- 2089 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
VEDAT FİDANBOY ve ŞİİRLERİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
Vedat Fidanboy, orta Anadolu’muzun güzel ve şirin kentlerinden olan Kırşehir’den geliyor. Kırşehir değince aklıma Hacı Bektaşı Veli, Âşık Paşa, Şeyh Ahmet Gülşehri, Ahi Evran, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Şemsi Yastıman, yenilerden Ali Baytok, Muhsin Durucan, Ahmet Şahinoğlu ve H, Vahit Bulut geliyor. Biraz daha geriye gidersek koca Yunus Emre geliyor. Ünlü halk ozanı Yunus Emre’nin de Kırşehirli olduğunu söyleyenler vardır.
Şunu vurgulamak istiyorum: Kırşehir şairlerin, ozanların harman olduğu yerdir. İşte şair Vedat Fidanboy bu topraklarda yetişip beslenerek bugünlere gelmiştir. Mayasını, hamurunu, belki de şiir sevgisini bu tanıdık dostlardan almıştır. Şairimiz halen sanat ve kültürümüzün engin deryası başkentimiz Ankara’da ikamet ediyor.
Vedat Fidanboy’ yıllardır sanat ve kültür dünyamızda yayımlanan Kervansaray, Eflatun, Çele. Sanat Dünyası, PTT Dergisi, Ana, Gülpınar, Müzik Magazin, Hisler Bulvarı, Simav Anadolu, Ra Sanat, Mavi Nil, İremcik, Alternatif Sanat, Bizim Ece, Maki, Yeni Size ve Ortanca gibi dergilerde yer aldığı şiirleriyle yakından tanıyorum. Geçen Mayıs’ın ikinci haftasında ( 14- 16 Mayıs 2010), Simav’da yapılan Anadolu Şairleri buluşmasında Vedat Fidanboy beyle bir araya gelip yüz yüze geldik. Kucaklaştık, hasret giderdik. Doğrusunu söylemek gerekirse kırk yıllık dost gibi yan yana geldik. Dostça, kardeşçe koklaşıp bir araya geldik.
Aslında benim de bir yanım Kırşehirlidir. Sevgili hayat arkadaşım ve ( can yoldaşım ) Kırşehir / Çiçekdağ’lı olduğu için belki biraz daha bu dostluk ve sıcaklık beni etkiledi. Galiba toprak toprak toprağı biraz daha çekiyor. Aslında orta Anadolu insanı doğal olarak biraz daha sıcakkanlıdır. Âşık Veysel gibi, Şemsi Yastıman gibi. Rahmet Şemsi Yastıman ölene kadar mektuplarında ve telefon konuşmalarında bana hep “bacanağım “ diye hitap ederdi. Sırası gelmişken O’nu da burada saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Bu kısa girişten sonra Vedat Fidanboy’a dönelim. Şairimizin şu anda masamın üzerinde iki değerli bulduğum şiir kitabı vardır. Bunlardan biri “Mabet “ ( şiirler) SAKÜDER yayınları arasında çıkmış, 160 sayfadan ibarettir. Bu kitapta V. Fidanboy’un şiirleri özgeçmişi Saküder Kültür Yayınları editörü Ali Eser, Eski Milli Eğitim ve Çalışma Bakanlarımızdan Şair Ali Naili Erdem, Av. Rıza Nurettin Selçuk, Yılmaz Aybar, Prof. Dr. İsa Kayacan, İsmet Bora Alptekin, Faruk Oray, Sevinç Tan, Hüseyin Yurdabak, Hüseyin Atmacaoğlu, Murat Duman, Selçuk Alparslan gibi şair ve yazarların Vedat Fidanboy için yazdıkları yazı ve şiirlerine yer verilmiştir. Ayrıca Vedat Fidanboy’un bir nostalji bağlamında katıldığı şiir etkinliklerinde şair dostlarıyla çektirdiği fotoğraflarına da yer verilmiştir. Bu kitaba bir yerde resimli şiir albümü denilebilidr. Yine bu kitapta Mustafa Malay, Fikret Yıldız, Hüseyin Soysal, Bedri Aybars ve Hüseyin Sosyal gibi değerli bestekârlarımızın bestelediği şiirlerine yer verilmiştir. Sözü buraya kadar getirmişken “MABET (şiirler) kitabından “Bir Parça Gönder “şiirinden iki dörtlüktü gizemli şiir dünyasına bir giriverelim:
Çöktü yüreğime dert küme küme
Gel de bu dertleri sevince dönder
Virane ettiğin gönül köşküme
Yeşil gözlerinden bir parça gönder
Aklına geldikçe iç zaman zaman
Geçtiğim yollardan geç zaman zaman
Besteler içinden seç zaman zaman
Eski şarkılardan bir parça gönder. ( s.96 ).
Ben bu dizleri okuduğum zaman rahmetli Balıkesirli, gazeteci yazar ve şair Halil Soyuer’i hatırladım. Sırası gelmişken Halil Soyuer’i de rahmetle yâd edelim diyorum. Aslında Şair Vedat Fidarnboy’un şiirlerinin çoğu aşk ve sevda üstünedir. Söylemek gerekirse o, bir aşk ve sevda şairidir.
Şimdi de İkinci kitabına bir göz gezdirelim.”Kardelensin Kalpte Açtın “( şiirler ) kitabı Ankara ‘da Kültür Ajans yayınları arasında gün ışığına çıkmıştır. Albenili bir kapak düzeniyle derli, toplu örnek alınacak bir baskısı vardır. Zaten daha önce de bir yazımda yazmış idim: Kültür Ajans Yayınları Sahibi Prof, Dr. Hayrettin Evgin ve sevgili evladı Erhan İvgin yönetiminde burada takdire değer kitaplar basılıp yayımlanıyor. Dizgisi, baskısı ve mizanpajıyla göz dolduruyor bu kitaplar. “Kardelensin Kalpte Açtın şiir kitabı 192 sayfadan ibaret olup önsöz’ünü Hayrettin İvgin tarafından kaleme almıştır. Araştırmacı şair ve yazar (Prof. Dr.) Hayrettin İvgin şair Vedat fidanboy için özetle şunları yazıyor: “
Şiirde sözcükler çok önemlidir. Çünkü şiir dediğimiz yapının esas malzemesi sözcüklerdir. Sözcükler beton harç gibidir. Buharcın çimentosu, suyu ne kadar ölçülü kalırsa, şiir yapılsa da o kadar sağlam, kalıcı ve uzun ömürlü olur. Bir Frnasız yazarı diyor ki “Sözcükler bir sünger gibidir. Dolaştığı her yerde, yazıya geçirdiği her kitapta, söylenen her ağızda ne varsa kendi bünyesine çeker. Böylece sözcüklere çeşitli anlamlar yüklenir. Sonuçta balon gibi şişer., Ama onu patlatmak için bir toplu iğnenin ucu yeterlidir . Aslında sadece sözcükler değil, cümleler de böyledir”
Vedat Fidanboy, şiirlerinde kullandığı sözcükleri bir balon gibi şişirmemiş. Her sözcük yerli yerine kullanılmıştır. O sözcüğü edebi olsun, gündelik olsun anlamı neyse, şiirdeki anlamı da odur. Onun şiirlerinde hiçbir sözcüğü alıp yerine bir başka sözcük koyamazsınız. Cümleleri ve dizeleri de öyle. Vedat Fideboy, her kuşağın şairidir. Onun şiirlerinde yetmiş yaşında bir insan da yir yaşında bir insan da haz alır. Sayın Fidanboy bunu nasıl başarıyor bilemiyorum” diyor Hayrettin İvgin.
Sayın Hayrettin İvgin’e ben de hak veriyor ve görüşlerine aynen katılıyorum: Kitabında yer alan “Canımdan Can Katarken” adını taşıyan şiirinden birkaç dize yine örnek olarak sunmak istiyorum:
İçimdeki sevginin ateşini körükle
Kaderime ışık tut, ona biraz şans yükle
Beni yalnız bırakma, çek peşimden sürekle
İstersen sev gönülden, kollarına sar beni
İstersen yak ruhumu, küllerinden kar beni. ( s.42 ).
Siz burada hangi sözcüğü yerinden alabilirsiniz. Hayrettin beyin dediği gibi Vedat Fidan Boy, sözcüklere değer veriyor, hangi sözcüğün nereye geleceğini çok iyi biliyor ve ona göre harcını koyuyor. Sözcükler şiirinde kerpiç gibi yerine “cuk” diye oturuyor.. Söz yerinde ise sözcüklerle adeta dans ediyor. O şiirlerini yazarken acele etmiyor, sabırla oya, dantel işler, kelebeğin baharda dalları arasında kuytu bir yerde esrarengiz kozasını işler gibi şiirlerini oluşturuyor. Şiirlerini mayalandırıp demlendiriyor, bir daha bir daha gözden geçiriyor. Öyle şiiri kolaya almıyor, işi ciddiye alıyor. Daha doğrusu sanatçı bir eda ile işliyor şiirlerini. İşte yazdım, bu şiir burada bitti “demiyor.
Bazı ünlü (!) şairlerimizin dediği gibi bir şiir dinletisinde: “Sayın arkadaşlarım, yolda gelirken veya kaldığım otelde, biraz önce bitirdiğim şiirimi sizlere okumak, sunmak istiyorum” demekten uzak bir şairdir. Şiirde sese, ölçüye, uyak ( kafiyelere) önem verdiği gibi anlam bütünlüğüne değer ve önem veriyor. Güzel, rakik ve lirik şiirler yazan V. Fidanboy’un bestelenmiş birçok ta şiirleri vardır.
Şiirlerini besteleyen bestekârların adlarını yazmakta yarar görüyorum: Ercan Akbay, İsmail Akçapınar, Hüseyin Atmacaoğlu, Bedri Aybars, Uğur Bayar, Erol Erciş, Ömür Gençel, Tamer Güllü, Edvan Kengil, Mustafa Malay, Mehmet Onur, Ertuğrul Öztekin, Tahir Sıral, Hüseyin Soysal, İlgün Soysev, Özcan Sönmez, Fikret Yıldız ve Mustafa Yılmazer. Bunlardan Mustafa Malay ve Tahir Sıral’ın vefat ettiklerini öğrendim. Her ikisini de saygı ve rahmetle anıyorum.
Sözün özü: Vedat Fidanboy güzel, lirik, okunmaya değer, kalıcı şiirler yazıyor. Şiirleri usta bir kalemin, bir şairin süzgecinden geçtiğini anlamak olasıdır. Şiirden, sanattan anlayan bir ozanın ürünleridir. Şiire asla yabancı değildir. Sözcükleri ustaca yerli yerine koymasını, istif etmesini biliyor. Divanı şiirini de yakından tanıyor, çünkü aruzla yazılan şiirleri de vardır. Söz uzadı bunlardan da örnekler vermeği, sunmayı çok isterdim. Örneğin “Ağyar İle El Ele” (s. 50), Günde her An Hasretinden Yansa Kalbim ( s. 51 ),Çöle Dönmüş Yüreğimden(.s. 55), Sevgi - Aşk ( s. 56), Ne Sitemdir Ne İltifat (.s.59), Deşme Derdim Deşme Ey Dost (.s.60), Çok Çekti Gönlüm( s. 69 ), Sevda Arayan Gözlerin S ( Siyah Gözler. ( s. 82 ), gibi şiirleri aruz kalıbıyla yazdığını görüyoruz.
Şairimizin daha önce de yayınlanmış üç şiir kitapları daha vardır: Sefil Savaşçılar ( 1974), Sevda Ayları ( 1998) ve A’ dan dan Öncesi ( 2004). Ayrıca yayına hazır bir otobiyografik bir romanının basıma hazır olduğunu öğreniyoruz.
Vedat Fidan boy, şiirlerinde yaşayan Türkçeyi kullanıyor. Ağdalı, yabancı, uyduruk sözcüklere asla yer ve iltifat etmiyor. Dili, sade, yalın, duru ve çarpıcı bir Türkçesi vardır. Şiirlerinde isyankâr değildir, bu toprağın insanlarına, bayrağına, Cumhuriyetimize ve onun kurucusu Atatürk’e saygılı, eserlerine içtenlikle bağlıdır. Gelenek, göreneklerimize, Anadolu halkının inanıcına hoşgörüyle bağlıdır. Tenleri, yüzleri tırmalayacak sözcükleri şiirlerinde asla bulamazsınız. Dizeler arasında bir ipek böceği yumuşaklığı ve sıcaklığı vardır. Tek kelimeyle çığırtkan, asi, bölücülüğe pirim vermeyen, dostluğa, kardeşliye ışık tutan bir şairdir, birleştirici ve yapıcıdır. Sıcak, samimi şiirinin özgün dizelerinde aşkın, sevdanın ve dostluğun sıcak iklimini görmek ve yaşamak vardır.
Böylesine yararlı eserleri Türk edebiyatına kazandırdığı için şair, güzel insan şiirimizin efendisi diyebileceğimiz Vedat Fidanboy’u kutluyor, başarılarının devamını diliyor, eline, diline ve ömrüne bereket diyorum.
Meraklısı için: Vedat [email protected].
MARDİN’DE
BİR DR. DİZDAROĞLU
VARDI
Abdülkadir GÜLER
Bu yazımı nasıl yazacağımı bilemiyorum. Hatta benim için en zor olan nedir biliyor musunuz? Vefat eden, aramızdan ayrılan birinin arkasından yazı yazmak. Dr. A.Vahap Dizdaroğlu hakkında ve ölümünden sonra onunla ilgili bir yazı yamak hiç aklıma gelmiyordu. A. Dizdaroğlu’nun vefatı beni ta uzaklara Mardin’e kadar götürdü. Kırk yıl önceki yaşadığım anılarıma, o geçen acı tatlı yılları bir kez daha yaşadım…
Geçenlerde bana gelen dergiler, kitaplar ve gazeteler arasında Adana’dan gelen Güney Hâkimiyet Gazetesi de vardı. Yaklaşık iki yıldır bu gazetenin “Gül Bahçesi” başlığı altında sanat, kültür, edebiyatla ilgili yazılar yazıp değerli hemşerilerimle paylaşmak istiyorum. Bir şeyler üretmeye çaba gösteriyorum..
Güney Hâkimiyet’in 25 Ağustos 2010 tarihli sayısında şöyle bir haber vardı: DİZDAROĞLU’NUN VEFATI ÜZDÜ. Haberi aynen sunuyorum: Mardin’in eski milletvekili Vahap Dizdaroğlu hayata gözlerini yumdu. Dizdaroğlu için Karşıyaka Ahmet Efendi Camisinde Cuma namazının ardından cenaze namazı kılındı. Namaza Dizdaroğlu’nun ailesi ve yakınları katıldı. Cenazesi daha sonra Karşıyaka mezarlığında toprağa verildi. “diye yazıyor. İnternette baktım Dizdaroğlu’nun 12 Ağustos’ta vefat eteğini, 13 Ağustos 2010 Cuma günü Ankara’da Karşıyaka Ahmet Efendi Mezarlığına toprağa verildiğini yazıyordu..
Hepimizin gideceği yere gitti Dizdaroğlu. Mekânı cennet olsun diyorum. Dr. Vahap Dizdaroğlu deyince bir anımı hatırladım. Rahmetli Dizdaroğlu’yla ilgili bu anımı buraya almadan geçmek istemiyor, hatta yazmazsam vefasızlık olur diye düşünüyorum.
1970’lerde Mardin Kızıltepe’nin dağ köylerinde öğretmenim. Çiçeği burnunda heyecan dolu bir köy öğretmeniyim. Ufak iki çocuğum vardır. İki de bir hastalanıyorlar. İlçeye git sağlık ocağına git, doktora git ilaçlar iyi gelmiyor, Bu kez Mardin Devlet Hastanesi’ne gittim. Oralarda da fayda görmedim. Mardin’de devlet hastanesine giderken vatandaşın biri bana Dr. A.Vahap Dizdaroğlu’nu tavsiye etti. Vatandaş şöyle diyordu:
“Mardin’de D.r. Vahap Dizdarolu’nun özel muayenesi vardır, hastalara çok iyi bakıyor, verdiği ilaçlar da şifa veriyor, iyi geliyor. Sizlere onu tavsiye ederim, bir de o’na gidiniz, bir şey kaybetmezsiniz “ diyerek bilgi veriyordu. Ayrıca cebinden bir kartını çıkardı. “Aha adresi telefonu da şura da yazılıdır beyim. “diyerek adresini yazmamı istedi. Ben Dr. Dizdaroğlu’nun adını daha önce duymuştum. Fakat ona gitmeği hiç düşünmemiştim. Neyse aradan 15,20 gün geçtikten sonra bu kez Dr. Vahap Dizdaroğlu’na gittik. Kapının önü bir mahşer günü gibi kalabalıktı. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar oldukça kalabalıktı herkes sırasını bekliyordu.. Neyse ki sıra bize geldi. Kendimi tanıttım, “filan köyün öğretmeniyim” değince daha da benimle ilgilendi. Çocuklarımı itinayla iyicene muayene etti, ilaçlarını yazdı. Daha sonra “haydi geçmiş olsun” diyerek, aynen şöyle dedi:
“Öğretmen bey, beni buralara getiren ve yetiştiren öğretmenlerim oldu. Sizi görünce öğretmenlerimi hatırladım. Öğretmenlerime çok borçluyum. Onun için sizden muayene parasını almıyorum, ( ısrar etmeme rağmen yine de benden muayene parasını almadı ) , Şöyle dedi: “ Ancak sizden ricam bu ilaçlar iyi gelmezse bir daha geliniz. Yalnız yanıma öğleden sonra gelirseniz o zaman çocuklara daha iyi bakarım daha rahat muayene ederim, çünkü öyleden sonra buralar biraz daha tenha oluyor “dedi.
Mardin, Kızıltepe dağ köylerinde altı yıl kaldım. Bundan böyle Dr. Dizdanroğlu’na gidiyordum. Gerçekten eli şifalı idi. Gerek çocuklarım ve gerekse benim kullandığımız ilaçlar iyi geliyordu. O artık bizim aile doktorumuz olmuştu. Köyden ara sıra Mardin’e gidince köylük yerden ufak, tefek, peynir, tereyağı, bal v.s. götürüyordum, Allah şahittir almıyordu. “Parasını vermek şartıyla alırım” diyordu. Ayrıca beni ikaz ediyordu. Bir daha böyle şeyleri getirme” diyordu. Sonradan araştırdım, özelikle köy öğretmenlerinden muayene parasını almadıklarını öğendim. İşte Dr. Vahap Dizdaroğlu böyle bir insandı. O bir gönül adamı idi. Günümüz de böyle doktorların sayısı pek azdır sanıyorum.
DR. A.Vahap Dizdaroğlu’nun bir de siyasi yaşamı vardır. 11,12 ve18 dönemlerde CHP ‘den TBBM girmiş ve Mardin halkını Ankara’da temsil ediyordu. O, bir İsmet Paşa hayranı idi. Boylu, boslu biraz kilolu ama yakışıklı bir adamdı. Hoşsohbet düzenli bir Türkçe ile konuşuyordu. Kibardı, halden anlayan bir aydın ve bir İstanbul efendisi idi. Paragöz bir adam değildi.
12–18 Nisan 2008’de Uluslararası Mardin’i Dillerin ve Dinlerin Tanıtım Taftasında o’da sempozyuma gelmişlerdi. O’nun için özel bir oda hazırlamışlardı. Çok görüşmek istedim, kısmet olmadı. Galiba o zaman da rahatsızdı. Ne diye bilirim ki? Dizdaroğlu’nun vefat haberine ben de çok üzüldüm. Şairin dediği gibi “gitti gelmez bahar yeli, anahtar Tanrı da kaldı.” Yapacak başka bir şeyimiz yok. Hepimizin gideceği yere elveda deyip gitti. Geride anıları, hatıraları ve sevenlerdi kaldı.
Dr. Vahap Dizdaroğlu ‘nun Mardin’e ve Mardin halkına elbette birçok hizmetleri olmuştur. O’nu her zaman saygıyla ve rahmetle anacağız.. Dr.Vahap Dizdaroğlu’na Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak üzere, dost ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun diyorum.