- 1220 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
aşkı olduğu gibi tartmak
Sırlı,ihtiyar bir gecenin yıldızlı vaktinde halsiz parmaklarıma değen klavye tuşları, sessizliğe hücum eden tıkırtılarla düşünce askerlerimin ayak sesleri gibi.Fikrimin en kesifinde ücralar yaşayan sevmelerim Hızır’ın uçurumunda demlenirken masa üstündeki kağıdım oy pusulam olup varlığımla yokluğumun oylanacağına dair bir imgedir.Gönül mührümü varlığıma vurdukça sevmelerim bir zarf ile baştan geçersizler kısmına atılacak.Kurulu aşk sandıklarında mütemadiyen seçilmiş ihanet beklçileri, parmağıma mürekkep döküp mimlediler mi artık sevmelerin en makus talihlileri arasına katılacağımdan hiç şüphrem yoktur.
Onca yıkılmış,virane gönül varken torpili olmayan sevda, vicdanların en temizinde konaklarken onu çöpten bir duyguyla terkedilmişliğe bırakmak dile haram,sese haram,düşe haram.ne zaman bir sevene rastlasanız aşikardır sevmesi lakin bir meşakkat zelzelesiyle sonra çıkar yalanın,sahteciliğin kokuşmuş işkembesi.
Seviyorum sözcüklerinin kulağa hoş gelen nağmesi kalbe sıcak bir üfürüş gibidir.kağıttan bir rüzgargülüdür ki kalp, yönlenir her üfürülüşte.bir nazeinin sevgilinin kirpiğine yaşlar emanet eden ütopik sözcükler, sevgilinin en hassas vadisini keşfedince sevgiliyi aldatan o sihirli sesleri yankılatır.aşk ne elzemdir ki hayali sözcüklerin yüküyle bu vadidede sendelerken gerçek sevenin yüzünde yaş dolu patikalar bırakır.geceleri ağlayan bir bitkinin damlalarını görürsünüz.Bir sessizlik içinde yaprağından süzülen damlaya emanet ettiği toprak sevgisi, yine toprağa düşüyor bir nevi ağlayan bitkiyi her daim ağlatma meylinden ödün vermiyor toprak..Aşk tıpkı böyle işte.
Şu gözyaşlarımız tıpkı bitki damlaları gibi dibimize düşerken aslında bizi hayatta bırakarak her daim yaş dökmemize vesile değil midir?Omuzlarımıza aldığımız yaş bir kütük gibidir bazen sevmeler.ağırdır bedenimizi incitir,yaştır gönül ocağımızda yanmaz bazen.Oysa muhatabı olmaya razı gösterdiğimiz bazı sevmeler vardır ki gül kokusu gibidir.peşinden sürüklendikçe bahçesine giden yolda mest olur tarifsiz notlar düşeriz hayalatımıza.
Ben seyrine doyum olmaz mimari yapıların büyüttüğü nazlı,haya süsüyle örtülü güzelin pencereden bıraktığı işlemeli mendilin talihli katibini şiirlerde terennüm ettim.eski dönemlerde titrek gaz lambası yardımıyla kağıda iliştirilen sahih sırların izdavaca götüren hallerini kitapalardan okumuşumdur.aşayişin berkamal olduğu o yıllarda kaçak sevdalar bugünkü gibi kuyulara atılan paralar,ağaçlara asılan çaputlarla resmileşmezdi.Kaçak sevdalar, ancak edeb ihlasında resmiyet bulurdu ki nişanesi işlemeli bohça olurdu.
Bu devrin rüzigarına kurumuş yaprak gibi teslimiyetle yaklaşırsak vaktin savrulmuşluyla aşk duvarlarına çarpıp mahvolmamız içten bile değildir.
Sevgili günlüğüm aleni bir cümleyle şunu derim ki; aşk esnafın hassas terazisi gibidir,onu sözcüklerden peyda olmuş kapla değil olduğu gibi tartana ne mutlu!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.