ILIK MEKTUP
Sevgili günlük, birkaç yıl sürdü ılık ayrılığımız. Seni unuttuğumu düşünüyordum, meğer unutmamışım hiç de.
Bu sabah uyanırken gördüm apaçık, sana kapılarını hiç kapatmadığını yüreğimin.
Yazmaya başlarken, ne oldu biliyor musun?
Elbette biliyorsun, ama ben gene de hatırlatayım.
Sana yazarken, devrik cümleyle başladım söze.
Ne tuhaf değil mi? Tıpkı geçmişte olduğu gibi hiç değişmemiş kalemim.
Devrik cümleler, devrik cümleler, devrik cümleler...
Anlamadım gittim bu devrik tümce sevdasını. Bazen düşünüyorum da yaşama bir kafa tutma biçimi mi bu devriklik.
Ya da kural tanımama hevesimi acaba?
Bilmiyorum, belki her ikisi de değil. Mesella yaşama bir asılma biçimi olabilir...
Pılımı pırtımı toplayıp bir deniz şehrine taşındığımı unutmadan söyleyeyim sana.
Gurbet alfabesinin en muhkem harflerini sıralıyorum şiirlerin hücrelerine artık.
Ama alışamadığımı söyleyebilirim, köklerimden uzaktan kuruyorum sanki.Uzak bir coğrafyanın telli duvaklı, yağmurlu ikliminde çorak bir ülkeye dönüşümü izliyorum çaresiz.Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum…Ne yapacağımı bilmez bir halde köşe bucak dolaşıyorum; yalnız, kimsesiz, kendimce… İçimde acı ırmaklar çoğalınca sana sığınıyorum.
Ah ah, gene hüzünler doluştu varlığıma!
Demek, deniz şehirlerinde de kuruyabilirmiş insan.