- 2762 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mal ve Evlatlarınız Fitnedir (İmtihandır)
‘Fitne’ kelimesi, Türkçe’de ‘Azdırma, baştan çıkarma, karışıklık, fesat, arabozan, karıştırıcı… (Şemsettin Sami, Kamusi Türkî) gibi anlamlara gelmektedir Ancak Arapça’da kelimenin esas anlamı ‘sınamak’ (Asım Efendi, Kamûs Tecümesi) , deneme, imtihan (hayır veya şerle) sınama (Lisânü’l’Arab) dır Açıkça görüleceği üzere ‘Fitne’ kelimesinin Türkçe’de kullanıldığı anlam, Arapça’daki esas anlamından farklıdır
Kelime, Arapça’da ‘sınav’ anlamına gelmektedir Mealini sunacağımız şu ayetlerde de fitne kelimesi sınav anlamında kullanılmıştır
“Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer fitnedir; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır” (Teğâbun,15 )
“Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer fitnedir Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır”( Enfal, 28)
Ayetlerde çocukların ve malın birer fitne olduğu ifade edilmektedir Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için burada bilerek ayetlerdeki ‘fitne’ kelimesini ‘sınav’ şeklinde tercüme etmeyip orijinal lafzıyla ‘fitne’ olarak kullandık Bu ayetlerdeki fitne kelimesi, Türkçe’ye ‘sınav’ olarak değil de ‘fitne’ olarak aktarıldığı zaman görüleceği gibi bir yanlış anlama riski ortaya çıkmaktadır Bu şekildeki bir meâl, insanların zihninde çocukların ve malın olumsuzlandığı şeklinde yanlış bir çağrışıma yol açabilecektir Halbuki bu ayetlerde çocuklar ve mallar konusunda olumsuz bir tablo çizilmemektedir
Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak birer imtihandır Allanın katında ise büyük nıükafaat vardır
Ey insanlar, şüphesiz ki mallarınız ve çocuklamız sizin için dünyada bir imtihan ve bir fitnedir Allah katında ise sizin için büyük bir mükafaat vardır Eğer siz, Allaha itaat uğrunda evlatlarınızın, hanımlarınızın ve mallannzın etkisinde kalmayıp Allaha itaatta devam ederseniz onun katında sizin için, büyük bir mükafaat olan cennet vardır
Bu hususta başka bir âyet-i kerimede de şöyle buyurulmaktadır: "Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşlere, besili atlara, hayvanlara ve ekinlere karşı duyulan aşın istek, insanlara süslü gösterildi Oysa bunlar sadece dünya hayatının geçici malıdır Varılacak güzel yer ise Allanın kalındadır
Tegabün Suresi, Ayet, 14-15:
14- Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır Onlardan sakının Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir
15- Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır Büyük mükafat ise Allah’ın yanındadır
14 "Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan" Toplumda iç huzurun en önemli prensiplerinden biri de aile düzenidir Böylesine mühim bir mesele olmasından dolayı burada müminlere yararlı işlerin beyanı sırasında aile problemleriyle ilgili bazı talimatları içeren bir hitap ile sûreye son verilecektir ki bu husus, hem önceki iki sûrenin sonunda yer alan hitabelerine bir nazire, hem de bundan sonra gelecek olan iki sûreye bir mukaddimedir Tirmizi, Hakim, İbnü Cerir ve daha başkaları İbnü Abbas’tan şöyle rivayet etmişlerdir ki:
"Bu âyeti bazı Mekkeliler hakkında nazil olmuştur ki, onlar müslüman olmuşlar ve Medine’ye Peygamber (sav)’in yanına gitmek istemişlerdi Hanımları ve çocukları da onları bırakmaya razı olmadılar Sonra kalkıp Resulullah’a geldiklerinde insanların dinî bilgileri kavramış olduklarını görünce zevcelerine ve çocuklarına ceza vermeyi düşündüler Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirdi" Diğer bir rivayette de şöyle denilmiştir
"Bir adam hicret etmek istemişti, ancak karısı ve çocuğu ona mâni olmuştu, o da "Eğer Allah Teâlâ sizinle beni Daru’l-hicre (Medine)’de bir araya getirirse vallahi şöyle şöyle yapacağım" diye yemin etmişti Böylece bu âyet nazil oldu" Ata b ebi Rabah’tan rivayet edildiğine göre: "Avf b Mâlik el-Eşcei Peygamber’le beraber gazaya gitmek istemişti Çoluk çocuğu toplanıp engel olmaya uğraştılar ve biz senin ayrılığına dayanamayız diye sızlandılar O da merhamet gösterip gazaya katılmamış, sonra da pişmanlık duymuştu Bunun üzerine söz konusu âyet indi" Bu da gösteriyor ki âyetin nüzul sebebiyle ilgili birden çok rivayet vardır Ancak bu rivayetleri birleştirmek mümkündür Âyetin söz gelimi ve mânâsı bu ve benzeri rivayetlere uygun olduğu gibi daha da kapsamlıdır
Ezvac, zevc kelimesinin çoğuludur Erkeğe de dişiye de denir Burada hitab, âyetin dış anlamı itibarıyla erkeğe olduğuna göre murad da, onların eşleri olan hanımlar demektir Ancak "Ey iman edenler!" gibi erkeklere yapılan hitab’ın tağlib yoluyla kadınları da kapsaması kaidesine bakarak, ezvacın da erkek ve kadın eşleri içine aldığı söylenebilir Önceki ifadeden bu mânâ, işareten veya delaleten anlaşılır
Buyuruluyor ki: Ezvacınızdan, yani eşlerinizden ve çocuklarınızdan size bir düşman vardır Kadın ve çocuklardan oluşan ailelerinizin tamamı değilse de içlerinden bazıları; yani bazı kadın, bazı çocuk veya bazı kadınla çocuklardan teşekkül eden bir takımı, size bilerek veya bilmeyerek bir nevi düşmandır
Dünyada kocalarına düşmanlık eden, canına bile kıymaya kadar giden, yemeğine zehirler katan, aklını karıştıran, malına ırzına, namusuna hıyanet eden, dinini diyanetini yıkan ve cehenneme sürükleyen nice kadınlar ve çocuklar bulunagelmiştir Bunu bile bile kasden yapanlar olduğu gibi bir takımları ve belki de birçokları bilmeyerek ve kötü bir maksat beslemeyerek kocalarını veya babalarını zararlara, sıkıntılara, keder ve üzüntülere düşürür, böylelikle bir takım hayırlı işlere, ibadetlere engel olurlar
Çocuklar hakkında ifade edilen bu ikinci husus, bundan sonra gelen âyette fitne tabiriyle gösterilmiş olmasına nazaran burada daha ziyade kasdi olan düşmanlık ilk akla gelirse de, o âyette zikredilmemiş olan ezvacla beraber burada da aynı mânâ düşünülerek mutlak anlamda olan düşmanlığın kasıtlı veya kasıtsız olma ihtimalinin bulunması, iki âyet arasında bir "intibak" sanatı ifade edebileceği cihetle daha beliğdir Ailede böyle kasıtlı yahut kasıtsız düşmanlık zevce ve çocuklar tarafından olabildiği gibi koca tarafından da olabilir Karılarına hıyanet eden nice erkekler de vardır Ancak hitabın zahiren erkeklere olması itibarıyla o taraf açıklanmayıp mânânın işaret ve delaletine bırakılmıştır Bunun da sebebi şudur:
"Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve erkekler mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur" (Nisâ, 4/34) âyeti gereğince erkeklerin infak, idare ve terbiyeyi üzerlerine alan reisler olmaları hasebiyle hitab, öncelikle onlara yapılmış ve özellikle iman sıfatıyla nida edilmiş olduğu cihetle akil, baliğ, mükellef bir mümin olarak seslenilmiş, bir aile reisinin kendi ailesine karşı düşmanlık ve ahlâksızlığının, erkeğin akıl ve iman yönüyle bağdaşmayacağı ifade edilmiş ve onlara ancak bu gibi durumlarda uyanık bulunup birtakım mahzurlardan sakınmak, af, bağışlama ve müsamaha gibi ahlâkî faziletlerle idare etmenin uygun olacağı anlatılmak üzere bu cihet açıkça belirtilip mukabili terk edilmiş veya gizlice zikredilmiştir Yani gerçekte kâmil bir mümin için öyle bir ahlâksızlığı düşünmek bile mümkün değildir
O halde müminlerin zevcelerine ve çocuklarına yakışan da onlara düşman değil, cidden dost ve esirgeyici olmak, o imanın alâmet ve terbiyesini kazanmaktır Hal ve ifade yönünden örnek olarak bunu telkin ve idare etme vazife ve sorumluluğu ise öncelikle erkeklere yöneltilmiştir Bunun da sebebi, kadınların akıldan ziyade hislerine tabi olmalarıdır Binaenaleyh meâlin kısaca özeti şöyledir:
"Ey iman eden ve aile üzerinde yönetici olması gereken erkekler Sizlerin erkekliğiniz, aklınız, imanınız ve gereğince iyilik fikriniz size bağlı olan ailenize düşmanlık yapmaya müsaade etmemeyi icab ettirirse de, zevceleriniz ve çocuklarınız içinden akıl veya dinde noksanlıkları sebebiyle sizlere düşman olan, başınıza problem çıkarmak isteyen bazılarının da bulunabileceği muhakkaktır O halde düşmanlardan sakınınız Onlara dikkat edip mahzurlarından korununuz, şerlerinden, keder ve sıkıntılarından emin olup kendinizi onlara kaptırmayınız
Bundan dolayı eş seçerken dış güzelliğine, malına, şusuna busuna kapılıvermeyip her şeyden önce dinini, edebini, iffetini ve ahlâkını aramak gerekir Nitekim bir hadiste "Çöplükte biten yeşillikten sakınınız!" buyurulmuştur Sonra da aile hukukuna riayet ve onların dinî terbiyelerine dikkat etmeli, ayrıca onların yüzünden gelmesi beklenilen dünyevî ve uhrevî zararlardan sakınmalı, gelişi güzel bırakıvermeyip uyanık durumda bulunmalı, sevgi ve alaka sevdasıyla şımartmamalıdır
Bununla beraber sakınacağız diye tazyik edip de sıkmamalı, her kusurlarına aldırmamalıdır Ve eğer affederseniz yani affetmek hakkınız olup tarafınızdan affı mümkün olan suçlarını bağışlarsanız -ki bunlar, size karşı yapılan ve başkalarını ilgilendirmeyen dünya işleriyle alakalı yahut da dinî konularda olup da tevbe ettikleri suçlardır affeder yüzlerine vurmaz, başlarına kakmaz ve ayıblarını, eksikliklerini örter, müsamaha gösterirseniz, şüphesiz Allah da gafurdur rahîmdir O da sizin günahlarınızı rahmetiyle bağışlar
15 Her halde mallarınız ve evlatlarınız bir fitnedir Sizi kendilerine tutkun edip zahmetlere ve günahlara sokmaya sebeb olan ve bir takım hayırlardan, itaatlardan alıkoyan bir imtihan ve sıkıntıdır Halbuki büyük mükafat Allah’ın yanındadır Binaenaleyh Allah muhabbetini, zikir ve taatı mal ve evlat sevgisine tercih etmeli, mal ve evlat kaygılarıyla uğraşırken Allah için olan ibadet ve itaatı bozmamalıdır
KURAN’I KERİM TEFSİRİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)