci ilginç olma özelliğini her zaman korur. O şehirde kaldığınız beş yıl boyunca gördüğünüz tek dilencidir ve üstelik dilenmemektedir. Sabah saat dokuz buçukta güneşin doğduğu, eksi beş derecenin sıcak kabul edildiği o kış günlerinde gökyüzünde bulutlar o sırada etrafınızda bulunan en yüksek binanın biraz üstünde görünür gözünüze her daim. Bu yüzden kışın o şehri hep tavanı kara bulut desenli kapalı bir tiyatro salonu gibi algılarsınız. Yaptığınız her bir yolculuk sahne dekorunun değişmesi için verilmiş bir aradır. İş günlerinde sabah ve akşam saatlerinde sahne dekorunda sizin için en önemli kısım otobüs durağı olması gerekir. Ama o durağın yanında bulunan marketin kapısının sağ tarafında bir iki metre uzaklıkta duran o dilenci sizin daha çok dikkatinizi çekmektedir.

İşte yine oradadır. Ellili yaşlarda olsa gerektir. Daha önceki günlerden bilirsiniz, onu oraya yine ellili yaşlarda tek ayağı topallayan bir bayan getirmiştir. Tahta bir arabanın içinde neredeyse belinden aşağısı olmayan iki ayağı üzerinde dimdik durmaktadır. Üzerinde kalın bir palto, başında kalpak, elinde baştan birkaç sayfası yırtık bir kitap. Ne kimseden para istemektedir, ne de her hangi bir yerde Amerikan filmlerindeki gibi “Yardım edin lütfen.” yazısı vardır. Önünde bulunan karton üzerindeki bozuk paralar dışında dilenci olduğunu ifade eden herhangi bir şey yoktur. Sabah sahnesinde de akşam sahnesinde de onu hep kitap okurken görürsünüz. Bazen eğilir, 1 ruble bozuk koyarsınız kartonun üzerine. Bazen teşekkür eder, bazen etmez ama kesinlikle size teşekkür etmek için kitap okumaya uzun süre ara vermez.

Aradan yıllar geçmiştir ve bir gün o dilenciyi hatırlamışsınızdır. Hala ilginçtir sizin için. Dilenmemiştir çünkü, daha da önemlisi verdiğiniz parayı da umursamamıştır. Belki de elli yaşlarında olsa da bir çocuk gibi o kitapların dünyasına dalabilmekteydi. O an yerinden kıpırdayamayan bir dilenci değil de kahraman bir şövalye veya sağa sola emirler dağıtan bir kraldı. Belki de yüzündeki kibirle açıkladığınız o vakur görünüş arkasında sezdiğiniz ve anlam veremediğiniz gizli tebessümün sebebi buydu. Neticede koskoca krala verilecek 1 ruble onu ne kadar memnun edebilirdi ki… Biraz düşünür ve teorinizi zayıf bulursunuz, ama elinizde başka bir teori de yoktur.

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Dilenmeyen o dilenci Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Dilenmeyen o dilenci yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Dilenmeyen O Dilenci yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.