- 948 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
En kötü dilenci
Bir varmış bir yokmuş, evvel zamanlarda kalabalık bir sığırcık ailesi varmış. Bu aile mutlu mesut yaşarlarken, bir gün baba sığırcıkla oğul sığırcık kavga etmiş. Öyle büyükmüş ki bu kavga, oğul sığırcık çoluk çocuğunu toplayıp ailesini terk etmiş.
Günlerce kendilerine bir ağaç bulmak için uçmuşlar. Gele gele bir çiftliğe gelip, çiftlikteki kocaman bir dut ağacına yuvalarını yapmışlar. Mevsimlerden kış olduğu için, dut ağacında yiyebilecekleri hiç dut yokmuş.
Baba sığırcık, çocuklarına hayatla mücadeleyi öğretmiş. Topraktan yiyecek bulmak için, toprağı deşelemek gerektiğini öğretmiş. Çocuk sığırcıklar, babalarını ve annelerini dinleyip toprağı karıştırmayı, karınlarını doyurmayı öğrenmişler. Bir de baba sığırcık, çocuklarına dilenmemeyi öğretmiş. Kaşlarını çatıp, tüylerini kabartıp, ‘hiç birinizin, hiç kimseden bir dut çekirdeği dahi olsa, dilendiğinizi duymayayım! Tek tek yolarım o kirli tüylerinizi’ demiş.
Kirli tüylerinizi demiş, çünkü gün boyu yem aramak için toprağı deşelediklerinden, tüyleri kapkaraymış. Etraftan geçen göçmen kuşlar, bu kirli tüylü kuşlardan pek hoşlanmaz, hiç sevgi gösterisinde bulunmazlarmış. Göçmen kuşların bu tavrı çocuk sığırcıkları hiç yıldırmaz, kendilerini sevdirmek için sürekli etraflarında döner dururlarmış. Çünkü babalarından tek öğrendikleri saygı sevgiymiş. Sevmekmiş. Babaları yiyecek dilenmeyin derken, sevgi dilenmeyin demeyi unutmuş. Çocuk sığırcıklar da, kirli tüylerini kabarta kabarta göç yollarındaki kırlangıçlara sevgi gösterisi yapar, bir yudum sevgi için çabalar dururlarmış.
Oğul sığırcık küçük ailesi ile birlikte çok mutluymuş. Arada sırada eski kocaman ailesini özlüyormuş tabi, içi özlemle dolduğu zamanlarda derinden bir ‘ah!’ çekermiş. Onun bu derin ahları, oradan geçmekte olan göçmen kuşlarının yüreğini burkarmış. Burkarmış da hiç birisi yanına gelip, ‘nedir seni böyle derinden ah dedirten’ demezlermiş.
Karakışın bastırdığı bir anda, zevk için avlanan bir avcı baba sığırcığı vurduğunda, bütün sığırcık ailesi perişan olmuş. Bütün kış ağlayıp çırpınmışlar ama bütün bu ağlamaları nafileymiş. Artık babaları gelmez yere gitmiş ve bir daha gelmemiş. Çocuk sığırcıklar ve anne sığırcık, artık yem bulmak için daha çok çalışıp daha çok toprağı eşelemeye başlamışlar.
Ve daha çok kirlenmiş tüyleri. Kimse onları sevmemiş, hatta yakınlarından bile geçmemişler. Güçlükle kışı çıkarıp bahara ulaştıklarında, uzaklardan bir kırlangıç ailesi yanlarına gelip onlarda dut ağacına yerleşmiş. Sığırcık ailesi çok mutluymuş. Yeni komşularıyla mutlu mesut yaşamaya başlamışlar.
Kırlangıcın biri, sığırcığa âşık olup aşkını ilan etmiş. Bizim kirli tüylü sığırcık, o kadar mutlu olmuş ki, kırlangıca adeta tapmış. Bütün sevgisini ona vermek için çabalamış. Her fırsatta ‘seni seviyorum’ diyormuş. Kırlangıç, ilk zamanlarda bu aşırı sevgi karşısında heyecanlanıp havalara uçarken, göç mevsimi yaklaştıkça içini bir huzursuzluk kaplamış.
Sığırcığa, aşklarının devam edemeyeceğini, bir gün mutlaka gitmesi gerekeceğini nasıl anlatacağını bilmiyor, kara kara düşünüyormuş. Sığırcık ise, bulduğu minnacık sevgi kırıntısını yüreğinde sarıp sarmalayıp öyle büyütmüş ki, artık minik yüreğine sığdıramaz olmuş. Sevdası oluk oluk taşmış yüreğinden.
Sığırcıkların kendi aralarında kutladıkları şükür bayramları varmış. Bu bayramda, bütün sığırcıklar en güzel elbiselerini giyer, en güzel yiyecekleri hazırlar, herkese dağıtırlar, gök yüzünde hep birlikte süzüle süzüle uçup dans ederlermiş. Yine böyle bir bayramın hazırlığını yaparlarken, kırlangıç, sığırcıkla karşılaşmış ve ona sevgi gösterisinde bulunmuş.
Sığırcık, çok mutlu olmasına rağmen, kalabalıkta utandığı için, ‘seni seviyorum’ diyememiş; ama içi içini de yiyormuş. Akşamı zor edip, kırlangıçla konuşmak için kıvranıyormuş. Bulduğu ilk fırsatta, kırlangıcın yanına gidip, utana sıkıla ‘seni seviyorum. Hem de hayatımda kimseyi sevmediğim kadar seviyorum. Benim ne olduğuma, kim olduğuma bakmadan kirli tüylerime rağmen beni sevdin ya, ben de ölünceye kadar seni seveceğim.’ Demiş.
İşte bu sözler kırlangıcı derinden düşündürmüş. Uzun zamandır bir türlü söyleyemediği sözleri, artık söylemenin zamana geldi diye düşünmüş ve başlamış içinde biriktirdiklerini anlatmaya.
‘Beni iyi dinle sevgili sığırcık. Ben bir göçmen kuşum. Her an göç eder senden uzaklara gidebilirim. İşte o zaman senin üzülmeni, yıkılmanı istemem. Beni çok sevme. Benimle biraz vakit geçir, gönlünü hoş tut yeter demiş.
Bu sözler sığırcığı derinden yaralayıp içini burkmuş. Hiç cevap vermeden oradan uzaklaşmayı diliyormuş ama dayanamayıp cevap vermiş sevgili kırlangıcına ‘kırlangıç, sen göç edeceğini, seni sevmemem gerektiğini, sana aşırı bağlanmamam gerektiğini söylüyorsun. Peki, hiç düşünüyor musun, sen bir daha ki geldiğinde ben burada olacak mıyım? Ya sen, göç yolunu tamamlayıp buralara kadar uçabileceğini düşünüyor musun? Ya seni de acımasız bir avcı, babamı vurduğu gibi vurursa? Neden bu günümüzü değerlendirip birbirimizi kayıtsız şartsız sevmiyoruz? Neden?’diye sormuş içi kan ağlayarak.
Sonra kırlangıcın yanından ayrılıp düşünmüş. ‘Ah babacığım! Bana dilenmemeyi öğrettin ama, başkalarından sevgi istemenin de bir çeşit dilencilik olduğunu, hem de en kötüsü olduğunu neden bana söylemedin babacığım?’ diye veryansın edip, kendini yerden yere atıp, şükür bayramına da katılmayı unutmuş. Artık onun için bayramın bir önemi yokmuş. Kendini nasıl olup da dilenci konumuna soktuğuna hayıflanıp durmuş.
Not: Sevgili arkadaşlarım. Hepinizin Şeker Bayramını en içten duygularımla kutlar, sağlık ve başarılar dilerim. Siz siz olun, etrafınızdaki kirli yüzlü, sevgiye muhtaç insanlara sırtınızı çevirmeyin. Birazcık sevgi verirseniz, bilin ki, o sevginiz hiç bitmez. Aksine, çoğalarak size geri döner.
Sevgi ve saygılarımla…
Emine Uysal / Manisa/ 09/09/2010
YORUMLAR
. Siz siz olun, etrafınızdaki kirli yüzlü, sevgiye muhtaç insanlara sırtınızı çevirmeyin. Birazcık sevgi verirseniz, bilin ki, o sevginiz hiç bitmez. Aksine, çoğalarak size geri döner.
bence sadece bu satırları yazsaydınız yeterliydi duyarlı yüreğinizi en içten dileklerimle kutlarım saygılar sunarım
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine hanım yine mükemmel bir senaryo yazdın soluksuz okudum
işte şeker bayramı değil de şükür bayramı da bu olsa gerek Sevmek elde olmayan en zor olanlardan bir olgudur filimlerde çok seyrederiz beyaz siyah perdelerdeki filmleri düşman kız ,erkek aşık oluyor yalan değil yaşadım gördüm yakınen bilirim yani sevginin önüne kimse bent vuramaz
kutlarım üstat
Emine UYSAL (EMİNE45)
Saygı ve sevgilerimle...
Final harikaydı özellikle. Düşündürücü bir masaldı. Bir yudum sevgi dilenciliği... En acıtanı da bu olmalı. Tebrikler Emine ablam. Bayramın kutlu olsun. Sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Bayramın kutlu olsun arkadaşım.
Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgi ve saygılarımla...
evet, en kötü dilenci.
aşkın gizemli tadında ve sevginin kutsallığındaki en kötü dilenci.
keşke tüm iyi dilencilerde sığırcıklar gibi " en kötü dilenci " olabilseler de yürekleri sevginin eşsiz gücüyle dolabilse...
kutlarım dost, güne uygun harika çalışmanızı.
saygı ve sevgilerimle, iyi bayramlar.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Bayramın mübarek olsun.
Sevgi ve saygılarımla...
"Siz siz olun, etrafınızdaki kirli yüzlü, sevgiye muhtaç insanlara sırtınızı çevirmeyin. Birazcık sevgi verirseniz, bilin ki, o sevginiz hiç bitmez. Aksine, çoğalarak size geri döner. "
Güzel bir öğüttü Emine hanım! Ama sevgide anlayana verilir,nankörlere(!) değil bence.Yoksa silah olarak geri tepmeler yapan çok densizler var!...
Anlamlı bir yazıydı.Bayramınız kutlu olsun.
Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgim saygım sonsuz...