son yolculuk
son yol culuğa uzanıyor gözlerim
son bakışa
ve
belkide son aşka
ellerimi uzatırken
sesizce bu maberada
derin ve hüzünlü haykırışla
açarım yelkenlerimi
dalarım uçsuz bucaksız deryalara
sessizlik içinde
haykırışlar
ve
yalvarışlar içinde
açarım ellerimi semaya
bir sebepsiz dertti
belkide belkide
ben
sebepsizleştirdim bu derdi
ama haykırşlarımın
iniltilerimin
ardı sonu bitmedi
bitirmedim
her nedende olsa
sessizlik içinde ve usluca
bir sukut içinde sessizliğe gömülen
bu karan lığın ardın’da
sana sığındım
hep böyle yapmalıydım
hep böyle olmalıydım
bilmeliydim’ki bi gün gelicek
ve biticek gözlerimdeki yaşlar
ve hüzün başlıyor
derin bi sessizlik içinde
yalvarışlar haykırışlar
ona atıldığı zaman
taifte taşlar
sevgiliye diğil bana atılmalıydı
yıkılsın ınbat’lar
yıkılsın derya’lar
yansın can’lar ve canan’lar
ona yanan bir kalbin
haykırşı olsa gerek bu sözler
belkide hasretin
yananın yandığına olan
sözleridir nedemeliyim
bilirler belki bu derdi
bu aşka yananlar
nedemli
çaresiz olduğumu
boğuluyorum
hıçkırıklar
ve
göz yaşların arasında
bit miyor hasretim
bit miyor derdim ve efkanım
yüzünün güzelliğiyle
hayran bıraktın bizi kendine
sevemedik
sevemedik
senden sonra
senden başka kimseyi
çaresizlik
içine kaptığı herşeyi
ne olsa
gözünün yaşına bile bakmadan
alıp götürüyormuş meğer
ben bunu bilmedim
çaresizliği
gözlerinin ardındaki cennete ulaşmak sanmıştım
sanmıştım ki
bana her baktığında
bedenim çaresiz
ve dilimin lal olduğu
andır çaresizlik
ben çaresizliğin
senden ayrılmak olduğunu bilememiştim
bakıyorum
geride kalmış günlerime
ve
sessiz bir haykırş ile
feryad etmekten
başka bişey duyamıyorum
kendimi bazen
yaşayan bir toprak olmaktan
başka bişey göremiyorum
gösteremiyorum kendimi
ağlıyorum
gözümdeki yaşın haddini bilsen
acırdın
belkide
beni şu seni seven
garibi görseydim semaya yalvarırdın
sevgili
bekletme artık
gelmenin buluşmanın
ve
vuslatın zamanıdır deyip
el etek çekmekten başka
bişey bulmıyorum bu dünyada