BÖYLE ÇÖKERTİLİR TOPLUMLAR
BÖYLE ÇÖKERTİLİR TOPLUMLAR
Böyle çökertilir toplumlar. Özgürlüğe, aydınlığa, çağdaşlığa, gelişip medenileşmeye koşan, hak ve hukukunu arayan, kısacası özgür, cesur ve kendine güvenen bir insan topluluğunu dizlerinin üzerine çökertmek için, bugün bizde kullanılan yöntemi kullanır egemen güçler.
NİÇİN: Egemenliklerini sürdürebilsinler, koca insan kütlelerini rahat sömürebilsinler diye.
HANGİ VASITAYLA:Ekonomik sömürüyle. Az gelişmiş, eğitimsiz bir toplumun, bireylerinde hep gelecek korkusu vardır. Bu nedenle çekingen ve suskundurlar. Onları güçlü kılacak vasıta ekonomik özgürlük ve bütünlükleridir. Yani bunlar gelecek korkusu duymayacak kadar parasal imkana sahipler mi? Sahip olsalardı, bugün yaşanan kötü ve olumsuz, acı durumların hiç birini yaşamazlardı.Çünkü kendilerini eğitip, özgür ve dinamik kılacak, sahip oldukları imkanlarını kullanarak kişilik gelişimlerini tamamlamış olurlardı.
BASKIC VE GERİCİ EĞEMEN GÜCÜN: En birinci yöntemi, insanı eğitmemektir, onu cahil ve bilinçsiz bırakmaktır. ikinci yöntem olarak topluma ekonomik özgürlük vermemektir. İnsanları daima "bir lokma - bir hırkaya mahkum etmektir. Yani ölmeyecek kadar paraya, gıdaya, imkana mahkum etmek. Böylesi toplum bireyleri uyuşuktur, korkaktır, bilinçsizdir, kadercidir,kişiliklerini geliştiremezler, kendi daracık kabuğunun içine hapsedilmiş mecalsiz bir ipek böceği kurtçuğu gibidirler. Onlar üretir, egemen güç, kendi hempaları,yandaş ve yalakalarıyla sömürüp semizleşerek imparatorluklarını kurup, sürdürürler.
KURTULUŞUN YOLU NEDİR ?...... Kurtuluşun yolu cesur olmaktır. Her haksızlığın, hukuksuzluğun, yolsuzluk ve olumsuzluğun üzerine cesaretle yürümektir. Cesaret herşeyi çözer. Her kirli ve zor oyunu bozar. Sömürgenleri korkutup caydırabilecek en etkin güçtür. Cesareti geliştirirken, insan eğitimini ve bilincini de artıracaksınız. Cesaret ve bilinç... bir toplumun gelişiminde at başı birlikteliği sağlamalıdırlar. Bilinçsiz cesaret, kaba kuvvettir. Kolay alt edilebilir. Ama akla yerleşen bilinç - cesaret takviyesi ve işbirliği, her olumsuzluğu çözer, baskıcı bütün sömürgen unsurları darmadağın eder. Mutlu, cesur, umutla gülen bir toplumun doğuşu demektir bu. Kafalara yerleştirilmesi gereken en pratik, en etkili ve sonuç getirici yol budur.
ONURLU VE BİLİNÇLİ BİR TOPLUMUN : İnsanları çöp konteynırlarında açlığını gidermek için yiyecek kırıntıları aramaz. Hasta çocuklarını tedavi ettirmek için insan soyup hırsızlık yapmaz. Hayati organlarını satışa çıkarmaz. Toplumun değerli ve kutsal kadınları, çocuğuna süt ve gıda parası, evinin geçimine katkı olması, ölmeden ayakta kalabilmek için, yaralayıcı fedekarlıklarda bulunmaz.İnsanlar sokaklarda ölüme terk edilmez.
ADİL, KURALLARA VE YASALARA UYUMLU YÖNETİLEN BİR TOPLUMDA:
Kadınlara hiç bu kadar zulmedilmez. Kadınlar sapık cinsel dürtülü arzulara cevap vermiyorlar diye öldürülmezler. Üzerlerine benzin dökülerek yakılmazlar. Öldürülüp,testereyle parçalanarak cesetleri çöp konteynırlarına atılmaz. Onur kırıcı, aşağılık zina eylemine zorlanamaz, zinayı serbest kılan yasalar çıkartılamaz. Böylesi olay ve eylemlerin meydana gelişini içlerine sindirebilen devlet ve toplumlum yöneticileri, asla dinden, imandan, inanç özgürlüğünden söz edemez, Demokrasi sözcüğünü ağızlarına alamazlar.
GELECEĞE GÜVENLE BAKTIĞI SÖYLENEN TOPLUMLARDA:
Bukadar çok sayıda savunmasız çocuklar kaybolmaz. Onlar çalınarak, kaçırılarak, organ mafyalarına pazarlanmaz. Sapık cinsel arzulara alet edilerek, öldürülüp boş arazilere, dere yataklarına atılmazlar.
Kendisini sağlık kurumuna teslim eden insanların, "af edersiniz yanlışlık oldu" diyerek, hayati organları telef edilerek ölüme mahkum edilmezler.
Bu suçları işleyenler takipsiz kalmaz, ellerini kollarını sallayarak, mağdurların gözleri önünde yaşam süremezler.
İYİ YÖNETİLEN HİÇ BİR ÜLKENİN : Yargısında, ordusunda, kolluk güçlerinde, bürokrasi ve tüm kuruluşlarında, Özellikle de vatandaşları arasında bu denli keskin, önyargılı, kin ve nefreti körükleyen ve böylesine doruğa çıkartan anlaşmazlık ve kavgalar olmaz. Bir köpeğin mahallede havlaması sonucunda mahalle halkı kavgaya tutuşup insanlar birbirlerini öldürülmezler.
Hiç bir ülke ve toplum da insanlar bu denli denetimsiz bırakılmaz. yasa tanımazlığı bu denli göz ardı edilemez. İşlenen suçlar, yapılan yolsuzluklar bu denli görmezden gelinemez. Belli bir kesim, yolsuzluk, yoğun ve ağır suçlarını dokunulmazlık zırhlarının arkasına gizleyerek, bedel ödemekten kurtulamazlar.
Gidişat bu olunca, kötü niyetliler, kural ve yasa tanımazlar, suç işleme imtiyazı elde
Etmişce sine tüm toplumsal kuralları çiğneyerek kötü örnek olmayı büyüttükçe, büyütürler.
Bu durumu gören pek çok toplum bireyi bundan etkilenir, oda zayi olan hakkını, gördüğü zararların hesabını sormayı, kendi usulünce düşünür, bunun hesabını da bizzat kaba güçle - şiddetle sorma yolunu seçer. Aynen bu gün toplumumuzun pek çok kesiminde vuku bulgu gibi.
Hiç bir medeni ve çağdaş ülkede “İrtica’nın odağı olmuş siyasi kurumların hükümet olup, yönetim ve yasama yetkilerini kullanmaları etik ve Demokratik bir davranış olarak görülmez.
Bütün bu olumsuzlukları, toplumsal çöküntüleri yaratan toplum yöneticilerini
İnsanların reddetmeleri yerine bir de tebrik ederek mükafatlandırmaları mı bekleniyor acaba?
Maalesef bunu tam da böyle bekleyenler var. Toplumun cehaletine, korkutulmuşluğuna, bastırılmışlığına, ekonomik güçsüzlüklerine güvenen ve inanan sömürgen insanlar için de sanki kural ve yasalar yoktur.
Bunların hiç birisi gerçek dışı değildir. Bu coğrafyada yaşayan her Türk insanı, bu olumsuz acı durumların her gün bir kaçıyla karşılaşmaktadır. Evet belki korkudan, bastırılmışlıktan söyleyemez, itiraf edemezler ama, yaşanan kaos durumlarıyla Türk halkının cebelleştiğini görür ve bilirler.
Sonsuz esenlik ve mutluluk dileklerimle tüm dostlarımın ve Türk halkının mübarek ramazan bayramını içtenlikle kutluyorum.
KEMAL POLAT
YORUMLAR
"ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTÂBESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazînendir.
İstikbalde dâhi, seni bu hazîneden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhûriyeti müdafâ mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetln imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mâhiyette tezâhür edebilir.
İstiklâl ve cumhûriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsâli görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hîle ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgâl edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahîm olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidâra sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyânet içinde bulunabilirler.
Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr-ü zarûret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbâlinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dâhi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhûriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda mevcuttur!
GÂZÎ MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK. 20 EKİM 1927"
Kaynak: 22.9.2010
http://www.istanbul.gov.tr/?pid=394
kempol
Çok anklamlı, beni son derece onurlandıran ve mutlu eden bir yorum sunmuşsunuz.
Büyük ATATÜRK 'ün TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİNİ bu yazımın yorumu saymak nekadar anlamlı ve akılcı, ne kadar güzel bir düşünce. Bana bu topluma layık olmayı, TÜRK toplumu için canla başla çalışmayı, ATATÜRK gibi cesur ve akılcı olmayı bir kerre daha çok derin olarak düşündürdü.
Bu jest, bu uyarı yalnız bana değildir biliyorum; bütün toplum breylerimize, Türk aydınına, TÜM CUMHURİYET VE ATATÜRK , TÜRKİYE SEVDALILARINADIR.
ATATÜRK akılcılığı yolumuz ve düsturumuz, onun o bitip tükenmez cesareti bizimde cesaretimiz olacaktır, olmalıdeır.
Sonsuz sevgilerimle selamlıyorum değerli dost Kadir Yeter kardeşim sizi.
Kemal Polat
Sayın Kemal Polat,öncelikle toplumu irdeleyen muhteşem yazınızı gönülden kutlarım...Öyle bir durum aldıki hal ve vaziyet
gözlem ve düşünceleriniz bu durumun tam ifadesi size teşekkür ederim...Bu yazınızı herkes okumalı diye düşünüyorum...
Toplumun nasıl zapta rapta gireceği meçhul...korumasız ve güvensiz hissediyorum kendimi...çocuklarımı torunlarımı...bu kaybolan değerler acaba nasıl ve ne zaman yerine yeniden oturur Allah bilir...inanın çok üzücü günler yaşıyoruz...toplumun
büyük bir kesimi hala cahil,hala neyin ne olduğunun farkında değil ve kimbilir ne zaman ve neyi öğrenecekler,kültürümüze
sahip değiliz,haklarımızı bilmiyoruz,okumuyoruz,çalışmakta kısıtlı,iş yok nasıl bir çözüm gelir acaba topluma...ahlak almış başını gitmiş,haklı haksız belli değil,din iman birbirine karışmış,soruların cevabı yok...çok üzgünüm Kemal Bey...yazacak çok şey var
ama neye yarar bilemem...size selam ve saygılarımı iletirken umut eksik olmayan günler diliyorum.....serapertence
kempol
Sizi, vefalı dostluğunuzu, bu tolumsal duyarlığınızı içtenlikjle kutluyorum.
Kuşkusuz bu yazdığınız kaygıları hisseden değerli yurtsever, toplumsever insanlarımızın sayısı az değil. Bu kaygıların varlığının doğru oldduğu, " Ne yapabilirzi, bu durumda ne yapmalıyız " diye soru soranların çokluğundandan belli oluyor.
Her şeyden önce cesur ve dik duracağız. Bunu yeniden öğrenmeğe kalkıp zaman kaybetmenin anlamı yok. Türk toplumunun aydın insanları olarak bu bilinç bizde zaten vardır, varolması gerekir. Eğrilerin, yanlışların, çirkinlik ve haksızlıkların karşısında susup durmayacak, tolumumuzu yozlaştırıp katleden bu olumsuzlukları hoşgörü ile karşılamıyacağız, görmezlikten gelmeyeceğiz. Gereğinden fazla atıl kalındı, olumsuzluk ve çirkinliklere hoşgörü ile bakıldı. Bu bakış açısı asla bir demokratik davranış örneği değildir. Toplumun yozlaşıp, 73 milyonluk bir devletin insanlarının tüm geleceklerinin karanlıklara, bilinmezliklere, hak ve hukuksuzluklara sürüklenmesine, kısacası batışına nasıl göz yumululur?
Bir kerre daha görüldü ki, cahil, yoksul sefil ve her türlü insani yaşam haklarından mahrum edilmiş, zavallı bir insan kitlesi hunharca kullanılarak, istismar edilerek, cahillik ve zavallılıkları sömürülerek, baskı altına alınarak, aldatılarak, hukuk kuralları gibi son derece teknik ve uzmanlık isteyen ANAYASA değişikliğinde, bir halk oylamasında karar vermeğe zorlandılar. Ve verdikleri karar ortada.
Tamamen bir hukuk uzmanlığı konusu olan bir değişikliğe, hiçbir hukuk bilgisi olmayan, okuma yazma dahi bilmeyenler "evet" dediler ve bu oylama 73 milyon insanı bağladı. Ne getirip, götürdüğünü önümüzdeki günler çok çarpıcı örneklerle gösterecektir.
Değerli dostlarımdan birisi, " yakıp yıkan, çalan çırpan, hak hukuk dinlemeden, mala cana kıyan, ırz ve namuslara tecavüz eden, vatan haimliği yapan, yurttaşlarımızın hiçmi suçu yok? " diye yazmış. Neye karşılık: Benim " Toplumumuzu yönetme iddiasında olanlar bu toplumu iyi yönetmiyor, sorumluluklarının gereğini yapmıyorlar " demişim de, ona karşılık.
El insaf yani, her yorumumda, şiirlerimde ve de yazılarımda, toplumda suç işleyen, kural tanımayanların ihanet içinde olanların kesinlikle hoşgörülmemesini denetlenip, hakettikleri cezalara çarptırılmalarını, topluma kötü örnek olmalarının önlenmesini; Bu önlemlerin alınmasınında toplumu yönetenlerin sorumluluğu olduğunu belirtip, vurgularım. Sanırım bu yönetimin eleştirilmesine, karşı çıkmak istemiş sevgili dostumuz topyekun cahil bırakılmış, eğitilmemiş halka yüklemek istemiş bütün suçu.
Cahilde olsa mademki bir erişkindir, suç işlemişse, onu denetlemek, yakalayıp yargıya teslim etmek, hakkettiği cezayı almasını sağmak da toplumu yönetenin görevi değilmi? Bu görev kasıtlı olarak aksatıldığı, toplum başı boş bırakıldığı, belkide yozlaştırılarak toplumsal çöküşün sağlanması, istendiği için, boş veriliyor, savsaklanıyor olmasın. Çümkü bütün emareler bunu gösteriyor. Bunu; okuma yazma dahi bilmeyen sadece oylarına ihtiyaçları oldukları için istismar ettikleri zavallı cahil insanlar belki anlayıp bilmezler ama, Türkiye ve toplum sevdalısı CUMHURİYET aydınları bu entrikaları en ince detaylarına kadar biliyorlar.
İşte böylesi acılıklar yaşıyor bu toplum, değerli dost Sayın ERTENCE. Sizin sayın ve değerli eşinizin de hukukçu olduğunu saqnıyorum. Lütfen bu cevabi yazımın beyefendi tarafından okunmasını da sağlıyacağınızı umarım. Hatalı yanlarımız varsa lütfedip belirtsinler.
En içten samimi duygularımla ve esenlik dileklerimle selamlıyorum sizi ve sayın eşiniz beyefendiyi. Kemal Polat
Her toplumun kendine has değerleri vardır. Bu değerler bir toplumu tanıtan özelliklerdir.
Mesela Türk toplumunun belli başlı değerlerini ele aldığımızda bunları çalışkanlık, zorluklar karşısında birlik içerisinde olma, aile yapısının güçlülüğü, hangi şartta olursa olsun sadaka almaktan ziyade vermeye çalışma ve özellikle yabancıların bizler hakkında söylediği en belirgin özellik olan Türk kimliğine bağlılık şeklinde özetleyebiliriz.
Ancak bugüne baktığımızda bizi var eden bu değerlerimizin birer birer çökertildiğine şahit olmaktayız.
Yazınızda da net olarak analttığınız gibi,çöküşün erkenlerini,nedenlerini ,emarelerini ve sonuçlarını görmekyteyiz.Bu anlamda insanlarımızın detaylı düşünmeleri,ülke çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre adım atmaları gerekir.Her şeyden önce de bilinçlenmek,bilinçli olarak hareket etmek en önemlisi.Çoğunluğun bilinçli olması başarıya giden önemli bir adımdır.
Çok yerinde ve yararlı bir yazıydı.Tebrik ederim Kemal bey.Hayırlı bayramlar dilerim.Saygılarımla efendim.
kempol
Bu özelliklerimizin eksilmeden sürmesi umudu ile ve esenlik dileklerimle
selamlıyorum sizi değerli dost şairim. Kemal Polat
Sn Polat şu bir gerçekki insan Allah'n en büyük lutfu olan akli iradesini kullanmayı öğrenemedikçe,yaşadıkları kendi kadercilik anlayışından öteye gidemeyecektir..Bu noktada tabiki kader kavramını inkar edemez yok sayamayız.Ancak eğer her şey kader olacak ise neden Allah yarattığına akıl irade ve yetenek gibi melekelerle donatmazdı..İnsanda bitki ler gibi hava su güneş yaşar ve ölürlerdi...Ve dahi günah sevap müessesesi diye bir şey olmaz yaptığımız yanlışların kötülüklerinde kader olduğunu söyler kurtulurduk..Cennetle müjdelenmez cehennemle korkutulmazdık..
Demekki bize verilen hayatı ve dünyayı kendi aklımıza görede geliştirmemiz kullanmamız ve aynı güzelliği içinde paylaşmamız gerekiyor..İnsan yeri gelince HAYIR demeyi bilmiyorsa boyun eğerek yaşamaya, sömürülmeye mahkumdur. Bunun başka bir açıklaması olamaz..Gelişmiş toplumlarda bilinçli yönetimler ve bilinçli yönetilenler vardır. Onlar en ufak bir yanlış karşısında seçtiklerine hayır demeyi bilenlerdir. Din toplumların kültürel ahlaki manevi gelişimleri için gereklidir,ancak din o toplumları dini kullanan art niyetliler tarafından kullanıyorsa işte o zaman sorun başlar. Günah baskıları yasaklar yaptırımlar o toplumu pasifize eder ve susturur ortaya çıkanda işte böyle sürü zihniyetli yöneten ve yönetilenlerdir.
Sevgili dost kalem gerek benim şirime yazdığınız yorum ve gerek burada okuduğum bu harika yazınızla sizi kutluyorum.. Sizin gibi bir insanı tanımış olmaktan da ayrıca mutluluk ve onur duydum.
Ülkem ve kendim için her şeyin en güzelini istiyor ve diliyorum. Tabi bu sadece istemek ve dilemekle olmaz diye düşünerek, kendi adıma duygu ve düşüncelerimi yazarak ifadeye çalışıyorum tıpkı sizin gibi..SELAM VE SAYGILAR O GÜZEL YÜREĞİNİZE / ŞÜKRAN AYDOĞAN
kempol
Bu satırları yazdığım saatlerde görüyorsunuz işte bu omuzlaşmaya, US ve eğlem birliği yapmağa nekadar büyük ihtiyaç vardır. Bunu yazarken toplumun cahaletini, bölünüp parçalanmışlığını, nekadar bir araya getirilmemiz gerektiğine vurgu yapmak istiyorum.
Bu kadın - erkek hepimizden bekleniyor. Düzeyli ve tutarlı, kararlı olmamız gerekiyor. Aynı zaman cesur ve ısrarcı, dinamik olmamız gerekiyor.
Kadertciliğe, sahte dindarlığa, iki yüzlü, ön yarğılı,inanç sömürücülüğüne bütün gücüyle karşı çıkmalı insanlar. Bu dincilik aldatmacaların tüm çirkinliğinin sergilenmesi gerekiyor. Samimi ve gerçek müminlerin, gerçek ALLAH inancıyla halkımızı aydınlatarak, dinci sömürgenlerin maskelerinin düşürülmesi gerekiyor. Bu ALLAH inancı sahih gerçek müminlerin kaçınılmaz görevidir. Çünkü Yüce YARATAN bir yükümlülük olarak bunu istiyor mümin kulllarından. Cahil bırakılmış, ALLAH ile korkutularak nasılda yürek yakıcı bir acıyla ortaya çıkıyor Türkiye halkının bölünüp parçalanmışlığı. Bu kötü, çirkin, acı ve kokuşmuş kaderi kim; kimler hazırlıyor, yazıp biçiyor Türk halkına?. Bunu da YARADANA yüklemesinler. Adam olup, insan gibi yaşasınlar diye bizleri YARATAN yüce varlığa yüklemeğe kalkışmasınlar.
Saygılar sunuyor, esenlik dileklerimle selamlıyorum sizi değerli dost ŞÜKRAN AYDOĞAN Kemal Polat
Değerli dost
2 gündür yazınızı döne döne okuyorum. Çok uzaklardan ülkemin durumunu elimden geldiğince takip etmeme rağmen, yazınızda sözünü ettiğiniz pek çok olayı gerçek mi diye inanmakta insan olarak zorluk çektim..benim söyliyebileceğim tek şey insanca yaşamak her bireyin hakkıdır ve hiç bir birey aç ve açıkta kalamaz. Çocukların ise yarınlarından hiç korkusu olmamalı. Şah,şeh ve şeytan hep bir arada çalışır. Halkı bölünen bir ulusu yok etmek çok kolaydır ve diş mihraklara hizmet edenler ancak cahil toplumun gözünü boyayabilirler. Hangi gerçek müslüman hayır yemeğini siyasete alet eden yemek paketleriyle EVET çalışması yapan bir başbakana Allah kabul etsin der.. Bilgi sahibi olan her Türk 4 anayasa mahkeme uyesının bu yıl emekli olacağını ve yeni anayasayla yapılan atamalarla yasanın sahipleri bellidir.
Kemal Bey, tabi daha binlerce yazacak kambur var. İyiki gerçekleri yazmışsınız bizde yorum yazarak dertlerimizi anlatabiliyoruz. Sizi kutlarım ve yarından sonra aydın bir Türk toplumunu kutlamak istiyorum
Avustralya dan selam, saygı ve sevgiler
kempol
Ben gerek şiirlerimde, gerekse yorum ve yazılarımda tek kelime yalan yazmam. Olacak şeymi, milyomların karşısında test ediliyoruz, gerçek dışı yazmayı onursuzluk ve ön yargı saqyarım.
Yazdıklarımı hep yaşananlardan alırım. Yüzde, yüzü gazetelerde, medyada tekrar, tekrar, hatta günlerce gündem oluşturan gerçeklerdir.
Şimdi Örneğin desem ki: Türkiye cumhuriyeti, laiklik karşıtı, " İrticanın odağı " olmuş bir siyasi parti tarafından yönetiliyor desen, yalanmı söylemiş olurum? En üst yargı orğanımız olan anayasa mahkemesinin kararı değilmidir bu?
İşte dile getirdiklerim, bunun benzeri mücerret olaylar. Beni ve benim gibiler, aydınlatma görevlerimizi yapıyoruz. Çocukların, üçerli gruplar halinde kaybolup yokedidiği yalanmı? Kadınlkarın testerelerle parçalanarak, konteynırlara atıldığı yalanmı?. Türk halkının yüzde kırklarının okuma yazma bilmediği yalanmı? 60 yıldır bu oranın sıfıra düşürülmek şöyle dursun; yüzde onlara, beşlerer düşürülmemiş olduğu yalanmı? Eğer halk cahaletten samimi olarak kurtarılmak istenseydi bu başarılamazmıydı? " Türk halkının büyük bölümünü cahalete mahkum ettiler " demek yalanmı?
Dile getirdiklerimizin hepsi katmerli gerçekler. Bunları yazarken zevk almıyor, keyiflenmiyoruz..... Yüreğimiz yanıyor, içimiz kan ağlıyor.
Ha.. peki bu niçin böyledir, niçin aşılamıyor bu kısır dönğü?
Cesur ve bilinçli insanların ortaya çıkması lazım. gerekirse değil, mutlaka taşların yerinden oynatılması lazım. Yani taşların altına cesur ve aydın insanların elini sokması lazım. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BU CESARETİ GÖÇSTERMİŞ VE BUNU BAŞARMIŞ. Bugün yediğimiz lokmalar, içtiğimiz sular, teneffüs ettiğimiz havalar, yüce Yaradanın izniyle, ATATÜRK ÜN CESUR VE AKILCI ATILIMLAR, DAVRANIŞLARI, MÜCADELELERİ SAYESİNDEDİR.
Bunu hiç bir türk unutmamalıdır. Burası, böylesi atılımları, davranışları, cesaretli kalkışmayı gerektiren bir coğrafyadır. Bu dvranışları gösteremeyen bimlerce kavim tutunamadan geçip gitmiştir bu cennet topraklar üzerinden. Biz birazda, o insanların bakiyesi sayılırız.
Tekrar çok teşekkürler eder, en içten selam ve saygılar sunarak geçmekte olan bayramınızı kutlar hayırlara vesile olmasını dilerim.
KEMAL POLAT
kempol
gördüğü zararların hesabını sormayı düşünüyor, bunu bizzat kaba güçle sorma yolunu seçiyor.
Evet herkes kendi yasasinca diyorum ben kendimce.
Türkiye sosyal konularda gelismis devletler kadar olmasada yinede bir cok ülkeden daha modern.
Ama öyle olmus ki yasam bicimi, artik insanlar yerine göre davraniyor.
Hatta degindiginiz gibi baskasinin cigerini bile söküp satiyorlar.
Hep yokluktan mi tartisilir aslinda, cünkü yokluktan öte doymamaktandir.
Zina zaten ahlak ve vicdan olarak kisinin kendi yapisinca birseydir.
Ahlaksiz insan ne yasa tanir ne kanun.
Türkiye Cumhuiyeti kuruldu evet ama istendigi bir sekilde o düzen kurulamadi asilamadi cehalet bu güne kadar.
Ve en önemlisi esitlik saglanamadi insanlar arasinda.
Ve hic anlamadigim ve asla da anlamayacagim seylerden biri su ki; mevki sahibi olan biri dünyayi ben yarattim gibi bir tutumda olmasini anlayamiyorum.
Aldigin diploma yükseldigin mevki hangi devletin milletiysen o millete hizmet icin degil mi ?
Yok anlasilan degil.
Bu saatten sonra birseyler degisir mi bilmiyorum cok zor.
Cünkü suan birde bir özentiye düsmüs bir toplum var.Evet hersey egitim ve düsünecek olursak okuma yazma bilmeyen
yaslilarimiz da cok ve kirsal kesimlerde genclerin bile okuma yazmasi yok halen bu cagda.
Sonuc yanlis yapilanma A´dan Z´ ye.
Yüreginize saglik sevgili Kemal Polat.
Sonsz saygimla
kempol
VE DE; EN ACISI BU KONU YANLIŞ VE İSTİSMAR EDİLEREK TÜRK TOPLUMUNA CÜHELA DÖNEMİ USULLERİYLE KABUL ETTİRİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR. TÜM SORUN VE KAOSLARLA DOLU YAŞAMIMIZIN ESAS KAYNAĞINDA BU GERÇEK OLĞU VARDIR.
ONU BİR AŞABİLSE TÜRK TOPLUMU BÜTÜN SORUNLARINI Ç.ÖZEBİLECEK. ÇÜNKÜ SİYASET CANBAZLARI BU KONUYU HUNHARCA, ALABİLDİĞİNE İSTİSMAR EDİYORLAR.
SELAM VE SAYGILAR SUNUYORUM DEĞERLİ AYDIN ŞAİREM SERPİL HANIM SİZE. KEMAL POLAT