- 823 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Portre 2
Bir parti değildi orası harp yeriydi ve çocuk aslanlara atılmayı bekleyen gladyatörden farklı değildi. Eve bıraktığı kıza son sözlerini söyleyecekti ama cümlesi “saçmala” ikazıyla yarıda kesilivermişti. Beraber gittikleri evden beraber dönmüşlerdi belki ama ilkinde çocuğun yanında tanrıçası vardı, döndüklerin ise hayatını mahveden sıradan bir kız. Aslında her şey belirliydi ama bunu sadece çocuk bilmiyordu, kız ise en ince ayrıntısına kadar planlamıştı her şeyi. Kız kendi arkadaşının sevdiği çocuğu kapıp haddini bildirmek istiyordu. O çocuk ise kahramanımızın arkadaşıymış meğersem. Bir hafta boyunca en harika insan rolündeki kız, maskesini partide çıkarınca çocuk yüreğinde duyuverdi Sezar’ın sesini “sen de mi Brütüz!”
Herkesin bakışları kızın üstündeydi doğrudur ama o hepsini şehvetle yorumlamış ama bilmediği bir şey vardı ki herkesin amacının farklı oluşuydu, mesela; tiksinti dolu birkaç bakışı yakalamıştı çocuk ama kıza belli bile etmemişti. Kahramanımız ilk o gün sigara içmiş ve o gün nefret etmişti. Sonuç ise kahramanımız artık nefret doluydu o gece anlamıştı Schopenhauer’u Nietzsche’yi… Nefretini ikiye böldü o günden sonra yarısını; tüm insanlara, hikâyedeki kıza, arkadaşlarına, sigaraya, alkole, aşka, kadınlara. Diğer yarısını ise tamamen kendisine sakladı, en çok kendinden nefret etti çünkü kendini dev sanmıştı tanrıça sandığı kızın yanında, oysa ayaklar altında ezilivermişti. Bu kadar da değildi ona çevrilen bakışlarda sadakat yoktu kimse derdine çare değildi ve acıyan bakışların farkındaydı ama bildiği bir şey vardı ki zavallı kalmıştı. Gardını alamdan yara almıştı, işte o gün anladı zaman her şeye çare değildi. Bir de şu var ki kinden anlamayan sadece nefret kokan kahramanımıza o gecenden sonra ne bir özür ne de ona benzer bir jest gelmişti kızdan, sonradan öğrendi ki kahramanımız tüm nefretine rağmen intikamı aklından bile geçirmezken kendisine bir özrü çok gören kız, bu haklı nefreti de çok görüyormuş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.